Richard Haass: İran Hürmüz Boğazı'nı Kapatabilir

GİRİŞ: 20.04.2024 14:26      GÜNCELLEME: 20.04.2024 14:26
Rasthaber -  Amerika Birleşik Devletleri Politika Planlama eski Direktörü Richard Haass şunları vurguladı: İsrail'in İran karşısında iyi seçenekleri yok.

Richard Haas, Financial Times’da yayınlanan yazısında şunları yazdı: ‘İran'ın İsrail'e yönelik insansız hava aracı ve füze saldırısı önemli bir kırmızı çizgiyi ayak altına aldı. Bu, İran'ın İsrail'i kendi topraklarından ve askeri güçleri aracılığıyla doğrudan hedef aldığı ilk saldırıydı. İran'ın İsrail'e karşı önceki savaşı, gölgede ve çoğunlukla Hizbullah veya Hamas gibi vekil güçler aracılığıyla yürütülmüştü ve bu gruplar İran'ın desteğine sahip olmalarına rağmen ülke sınırları dışında faaliyet gösteriyorlar. Bu saldırının amacı gelecekteki İsrail saldırılarına karşı caydırıcılık oluşturmak ve Tel Aviv'e, artık İran'ın askeri merkezlerini herhangi bir sonuçla karşı karşıya kalkmaksızın hedef alamayacağı mesajını vermekti.

Burada asıl soru İsrail'in ve tüm Ortadoğu'nun bundan sonra ne yöne gideceğidir. İran'ın, durumunun saldırı öncesindeki döneme, yani gizlice veya vekil güçler aracılığıyla yürütülen dolaylı savaş koşullarına dönmesini istediği açıktır. Amerika da durumu sakinleştirmek istiyor. Özellikle İran'ın petrol fiyatlarını büyük ölçüde artırabilecek ve Biden yönetimi üzerinde daha fazla enflasyon baskısı oluşturabilecek olan Hürmüz Boğazı'nı kapatma kabiliyeti göz önüne alındığında, Beyaz Saray'ın isteyeceği son şey Orta Doğu'da büyük ölçekli bir bölgesel savaştır. Biden hükümeti İsrail tarafına, elde edilen en asgari başarıyla yani İran'ın hava saldırısını püskürtmekle yetinmesini tavsiye etti. Şimdi soru, İsrail'in, Washington'un önerdiği gibi, olayı ve hikâyeyi burada bırakmaya hazır olup olmadığıdır.

Genel olarak İsrail'in seçenekleri; hiçbir şey yapmamak, eski duruma, yani İran'a karşı dolaylı savaşa dönmek, Cumartesi günkü saldırıyla bağlantılı olarak İran içindeki askeri hedeflere sınırlı bir saldırı gerçekleştirmek veya İran'ın nükleer tesislerinden birine saldırı da dâhil olmak üzere büyük bir misilleme eylemi gerçekleştirmektir.

Misilleme yapmamanın ve hatta önceki dolaylı çatışma durumuna geri dönmemenin avantajları vardır. Bu, İsrail'in Gazze'ye ve rehinelerin geri dönüşüne odaklanmasına, ekonomik, askeri ve insani maliyetleri olan tam kapsamlı bir savaştan kaçınmasına, Amerikalıları yatıştırmasına ve iki ülke topraklarından birbirlerine yönelik daha fazla saldırının normalleşmesinin engellenmesine neden olacaktır. Ancak aynı zamanda böyle bir seçenek İran'a son saldırı nedeniyle ciddi bir maliyet getirmeyecektir. Bu nedenle herhangi bir eylemden kaçınmak, önceliği Yahudi devletinin caydırıcılığını yeniden tesis etmek olan hükümet içindeki ve dışındaki İsraillileri tatmin etmeyecektir.

Bu durum İran'ın askeri hedeflerine yönelik sınırlı bir saldırı iddiasını güçlendiriyor. Böyle bir tepki, İran'ın saldırı amaçlı insansız hava araçları ve füzeler üretme yeteneğini geçici olarak zayıflatabilir ve İsrail'e doğrudan saldırının tehlikeli ve maliyetli bir eylem olduğu mesajını verebilir.

