Güney Yemen; Komplo ve İhanetin Kokusu

3 Aralık tarihinde, Yemen’in güney bölgesinde Suudi Arabistan’a bağlı idari ve askeri unsurlarının askeri hareketlerini ve en ufak bir direniş göstermeden teslim olduklarını gördük. Olayların görünümü, BAE hükümetine bağlı Güney Konseyi unsurlarının gücü genişletmek ve güneyi birleştirmek için harekete geçtiği yönündeydi, ancak güneydeki valiliklerin ve ilçelerin desteği ve Aden, Hadramaut ve El-Mahra’daki askeri birliklerin teslim olması, BAE ve Suudi unsurları ile iki ülke arasında iş birliğine işaret etmektedir.

Güney, yaklaşık on yıldır parçalı bir yapıya sahipti, bazı bölgeleri BAE’nin, bazıları Suudi Arabistan’ın, bazıları eski hükümet unsurlarının, bazıları aşiret liderlerinin ve bazıları da yarı-İhvan çizgisindeki Islah Partisi’nin kontrolü altındaydı. Bunlar her ne kadar kuzeydeki Yemen hükümetine karşı ortak bir muhalif tutum sergileseler de, kendi içlerinde de şiddetli ihtilaflar yaşamış, bu durum defalarca Aden hükümetinin çökmesine ve ağır çatışmalara yol açmıştır.

Gazze savaşı ve Yemen’in kuzey kesiminin İsrail rejimiyle çatışmaya girmesi, savaş süresince güney unsurlarının kuzeye yönelik saldırılarının durmasına neden oldu. Elbette zaman zaman güneyden gelen haberler, Gazze savaşı sırasında güneyin İsrail rejimiyle gizli ilişkiler kurduğunu ve hatta normalleşmeye hazırlandığını ortaya koyuyordu.

Ensarullah ya da daha doğru bir ifadeyle kuzey hükümeti 3 ve 4 Aralık’taki gelişmelerin ardından yayımladığı bir bildiride bu duruma tahammül etmeyeceğini açıkça ilan etti. Bu çerçevede, söz konusu gelişmelerde etkili bazı yabancı taraflarla diplomatik temasların yanı sıra askeri hazırlık seviyesini de artırdığı söylenmektedir. Kuzey kesimi en az bir milyon askeri güce sahiptir ve donanım açısından da güneye kıyasla üstün durumdadır. Ancak açıktır ki güney ve kuzey çatışmaları yeniden alevlenirse, Yemen’in her iki kesimi de büyük zarar görecektir. Nitekim bu çatışma yalnızca Yemen toprakları ve sularıyla sınırlı kalmayacak, bölgeye ve özellikle Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’ne yayılacaktır. Kızıldeniz, Yemen Denizi ve Hint Okyanusu böyle bir çatışmada dünyayı ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır.

Bu arada Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen’de çatışmayı alevlendirme iştahı Suudi Arabistan’dan daha fazladır. Suriye, Sudan ve Libya’da benzer projeleri hayata geçiren ve bu ülkelerin halklarına ağır kayıplar yaşatan BAE, Yemen ile kara ya da deniz sınırı bulunmaması nedeniyle Suudi Arabistan’a kıyasla kendisini daha güvende zannetmektedir. Oysa Abu Dabi ve Dubai, Suudi şehirlerinin çoğundan daha kırılgandır. Nitekim savaş sırasında Yemen’in balistik füzeleri yaklaşık 1350 kilometre yol kat ederek BAE’nin bu iki hassas şehrine ulaşmıştır. Önemli bir diğer nokta, ABD ve gaspçı Siyonist rejimin rolüdür. Lübnan modeli başarısız bir model olmasına rağmen, ABD ve İsrail Yemen’de Lübnan benzeri bir senaryoyu uygulamaya koymak istemektedir. Yani yoğun dış saldırılarla, köprüleri vurarak, iç muhalifleri ve paralı askerleri kullanarak ve hukuki bir kılıfla Ensarullah’ı saf dışı bırakmayı hedeflemektedirler. Elbette Lübnan modeli sonuç vermemiş ve Hizbullah yerinde durmaktadır ne dış savaş, ne köprülerin vurulması, ne paralı askerlerin hareketleri ne de iç baskılar Lübnan direnişinin durumunda bir değişiklik yaratabilmiştir. ABD ve İsrail’in Yemen’deki işi bundan da zordur, çünkü…

yazının devamı için linki tıklayınız…

https://rasthaber.com/guney-yemen-komplo-ve-ihanetin-kokusu/

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın