İngiltere merkezli Middle East Eye (MEE) adlı
sitede yer alan bir haberde de şöyle deniyor: “Türkiye’nin hava saldırılarıyla
sarsılan ve ABD’nin askerlerini geri çekeceği korkusuna kapılan Suriye’nin
kuzeydoğusundaki Washington’un Kürt liderliğindeki müttefikleri, Gazze’deki
savaşın ‘ikincil hasarı’ olarak gözden çıkarılacaklarından giderek daha fazla
endişe ediyor.” (MEE, 7 Mart 2024)
Türkiye’de bazı çevreler, “ABD çekilecekti, İran vekil
güçleri ile bunu engelledi” diye senaryo düzüyor. Oysa görülmektedir ki, AKSA
Tufanı eylemi de, Irak ile Suriye’deki Amerikan üslerine yönelik saldırılar da,
ABD’nin çekilme planında frene basmasına değil hızlanmasına neden oldu.
ÇEKİLME SENARYOLARI
“IŞİD’e karşı mücadele” koalisyonu çerçevesinde Irak’ta
bulunan Amerikan askerlerinin çekilmesi konusunda Bağdat ve Washington arasında
görüşmelerin geçen sonbahardan itibaren başladığı duyuruldu. Irak ve ABD
makamları konuyu ele almak üzere yeni yıldan itibaren çalışmalara başladı.
Suriye’deki Amerikan askerlerinin durumu ise daha önemli bir tartışma başlığı.
Tabii ABD, en az hasarla çekilme arayışında. Önerilen seçeneklerden en güçlüsü,
ambargoları sıkılaştırarak Şam’ı, PKK/YPG’nin yönetiminde özerk
bölgeye razı etmek ve çekilmek. Böylece, ABD şeklen Suriye’den çekilmiş olacak
ama yıllardır eğitip donattığı PKK/YPG üzerinden nüfuzunu korumuş ve kuzeydoğu
Suriye’deki fiili bağımsız yapı resmileşmiş olacak. Aynı zamanda Rusya ve
İran’ın Şam üzerindeki etkisi kırılmış olacak. En önemlisi, bu yöntemle
Türkiye’nin, ABD’nin kara gücü PKK/YPG tehdidini, Suriye ve diğer bölge
ülkeleriyle birlikte önleme stratejisi de boşa çıkarılmış olacak.
ABD, askerlerini çekmeyi, Şam, Moskova ve Tahran üzerinde bu
senaryoyu kabul etmelerine karşılık olarak pazarlık unsuru olarak masaya
getiriyor.
Kısa bir süre öncesine kadar “Suriye’den çekilmek felaket
olur” diyen James Jeffrey, bugün “askerlerin çekilmesi için bir ‘oyun sonu
planı’nın açıklanması lazım” noktasına geldi. Jeffrey, şöyle diyor:
“ABD, yaptırımlar, diplomatik baskı ve nihai bir asker çekme
teklifini koz olarak kullanarak Birleşmiş Milletler ve Arap ülkelerinin
çabalarını desteklemek üzere Moskova ile kapsamlı bir anlaşma için baskı
kurabilir. Bu arada, artık ilişkileri daha iyi olan Washington ve Ankara,
ABD’nin varlığı ve Suriye Demokratik Güçleri’nin geleceği dahil olmak üzere
Suriye’ye yönelik politikaları daha iyi koordine edebilir. Bu, Ekim 2019’da
ABD, Türkiye ve Kürtleri kapsayan ateşkesin derinleştirilmesini, nihayetinde
2014-15’te üçü arasında IŞİD’e karşı sağlanan koordinasyona geri dönülmesini ve
böylece her bir aktörün temel güvenlik çıkarları korunurken ABD gücünün büyük
kısmının geri çekilmesine izin verilmesini içerebilir.” (Responsible
Statecraft, 8 Mart 2024)
Jeffrey “Madem Ankara, ABD ile anlaşmak istiyor. O zaman
PKK/YPG’yi resmi muhatap kabul etmeli” demek istiyor.
Yani, PKK/YPG devletçiğinin kabulü sadece Şam’a değil
Türkiye’ye de dayatılıyor.
ESAD YÖNETİMİ KABUL EDER Mİ?
Peki bölge ülkeleri bunu kabul eder mi? En başta Şam ve
Ankara buna ne der? Şam, PKK/YPG’yi bir terör örgütü olarak görüyor ve
sınırları içindeki herhangi bir bölgede ayrı bir otoriteyi kabul etmiyor.
Astana ortakları Ankara, Tahran ve Moskova da resmi olarak aynı yaklaşımı bir
defadan fazla ilan etti. Çevresindeki tecridi kıran Şam, psikolojik üstünlüğün
ABD’den bölgesel güçlere geçtiği koşullarda bunu neden kabul etsin? Evet ABD
yaptırımlarıyla ekonomik zorluklar ağırlaştı, Şam’ın en güçlü dayanağı Rusya’nın
dikkati Ukrayna’da. Bunlar doğru fakat ABD’nin Suriye’yi yıkma operasyonundaki
en önemli müttefikleri Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, bu
politikayı terk etti, Şam ile masaya oturdu. ABD’nin yamağı İsrail’e ise Gazze
altı aydır kök söktürüyor.
Şunu görmemiz gerekiyor: Bu koşullarda, ABD’nin askerlerini
çekmesini pazarlık unsuru olarak kullanma imkanını ortadan kaldıracak anahtar
Ankara’nın elinde. Ankara-Şam anlaşması PKK/YPG’ye teslim bayrağı çektirir.
ABD’ye de, askerlerini çekmekten başka çare bırakmaz.
aydınlık