Haaretz gazetesi, Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in savaş sonrası Gazze için hazırladığı 21 sayfalık belgeyi yayımladı. Aytunç Erkin ve Fehmi Koru, konuyu köşelerinde değerlendirdi.
“Gaza International Transitional Authority (GITA)” başlıklı rapor, bölgenin geleceğine ilişkin dikkat çekici bir planı ortaya koyuyor. Haaretz haberi şu başlıkla duyurdu:
“Zengin yabancılar tarafından yönetilen, Filistinli yöneticilerin altta olduğu bir rejim.”
Aytunç Erkin, Nefes Gazetesi’ndeki yazısında bu belgeyi ayrıntılı biçimde değerlendiriyor. Erkin’e göre Blair’in planı, Filistin topraklarında egemenliği uluslararası sermayeye devreden yeni bir dönem anlamına geliyor. “Gazze artık Filistin toprağı değil” diyen Erkin, 1967’den günümüze bölgenin geçirdiği dönüşümü hatırlatarak, belgenin Filistin’in siyasi bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıracak nitelikte olduğunu belirtiyor.
Blair’in raporuna göre Gazze’de geçici bir yönetim kurulacak: Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA). Bu yapı, BM Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulacak ve geçiş sürecinde bölgenin en yüksek siyasi ve yasal otoritesi olacak. Rapor, bu kurulun 7 ila 10 üyeden oluşacağını, üyelerin katkı sağlayan devletlerce aday gösterilip BM tarafından onaylanacağını söylüyor.
Kurulun bileşimi ise dikkat çekici: En az bir Filistinli temsilci bulunacak, ancak bu kişi tercihen iş dünyası veya güvenlik sektöründen seçilecek. Ayrıca yönetim ve finans alanında deneyimli uluslararası isimler öneriliyor: Marc Rowan, Naguib Sawiris ve Aryeh Lightstone gibi yatırımcılar. Blair, bölgesel meşruiyet için Müslüman üyelerin dahil edilmesini öngörse de, bu isimlerin de “uzun süredir iş dünyasında tanınmış kişiler” olması gerektiğini vurguluyor.
Erkin bu tabloyu şöyle yorumluyor: “Gazze’nin yönetimi devlet adamlarına değil, CEO’lara devrediliyor.”
Raporda, Filistin Yürütme Otoritesi (PEA) adlı bir yapının, GITA adına temel kamu hizmetlerini sunacağı belirtiliyor. Bu hizmetlerin başında, GITA tarafından atanacak bir Filistinli CEO bulunacak. CEO, tüm bakanlıkları denetleyecek ve uluslararası kurula bağlı çalışacak. Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi ve altyapı gibi tüm alanlarda karar yetkisi bu yapının elinde olacak.
Erkin, Soner Yalçın’ın “Gazze ve mülksüzleştirme” başlıklı yazısına atıf yaparak, Blair planını kapitalizmin klasik mülksüzleştirme modelinin bir devamı olarak değerlendiriyor. Yalçın’ın ifadesiyle, “Kapitalist ülkeler, varlıklarını sürdürmek için diğer ülkelerin doğal kaynaklarını ve emek gücünü mülksüzleştirir.” Erkin de bu görüşe katılarak, GITA modelinin Filistin halkını topraklarından ve yönetiminden koparacağını vurguluyor.
Raporda ayrıca, Gazze’de yeniden Hamas veya El Fetih gibi hareketlerin ortaya çıkmaması için bir güvenlik mekanizması öneriliyor. Bu amaçla “Uluslararası İstikrar Gücü (ISF)” adıyla çok uluslu bir askeri yapı kurulması planlanıyor. Görevi, “silahlı grupların örgütlenmesini önlemek, silah kaçakçılığını durdurmak ve kamu düzenini korumak” olarak tanımlanıyor.
Erkin’e göre bu, Filistin’in askeri ve siyasi bağımsızlığının tamamen ortadan kaldırılması anlamına geliyor:
“Yeni sistem, bağımsızlık mücadelesini bitirmek, direnişi imha etmek üzerine kurulu.”
Sonuç olarak, Tony Blair’in önerdiği Gazze planı, uluslararası şirketler ve finans çevrelerinin kontrolünde bir “geçici yönetim” yaratmayı hedefliyor. Aytunç Erkin’in ifadesiyle “Trump’ın ateşkes planı ile Blair’in raporu aynı yere çıkıyor. Filistin’in değil, küresel iş dünyasının Gazze’si kuruluyor.”