Ancak bu tür saldırılar, İran'ın İsrail'e daha fazla saldırı düzenlemesi ve İran'ı nükleer programını hızlandırmaya zorlaması riskini taşıyor. Çünkü bu durum Tahran'ı, nükleer silahlara sahip olmanın İran topraklarını gelecekteki İsrail saldırılarına karşı güvenli hale getireceği sonucuna götürecektir. Aynı zamanda İran'da bilinen nükleer sahalara yapılacak bir saldırı da gerilimi artırıcı önemli bir eylem olarak görülecek ve İsrail'i bir kez daha savunma konumunda bırakacaktır.

İran'ın nükleer tesislerini İsrail'in kendisini tehdit edemeyeceği şekilde inşa etme çabalarını güçlendirmesi muhtemeldir; Bu gelişme, bölgedeki diğer birçok ülkenin nükleer silah programı arayışına girmesine yol açabilir.

İsrail açısından en az zarar verici ve en olası seçenek, ya İran'a karşı dolaylı bir savaşa yeniden başlamak ya da ülke içindeki askeri hedeflere sınırlı bir saldırı düzenlemek olacaktır. İkinci seçenek caydırıcılık açısından daha etkilidir ama aynı zamanda İran'ın yeni saldırıları ve gerilim döngüsünün oluşması riskini de beraberinde getirecektir.’

MAARİV: İRAN, İSRAİL'E KIYAMET GÜNÜNÜ GÖSTERDİ

Amerikan ve Siyonist gazeteler, Netanyahu hükümetinin Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlenen saldırıda çok yanlış hesap yaptığı ve bunun bedelini ödediği konusunda hemfikir. Bu bağlamda Maariv gazetesinin askeri analisti Alon Ben David şöyle diyor: ‘İran bize kıyamet gününü gösterdi.’

Alon Ben David, gazetedeki yazısında şu ifadelerde bulundu: ‘İran'ın saldırısı sırasında zor anlar yaşadık. Hedef alınan üslerdeki askerleri tam anlamıyla bir korku sardı. Binlerce asker güvenli yerlere yerleştirildi ve sürekli olarak güvenli bölgelerin İran füzelerinin zararından korunup korunmayacağı sorulmaya başlandı. Cumartesi günü gökyüzünde ve hava gözetleme monitörlerinde görünenler, daha önce işgal altındaki Filistin'de veya dünyanın herhangi bir yerinde gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyordu. Yüzlerce İran İHA'sı, seyir ve balistik füzeleri üzerimize geliyordu. Bu fotoğrafın bir alt basamağı da Kıyamet Günüdür ve bu bana İsrailli bir subayın bildirdiği şeydir.

Aptalca bir şekilde ve beklenen sonuçları anlamadan bizi Şam'da İranlı generalin suikastına sürükleyen lider Netanyahu’dur ve şimdi kalkıp İran'ı alt edebileceğini iddia ediyor. İran'ın bu suikasta tepkisini yanlış değerlendirdikleri tamamen öngörülebilir bir durumdur.’

Öte yandan ABD gazetelerinden New York Times da şunları yazdı: ‘İsrailli yetkililer, Tahran'ın Şam'daki konsolosluk binasına düzenlenen ve çok sayıda İranlı askeri danışmanın öldüğü saldırıya İran'ın tepkisinin ciddiyetini yanlış hesapladı. İsrail'in 1 Nisan'da Suriye'deki İran konsolosluk binasına düzenlediği saldırının ardından üst düzey görüşmelere katılan çok sayıda Amerikalı yetkilinin yanı sıra üst düzey bir İsrailli yetkili şunları söyledi: ‘İsrailliler fena halde yanlış hesap yapmışlardı ve İran'ın güçlü bir tepki vermeyeceğini düşünmüşlerdi.

İsrail istihbaratı başlangıçta İran'ın işgal altındaki bölgelere en fazla 10 karadan karaya füze fırlatacağını öngörmüştü. Saldırıdan birkaç gün önce karadan karaya fırlatılacak füze konusundaki tahminlerini 60 ila 70 füzeye çıkardılar ancak bu da yanlış bir tahmindi.

