ABD’nin 2002’de “Millennium Challenge” isimli tatbikatında
oynanan simülasyonda, Irak balistik füze yağmuru altında kalan bir uçak
gemisinin, 10 kruvazörün ve 5 amfibi hücum gemisinin, üzerindeki 20 bin ABD
askeri, 110 uçak ve 140 helikopter ile birlikte sulara gömüldüğünü geçen yıl,
bu köşede yazmıştım. “Millennium Challenge” Tatbikatı’nda, bilgisayar
benzetiminin ulaştığı acı sonucu, gerçek bir savaşta yaşamak istemeyen ABD,
2002’den sonra donanmasını balistik füzelerden korumanın yollarını aramaya başladı.
Balistik füzeler, atmosferin dışına tırmandıktan sonra, serbest düşüşe geçerler
ve hedeflerini durdurulması imkânsıza yakın süratler ile vururlar. Bu nedenle,
balistik füzeler ile etkin mücadele bölgesi, atmosferin dışında, yani yerden
birkaç yüz kilometre yüksekliktedir.
ABD, öncelikle, 3-4 mach hızındaki, 25 kilometre yükseklik
tavanı bulunan SM-2 füzelerini, atmosfer ötesi için geliştirme çabasına girdi.
Aegis savaş sistemine sahip ABD gemilerinden atılabilen, 8 mach hıza sahip, bin
kilometre menziliyle atmosferin dışında etkili olan SM-3 Block 1A adlı ilk
önleyici füze, 2008’de teste hazır hâle getirildi. Arızası nedeniyle -balistik
füze hızına ivmelenerek- yeryüzüne düşmekte olan bir ABD uydusu, 10 mach düşme
hızına ulaştığında, 21 Şubat 2008’de, Atlantik’teki bir ABD kruvazöründen
atılan SM-3 Block 1A füzesi ile yerden 247 kilometre yüksekte vuruldu. ABD,
kısa ve orta menzilli balistik füzeler için önleyici ilk füzesini
geliştirmişti. Diğer taraftan, Aegis savaş sistemindeki SRY-1 radarları, erken
ihbar, uyarı ve teşhis görevlerinde zayıftı. Bu nedenle, balistik füze
rampalarının yakınına, X-band erken uyarı radarlarının yerleştirilmesi şarttı.
ABD’nin Raytheon firması, 120 derecelik sektörde, balistik füzeyi kaynağından
itibaren takip edip, önleyici SM-3 füzelerini ateşlemekte kullanılan SRY-1
radarlarına, teşhis bilgilerini aktarmak için karaya konuşlu AN/TPY-2 X-band
mobil radarını geliştirdi. Yani, İran, Suriye ve Kuzey Kore balistik füzeleri,
ABD Donanması için korkutucu olmaktan çıkmıştı. SM-3’lerin testleri devam
ederken, ilk AN/TPY-2 radarı, 2007’de, Kuzey Kore füzelerine kalkan amaçlı
olarak, Japonya’daki Shariki Üssü’ne yerleştirildi.
İRAN’LA İTTİFAK VİZYONUMUZU YIKAN KÜRECİK!
Pasifik’teki savaş gemilerine balistik füze kalkanı ile
başlangıç yapan ABD; İran ile Suriye balistik füzelerinden korkan İsrail’in
Nevatim Üssü’ne de, Eylül 2008’de, 2’nci AN/TPY-2 radarını yerleştirdi. Kaplama
alanı açıklarını doldurmak için, radarların sayıları artırılmalıydı. Türkiye,
radar kurmak için mükemmel konumdaydı; ama, ABD savaş gemilerini koruyan SM-3
füzelerinin İsrail’i de koruyacak olması, meseleyi NATO paravanı üzerinden
dolandırmayı gerektirdi. Dönemin ABD Başkanı Obama, koşa koşa Türkiye’ye geldi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan,
Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı, Ahmet Davutoğlu’nun Dış Politika Danışmanı
(sonra Dışişleri Bakanı) olduğu, 6 Nisan 2009’da, Obama’nın, Ankara’da, TBMM’de
yaptığı konuşmada, Türk-ABD ilişkisi için “Model Ortaklık” tanımını yapması
dikkat çekti. Obama “örnek” ortaklık ilişkisi içinde olduğu Türkiye’yi
pohpohluyordu. Türk kamuoyu, niye pohpohlandığını anlamaya çalışırken, kapalı
kapılar ardında Obama, Türk Hükûmeti ile Kürecik’e radar yerleştirme şartlarını
konuşuyordu.