FEHMİ KORU: YENİDEN İNGİLİZ DOKUNUŞU
Gazeteci Fehmi Koru da Karar gazetesindeki köşesinde yanı konuyu işledi ve Tony Blair’in Gazze’de üstlendiği yeni rolü sorguladı. “Filistin Tony Blair’e mi bırakıldı?” başlıklı yazısında Koru, savaşın yıktığı Gazze’nin yeniden inşası sürecinde eski İngiltere Başbakanı Blair’in öne çıkmasını “Ortadoğu’ya yeniden İngiliz dokunuşu” olarak değerlendirdi.
Yazısına, çocukluk dönemindeki ‘Hacı Yatmaz’ oyuncağına atıfta bulunarak başlayan Koru, Blair’in geçmişte de benzer bir rol üstlendiğini hatırlattı. 2007 yılında, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Amerika ve Rusya’dan oluşan “Quartet” adlı grubun Orta Doğu temsilciliğini yürütmek üzere görevlendirilmişti. O dönemde başbakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa eden Blair, Doğu Kudüs’te kendisi için özel bir ofis açtırmıştı. Ancak Koru’ya göre, “İki devletli çözümü kolaylaştırmak yerine, İsrail’in önünü açan politikalar üretmişti.”
Koru, Blair’in İsrail’de 2010 yılında yaptığı bir konuşmayı da hatırlattı. Blair, Filistin’i destekleyen ülkeleri eleştirerek, “Kendi ülkeniz için geçerli kuralların burada da uygulanmasını beklemek çifte standarttır” demişti. Bu sözlerin ardından Filistin halkı arasında “Çek git Blair” kampanyası başlatılmıştı.
Yazar, Blair’in geçmişinde Irak Savaşı’na dair ağır bir sorumluluk taşıdığını da hatırlatıyor. İngiltere Başbakanı olarak ABD Başkanı George W. Bush’la birlikte savaşı başlatan Blair, “Saddam’ın elinde 45 dakika içinde kullanılabilecek nükleer silahlar var” yalanını ortaya atarak halkını kandırmakla suçlanmıştı. Koru, bu yalanın sonucunda yüz binlerce Iraklının ve yüzlerce İngiliz askerinin hayatını kaybettiğini, ayrıca biyolojik silah uzmanı Dr. David Kelly’nin şüpheli ölümüyle de Blair’in adı anıldığını belirtti.
Fehmi Koru’ya göre, böylesine kanlı bir sicile sahip bir ismin Gazze’nin yeniden inşasından sorumlu kılınması hem ahlaki hem siyasi açıdan büyük bir hata:
“Gazze görevini üstlenmesi konusu kendi halkına sorulsa, İngilizlerin bile çoğunluğu buna karşı çıkar. Nasıl oluyorsa, savaş suçlusu Netanyahu kahraman ilan edilirken, Gazze’yi ihya görevi de Blair’e veriliyor.”
Koru, İngiltere’nin Ortadoğu politikalarındaki tarihi rolüne dikkat çekiyor. II. Dünya Savaşı sonrası bölgenin parçalanmasında büyük payı olan İngiltere’nin, Trump döneminde yeniden öne çıkmaya çalıştığını belirtiyor. Örnek olarak, Blair’in eski danışmanı Jonathan Powell’ın, Suriye’de terör örgütü Heyet Tahrir el-Şam’la kurduğu ilişkiler sonucu örgüt lideri Ebu Muhammed Colani’nin “Ahmed el-Şara” adıyla Suriye Cumhurbaşkanı yapılmasını hatırlatıyor.
Trump’ın “Gazze’de ateşkes birinci aşamaydı, şimdi ihya aşamasındayız” sözlerini de hatırlatan Koru, bu sürecin Blair’e bırakılmasını eleştiriyor:
“Filistin halkının kaderi, Hacı Yatmaz gibi her fırsatta kendini ortaya atan Tony Blair ve ahbaplarına bırakılamayacak kadar değerlidir.”
Fehmi Koru, yazısını şu öneriyle bitiriyor:
“Gazze’nin yeniden yapılanmasında uluslararası meşruiyeti sağlayabilecek, hem dünya kamuoyunu tatmin edecek hem de Filistinlilere umut verecek isimler var. Türkiye’den örnek vermek gerekirse, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül böyle bir göreve aday gösterilebilirdi.”/oda