İsrail'in en yakın müttefiki Amerika, Tel Aviv’in 1 Nisan'da düzenlediği saldırı karşısında şaşkına uğradı. Yetkililer, ABD Başkanı Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ı, hemen uyardılar. Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı John Feiner, Biden'ın Orta Doğu koordinatörü Brett McGurk ve diğerleri, saldırının ciddi sonuçlar doğurabileceğini görüyordu. ABD'li yetkililer açıktan İsrail'i desteklediler ancak özel olarak İsrail'in Washington'a danışmadan İran'a karşı bu kadar saldırgan bir eylemde bulunmasına duydukları öfkeyi dile getirdiler.

İran'ın misilleme yapacağı belli olduktan sonra bile, Amerikalı ve İsrailli yetkililer, değerlendirmelerini tekrar tekrar gözden geçirmeden önce, başlangıçta tepkinin ölçeğinin nispeten sınırlı olacağını düşündüler. Ancak üzerlerine füze ve insansız hava aracı yağmuru yağdığını görünce Şam'daki 1 Nisan operasyonunun neden böyle bir bedeli olması gerektiğini anladılar.’

İRAN İNŞAATÇILAR İTTİFAKI PARTİSİ ÜYESİ: İSRAİL BÖLGEDEKİ EN SAHTE REJİM OLDUĞUNU KANITLADI

İran İnşaatçılar İttifakı Partisi üyelerinden Said Lilaz şunları söyledi: ‘Bu bana İsrail'in hiçbir zaman tek başına İran’ı alt edemeyeciğini kanıtladı. Şu ana kadar İsrail'in Amerika olmadan 10 dakika dayanamayacağını gerçekten bilmiyordum. İsrail, İran'ın jeopolitik zaferini taktiksel bir yenilgiyle değiştirmek istiyor.’

Said Lilaz, İtimad gazetesine verdiği röportajda şu ifadelerde bulundu: ‘Genel olarak Batı, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ya teslim olmuş ya da devrilmiş bir İran istiyor! Batılılar bu iki seçenek dışında hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerdir. Batı jeopolitik açıdan her geçen gün zayıflarken, bu talep de her geçen gün daha mantıksız hale geliyor. Amerika tarihin doğal akışını engellemek için tüm jeopolitik gücünü kullanıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra iki kutuplu bir dünya vardı, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra tek kutuplu bir dünya ortaya çıktı ve bugün dünya farklı aktörlerle çok kutupluluğa doğru ilerliyor. Yeni uluslararası sistemin kaçınılmaz kaderi budur.

İran'ın, uluslararası baskılar açısından çağdaş tarihinin en kötü yılları olan 1998 ve 1999 yıllarının sıkıntılarını aştığını ve bir daha o döneme dönmeyeceğini kabul etmek zorundayız. Trump'la ya da Trump'sız, yaptırımla ya da yaptırım olmadan, Amerika'da radikal bir hükümet ortaya çıksa da çıkmasa da fark etmez, bu koşullar geri dönmeyecektir.

İran'ın 14 Nisan'da İsrail'e saldırısı da aynı gerçekleri ortaya çıkardı. Güvenlik Konseyi'ndeki Batılılar yarım maddelik bir açıklamaya bile ulaşamadılar. Uluslararası atmosfer yeni bir dengeye doğru ilerliyor. Bu yeni dengede İran İslam Cumhuriyeti büyük bir bölgelerarası aktördür. Dikkat edin, henüz bir süper güç değil, bölgelerarası bir güç.

