İran Cumhurbaşkanı Reisi, Ankara’da şu
önemli denklemi kurdu: “Türkiye’nin güvenliğinin bizim güvenliğimiz,
bölge ülkelerinin güvenliğinin bizim güvenliğimiz olduğuna ve bölge
ülkelerinin herhangi biri için en ufak bir güvensizliğin tüm herkese zararı
olduğuna inanıyoruz.”
Irak Başbakanı Sudani de Milli Savunma
Bakanı Güler ve Genelkurmay Başkanı Org. Gürak’a “Türkiye
ile Irak’ın güvenliğinin birbiriyle bağlantılı olduğunu” söyledi.
Sonuç olarak hem Tahran hem de Bağdat, “kolektif
güvenlik” temelli denklemler ortaya koydular.
KOMŞUYA RAĞMEN DEĞİL, KOMŞUYLA BİRLİKTE
Peki AKP hükümeti de böyle düşünüyor mu? “Irak’ın
güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir” diyor mu, “İran’ın
güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir” diyor mu?
Jeopolitikçi bir yaklaşımla “terörü kaynağında yok
etme” adı altında, sürekli komşunun toprağında derinliği artırarak hat
inşa etme çizgisinin bir çıkmaz olduğunu daha önce bu köşede birkaç kez ele
almıştık. Son olarak Bahçeli’nin Irak’ın 35 km derinliğindeki
kalıcı üsleri korumak için 60 km derinlikte “huzur hattı” önermesini
eleştirmiştik. Çünkü bu jeopolitikçi yaklaşımın, yarın da 60 km derinlikteki
hattı 100 km’den koruma ihtiyacını doğuracağını belirtmiştik.
Bu jeopolitikçi anlayışın yerini, “kolektif
güvenliğin” alması gerektiğini söylemiş, “komşuya rağmen
komşunun toprağında” çizgisini, “komşuyla birlikte” çizgisine
dönüştürmenin önemine işaret etmiştik.
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ
Türkiye, İran ve Irak arasında, “senin güvenliğin
benim güvenliğimdir” anlayışıyla bir “kolektif güvenlik” oluşturulabilirse
bu bölge için çok önemli bir adım olur.
Ancak yetmez. Çünkü bölgesel “kolektif güvenliğin”
sağlanabilmesi, Suriye’nin de denkleme dahil edilebilmesiyle mümkündür.
Bir kere bölgeye stratejik düzlemde tehdidin kaynağı
ABD’dir. ABD, Suriye’nin kuzeyinde bir koridor inşa etmeye çalışarak sadece
Suriye’yi değil, Türkiye’yi, Irak’ı ve İran’ı da tehdit etmektedir.
ABD’nin 2003’te Irak’a saldırısı öncesinde bölge ülkelerinin
gördüğü, işaret ettiği ama uygulayamadığı denklemdi: Irak’ın toprak bütünlüğü,
Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür, Suriye’nin toprak bütünlüğüdür, İran’ın toprak
bütünlüğüdür.
Bugün de son 10 yıldır olduğu gibi Suriye’nin toprak
bütünlüğü Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür, Irak ve İran’ın toprak
bütünlüğüdür.
AKP’NİN SORUNU KANGRENLEŞTİREN HAYALİ
Peki o zaman Suriye neden denklemde değil? Daha da
somutlaştırırsak Ankara neden hâlâ Şam ile normalleşmekte direniyor?
Geçen seneki adımların “asker çekme” konusunda
tıkandığını yazmıştık. Rusya bunu artık resmi olarak da ilan etti. Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Alexander
Lavrentyev, “Türkiye’nin Suriye’ye uzun vadede asker çekme güvencesi vermediği
için sürecin durduğunu” açıkladı.
Bakın, kısa ya da orta vadede değil, uzun vadede bile AKP
hükümeti Suriye’ye “asker çekeceğinin güvencesini” vermiyor!
Neden? Çünkü iktidar hâlâ, imkânsızlığına rağmen,
Suriye topraklarında bir “ÖSO nüfuz bölgesi” kurabileceğini hayal ediyor. Ancak
bu hayal, bölgede yeşermekte olan “kolektif güvenlik” anlayışını
sabote ediyor.
Ankara, Şam ile anlaşıp “güncellenmiş Adana
Mutabakatı” ile çözeceği sorunu, kangrenleştirmektedir. Üstelik bu
durum, sığınmacı sorununun çözümünü de geciktirmekte, giderek o sorunun da
kökleşmesini sağlamaktadır.
cumhuriyet