Aynı anda ABD’li yetkililer, Bulgaristan ve Romanya’yı 2 bin
kilometreye atılabilen İran balistik füzeleri ile korkutma çalışmalarına
başlamışlardı. Batı’nın kamu diplomasisi iyi iş çıkardı ve ortada ABD hariç
NATO ülkelerine, İran füze tehdidi yok iken, NATO’nun güneydoğusundaki Türkiye,
Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya medyaları İran balistik füze korkusunu, iç
kamuoyuna ustaca pazarladılar. Ortam hazır olunca, 17 Eylül 2009’da Obama,
Aegis sistemini SM-3’leri ile birlikte Doğu Avrupa’ya kurabileceğini; bunun
için Türkiye’ye AN/TPY-2 radarını yerleştirmesinin şart olduğunu söyledi.
Romanya ve Bulgaristan’da sevinçle karşılanan ABD “Füze Kalkanı” önerisi, 20
Kasım 2010’da yapılan NATO Lizbon Zirvesi’nde, resmen onaylandı. Yani, İsrail’i
tehdit eden İran balistik füzeleri, sanki Avrupa’yı tehdit ediyormuş imajı ile
pazarlandıktan sonra “Kürecik Projesi” fiilen başlamış oldu. Oysa, Ekim
2010’da, MGK’da onaylanan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde İran tehdit değil,
“işbirliği ve ortak vizyon oluşturulan yeni müttefiklerden biri” olarak
tanımlanmıştı. Anlayacağınız, kumpas süreçlerinde, FETÖ’nün kurban ettiği millî
politikalardan biri de “İran ile ittifak” olmuştu.
ABD VE İSRAİL’E HAYIRLI, TÜRKİYE’YE HAYIRSIZ KÜRECİK!
ABD’nin AN/TPY-2 radarlarından 3’üncüsü olan Kürecik, 14
Eylül 2011’de, test için çalıştırıldı; -İran ve Rus tepkileri umursanmadan- 1
Ocak 2012’de faaliyete geçirildi. “Kürecik radarı İsrail için mi?” sorusu, bazı
siyasi partilerce sorgulanınca; AKP Hükûmeti, bugün olduğu gibi, “radarın
yalnız NATO ülkelerine bilgi gönderdiği” cevabıyla konuyu geçiştirmişti. Çok
geçmeden, Kürecik’i Asya’da, NATO şapkası bulunmayan yeni kardeş radarlar takip
etti. ABD’nin 4’üncü AN/TPY-2 radarı, Temmuz 2012’de, Katar’ın Al Uedid
Üssü’ne; 5’incisi Eylül 2012’de Japonya’da Kyogamisaki’ye; 6’ncısı Nisan
2013’te Guam Adası’na; 7’ncisi Mart 2017’de Güney Kore’ye yerleştirildi. ABD,
Pasifik’teki Kuzey Kore balistik füzeleri için kendisini emniyete almıştı.
8’inci AN/TPY-2 radarı, Kasım 2018’de, Yemen balistik füzelerinden korkan Suudi
Arabistan’a yerleştirildi. Böylece, mezhepçi dış politika güden Türkiye, Katar
ve Suudi Arabistan, ABD’nin ve dolaylı olarak İsrail’in yanında yer almış ve
“AN/TPY-2 Kardeşliği” sergilemiş oldular.
Bulgaristan ve Romanya, kendilerini koruyacak sistemleri
sorgulamaya başlayınca ABD, Mayıs 2016’da, Romanya’nın Deveselu Üssü’ne Aegis
sitemini kurdu; aynı sistemi, Polonya’daki Redzikowo Üssü’ne de, 8 yıldır,
kuruyormuş gibi yaptı, çünkü hâlâ testleri bitmedi. Diğer taraftan, ABD’nin
2008’de test ettiği SM-3 füzeleri, hızla geliştirildi. 2022’de seri üretimine
geçilen SM-3 Block IIA füzesinin hızı 12 Mach’a, menzili ise bin 200
kilometreye ulaştırıldı.