Aksa Tufanı operasyonu İsrail'in bölgedeki en sahte rejim olduğunu ben dâhil tüm dünyaya gösterdi. İsrail bir hiçtir ve Amerika olmadan 10 dakika bile dayanamaz. Ben bunu bilmiyordum. Ben Said Lilaz, bu gerçeği bu kadar güçlü bir şekilde bilmiyordum. 2023'ün üçüncü çeyreğinde İsrail'in GSYİH'sının %21 oranında azaldığını biliyor muydunuz? İsrail'in ekonomik büyümesi %21 oranında negatife döndü!!! Yaptırımların en kötü olduğu yıllarda İran ekonomisinde bu rakam eksi yüzde 3'ü geçmemişti. Bir ekonomist ve bir analist GSYİH'deki %21'lik düşüşün ne anlama geldiğini anlar? Eğer Amerikalılar İsrail ekonomisinin tavanının altına hemen iskele kurmasaydı, bu tavan şimdiye kadar birkaç kez çökerdi. Netanyahu'nun hatta Likud partisinin bile güvenini kazanmadığını söyleyebilirim. Netanyahu'nun meselesi iktidarda kalmak değil, çünkü görevden alındıktan hemen sonra mahkemeye çıkması gerekiyor.

Netanyahu, hapishaneye girmekten kaçmak için krizi İsrail dışına ihraç etmeye çalışıyor. Bu durumda yapılabilecek en karmaşık şey İran konsolosluğuna saldırmaktı. Çünkü İran'ın tepkisi kaçınılmazdı ve eğer İran karşılık verseydi İsrail'in tuzağına düşecekti! Anlıyor musunuz? İran İslam Cumhuriyeti'nin en zeki davranışı, bu cevabı vermesi ve hem de güçlü bir şekilde ama sembolik bir şekilde vermesiydi. İran isteseydi kesinlikle İsrail'e daha fazla füze fırlatabilir ve daha fazla can kaybına yol açabilirdi. İran'ın bu hamlesinin 3 önemli özelliği ve kazanımı vardı ve bunlar:

1.Caydırıcılık yarattı. 2.İsrail’in konsolosluğa yaptığı saldırıya misilleme yaptı. 3.İran'ın gücünü göstermesine neden oldu. Bu güç gösterisinin hedefi İsrail değildi, tüm Batı bu saldırının muhatabıydı.

İran'ın İsrail'e füze ve İHA saldırısı olayında Amerika, İngiltere ve Fransa müdahale etmeseydi İsrail'in zararı çok daha büyük olacaktı.

Umarım Batılılar İran'ı resmi olarak nükleer kulüplere katılmaya zorlayacak bir noktaya getirmezler. Hiçbir bilgim yok, analizim İran'ın bu yeteneğe sahip olduğunu ve bunu yaptığını söylüyor. İran'ın İsrail'e saldırmasından önce İran'ın muhalifleri, İran'ın insansız hava araçlarının sahte, füzelerinin yalan ve photoshop olduğunu söyleyip duruyordu. Nükleer kapasite konusunda İran’ın bu bilgiye ulaştığı kanıtlanmıştır. Bugün İran'ın Ukrayna'daki savaşta önemli etkileri oldu. Arap-İsrail çatışmasında belirleyici etkileri oldu ve olmaya da devam ediyor. Yemen'de sınırlı sayıda insan ve kapasiteye sahip bir grubun bir gün İsrail'i bu kadar aciz bırakacağını hiç düşünmemiştim. İsrail ile Amerika arasında füze ve askeri silahların taşınması için kurulan hava ve deniz köprüsü yıkıldı. Stalingrad olayını doktora düzeyinde anlatabilirim ama size şunu söyleyebilirim ki, Stalingrad direnişi, Gazze'nin son 6 aydaki direnişiyle kıyaslandığında hiçbir şeydir. Gazze'de tarihin en yüksek insani direnişi yaşanıyor. Düşman 7 ay boyunca düzenlediği alçak saldırılar sonucunda rezil bir şekilde Han Yunus’tan çekilmek zorunda kaldı.’

CHATHAM HOUSE'UN İRAN'IN İSRAİL'E SALDIRISINDAKİ STRATEJİK BAŞARISI HAKKINDA ANLATIKLARI

İngiltere’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House İran'ın İsrail'e yönelik füze ve İHA operasyonları hakkında şunları yazdı: ‘İsrail'e yapılan saldırı İran açısından stratejik bir başarıydı.