Türkiye’ye gelirsek, sorun büyük; Romanya ve Polonya’daki
sabit Aegis sisteminin menzili, ancak Türkiye’nin batısına yetiyor. Günümüzde
sayısı 48 olan, 2025 sonunda 65’e ulaşması planlanan ve yalnızca ABD
Donanması’nda bulunan Aegis savaş sistemli gemiler, Doğu Akdeniz’e
gönderilseler bile Doğu Anadolu, füze kalkanının menzili dışında kalıyor.
İran’ın Türkiye’ye balistik füze atma niyeti varsa, yalnızca bu savunma
boşluğuna atacağına göre, anlayacağınız, Kürecik’in Türkiye’ye hiçbir hayrı
yok.
13 Nisan 2024’te, İran’ın İsrail’e yaptığı misillemede, 110
adet balistik füze atıldığını ve bunlardan sadece birkaç tanesinin, İsrail
topraklarına düştüğünü biliyoruz. Peki, terminal safhada durdurulması imkânsız
olan, en az 100 İran balistik füzesini kim imha etti? Balistik füzeler,
atmosferin dışında imha edilebildiklerine ve atmosfer dışına balistik füze
önleyici füze atma yeteneği İsrail’de olmayıp ABD’de olduğuna göre, en az 100
İran balistik füzesinin Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde görev
yapan 10-15 kadar Aegis sistemli ABD muhribi dışında kim imha etmiş olabilir?
Cevap: Hiç kimse… İsrail’e atılan füzelerden 100 kadarını atmosfer dışında imha
eden ABD savaş gemilerine, SM-3 füzelerinin gereksinim duyduğu teşhis
bilgilerinin kaynağı, Batı Asya’daki 4 ayrı AN/TPY-2 radarı, yani Türkiye’deki
Kürecik, İsrail, Katar ve Suudi Arabistan’daki radarlar değilse neresidir?
Cevap: ABD’nin bu radarların dördünü birden kullanmasını engelleyecek hiçbir
mekanizma yok! İşte bu yüzden, AK Parti Hükûmeti’nin “Kürecik’teki radar
bilgilerini İsrail ile paylaşmıyoruz.” beyanı, bana bir anlam ifade etmiyor.
Basitçe anlatayım: Kürecik’teki radar bilgileri, SM-3 füzesi olmayan İsrail
için değil; SM-3 füzeleri ile İsrail’i koruyan ve en az 100 İran füzesi düşürmüş
olan NATO üyesi ABD ile paylaşılmıştır. Öyleyse Kürecik, İsrail ile bilgi
paylaşılmamış olsa bile, İsrail için kullanılmıştır… Çok şükür, aklımız
fikrimiz yerinde ve kör değiliz; 13 Nisan 2024’te ABD, İsrail’i korumak için,
Kürecik radarını tepe tepe kullandı. Kürecik’li ABD’ye güvenen İsrail’in de
2011’den beri, Filistin’de, Suriye’de, Lübnan’da yemediği halt kalmadı.
Kürecik’in “son kullanma tarihi”nin birkaç yıl sonra
dolacağını söylemeliyim. Zira, ABD’nin Aegis sistemlerindeki SPY-1 radarlarını,
en az 100 kat daha hassas, 3 boyutlu SPY-6 radarları ile değiştirmeye başladığı
biliyoruz. SPY-6’nın teşhis sorunlarının çözülmek, yani X-band zafiyetinin
ortadan kalkmak üzere olduğunu ve 2-3 yıl içinde etkin duruma getirileceğini
ABD’li yetkililer duyurdular. Bunun anlamı, ABD’nin 2-3 yıl sonra AN/TPY-2
radarlarına, yani Kürecik’e gereksinimi kalmayacak. Sonuç olarak, Kürecik’i
delikanlı gibi kapatmak için yalnızca 2-3 yılımız kaldı; anlayacağınız, 2-3 yıl
sonra ABD, zaten ihtiyacı kalmayacağından “Kürecik’i kendisi kapatacak.”
Hükûmet’e sormadan edemiyorum: 2-3 yıllık ömrü kalan Kürecik’i kapatıp kapatmamayı bir referandum ile Türk Milleti’ne sormak çok mu zor?