Caydırıcılığı yeniden tesis etmek amacıyla İsrail'e yönelik doğrudan ve hedefli saldırılar, Tahran'ın hesaplarında bir değişiklik ve risk alma kapasitesinde bir artış olduğunu gösteriyor. Tahran'a göre, tepkisinin amacı İsrail ile yaşanan çatışmada yeni kırmızı çizgiler çizmek ve İsrail'in İran'a ve ortaklarına yönelik sabotajları devam ederse İran'ın durumu kontrol altına alabileceğini ve alması gerektiğini açıkça ortaya koymaktı. İran'ın saldırısı büyük ölçüde başarılı oldu. İran bu saldırıda muhaliflerinin kabul etmek istediğinden daha fazla yetenek gösterdi. İran, İsrail ve ABD'yi bu saldırıya karşı koymak için bir milyar dolardan fazla harcamaya zorladı. İran'ın bu miktarın neredeyse onda birini harcadığı dikkate alındığında bu çok da önemsiz bir sonuç değil.

İran'ın insansız hava araçları ve füzelerinin İsrail'e saatlerce süren doğrudan tepkisi, İran ile İsrail arasında uzun süredir devam eden çatışmanın koşullarını değiştirdi. Orta Doğu, kontrol altına alınmadığı takdirde bölge genelinde ciddi ve istikrarsızlaştırıcı dalgalanma etkileri yaratacak devasa bir çatışmaya yaklaşıyor.

İran ile İsrail arasındaki gerginlikler uzun süredir Orta Doğu'nun gölgesinde kaldı. İran, 1979 devriminden bu yana İsrail karşıtı bir duruş benimsemiş ve caydırıcılık stratejisinin bir parçası olarak İsrail sınırlarını çevreleyen Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve Filistin'deki "direniş ekseni" ağını mali olarak desteklemiştir.

İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'deki savaşın yanı sıra direniş ekseninin ana koordinatörlerini, İran varlıklarını ve tüm sınırlarındaki İranlıları hedef alıyor. Aslında son altı ayda Şam'daki İran büyükelçiliğine yapılan saldırının yanı sıra Devrim Muhafızları Kudüs gücünden 18’den fazla kişi  suikasta uğradı. İran'ın caydırıcılığını yeniden tesis etmek amacıyla İsrail'e doğrudan ve hedefe yönelik olarak verdiği yanıt, Tahran'ın hesaplarında ve risk alma oranında bir değişiklik olduğunu gösterdi.

İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin de "İsrail'le yeni bir denklem yaratmaya çalışma konusunda açıkladığı kesin tutum doğrultusunda, Tahran'a göre, İsrail'in İran'a ve ortaklarına yönelik sabotajları devam ederse İran'ın kontrolü ele alabileceğini ve alacağını açıkça belirtmek için İsrail ile çatışmada yeni kırmızı çizgiler belirlenmeliydi.

Pek çok kişinin yaptığı gibi hemen sonuca varmak kolaydır. Bazıları bu saldırıyı büyük bir başarısızlık olarak değerlendirdi. Ancak İran'ın niyeti İsrail'e zarar vermek olsaydı, askeri operasyonların temel prensibi olan sürpriz saldırı unsurunu ihlal etmezdi.

Eğer İran İsrail'e ciddi bir zarar vermek isteseydi, İsrail'e hazırlanmak ve tepki vermek için çok az zaman tanıyacak şekilde daha yüksek dozda yüksek hızlı, hassas güdümlü balistik füzeleri fırlatırdı. Aynı zamanda bölgedeki vekil güçlerinin, özellikle de güçlü Hizbullah'ın önemli savaş gücünü kendi operasyonlarına dâhil edebilir ve bu tepkiyi gerçek birçok cepheli çatışmaya ve İsrail için bir kâbusa dönüştürebilirdi. Bu, İran için çok yararlı bir istihbarat toplama çalışmasıydı. Artık İran'ın İsrail ve ortağının savunmasına ilişkin değerlendirmesi oldukça gelişti. İsrail ile olası bir yıpratma savaşında bu tür bilgi ve değerlendirmeler değerli olacaktır. İran açısından, İran'ın caydırıcılığını güçlendirmek ve İsrail ile çatışma kurallarını yeniden yazmaya çalışmak olmak üzere stratejik hedefe bakıldığında, İran'ın saldırısı büyük ölçüde başarılı oldu.’

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM