Ey aldatan; Keramat asada değil

Hz. İsa ile kendisiyle aynı güzergâhta yol yürümek isteyen Aldatan ismiyle maruf bir mahlûkun hikâyesidir. Aldatan, “Aynı güzergâhtayız. İznin olursa sana yol arkadaşlığı yapmak isterim” demiş. Hz. İsa teklifini kabul etmiş. Hz. İsa, “Benim iki ekmeğim var. Senin kaç ekmeğin var? Yolda bölüşürüz.” diye sormuş. Aldatan’ın heybesinde üç ekmek varmış ama Hz. İsa’ya yalan söylemiş, “Sadece iki ekmeğim var.” demiş. Yolda önlerine küçük bir nehir çıkmış. Karşıya geçecekler. Hz. İsa asasıyla nehre vurmuş. Nehirde bir yol açılmış. Karşıya ıslanmadan sağ salim ulaşmışlar. Hz. İsa mucizeden ibret alır doğruyu söyler, hidayetine vesile olur niyetiyle Aldatan’a tekrar sormuş; “Kaç ekmeğin var?” Aldatan, “Sadece iki ekmeğim var.” demiş. Yürümeye devam etmişler. Yolda cüzzamlı bir hastaya rastlamışlar. Cüzzamdan muzdarip hasta Hz. İsa’yı tanımış. Kendisinden hastalığına şifa istemiş. Hz. İsa duasını etmiş, asasıyla da hastaya dokunmuş. Cüzzamlı iyileşmiş.

Aldatan ikinci bir mucizeye de şahit olmuş. Hz. İsa kendisine tekrar sormuş: “Kaç ekmeğin vardı senin?” Aldatan yine ibret almamış yalanına devam etmiş. Yolculuk esnasında Hz. İsa körün görmesini sağlamış, ölüyü diriltmiş. Her seferinde de dualarını ettikten sonra köre, ölüye asasıyla dokunmuş. Aldatan yine ibret almamış, yalanlarına devam etmiş. Her sorulduğunda “sadece iki ekmeğim var” demiş. Yolda dinlenmek için bir ağacın gölgesinde istirahat etmişler. Hz. İsa uykuya dalmış. Aldatan kerametin asada olduğuna inandığından uyur gibi yapmış, Hz. İsa’nın uyuduğundan emin olunca da asayı çalmış ve oradan uzaklaşmış. Kral adına bölgeyi yöneten Vali’nin kızı ağır hastaymış. Vali, Hz. İsa’nın mucizelerini duymuş. Komutanlarına gidin elinde asasıyla gezen Hz. İsa’yı bulun ve bana getirin diye emir vermiş.

Komutanlar Hz. İsa’yı ararlarken yolda Aldatan’la karşılaşmış. “Biz vali beyimizin askerleriyiz. Hz. İsa’yı ararız. Vali’nin kızı hasta. İyileştireni de zengin edecek. Hz. İsa’yı bilir misin?” diye sormuşlar. Aldatan ayağına kadar gelen fırsatı kaçırır mı? “Hz. İsa’nın tüm mucizelerini gerçekleştiren kerametli asa da elimde” diye düşünmüş ve tereddüt etmeden, “Aradığınız kişi benim. Hz. İsa benim” demiş. Komutanlar Hz. İsa’yı bulduk diye sevinmiş. Aldatan’a hürmet ikramda bulunmuşlar ve hemen sarayın yoluna revan olmuşlar. Vali bey geleni tazimle selamlamış, hasta kızın odasına girmişler. Hz. İsa’nın yaptığı gibi asayı kızın yüzüne dokundurmuş. Kızcağız o esnada vefat etmiş. Vali öfkeden deliye dönmüş. Askerlerine, “yakalayın bu katili ve hemen asın” diye ferman vermiş.

Bu esnada Hz. İsa da o şehre varmış. Olaydan haberdar olmuş. Vali’nin huzuruna çıkmış; “Aradığınız İsa benim. Asacağınız kişi benim yolda refakatçim idi. Canını bağışlarsanız ben kızınızın yeniden hayat bulması için dua ederim” demiş. Vali çaresiz kabul etmiş. “Allah’ın izniyle ihya ol ve kalk” duasıyla kız canlanmış. Vali hemen emir vermiş, Aldatan’ı Hz. İsa’ya getirmişler. Hz. İsa Aldatan’la saraydan çıkmış. “Şimdi söyle bakalım! Senin kaç ekmeğin vardı?” Bu kadar mucizeye şahit olmuş Aldatan, yine yalan söylemiş “Sadece iki ekmeğim vardı.” demiş. “Aldatıldık ve aldattık” deseler, “bir kez daha tövbeler olsun ne aldatan ne de aldatılanlardan oluruz” deseler işler kolay olacak. Ama ve lakin ısrarla aldatmaya devam ediyorlar. “Önemli değil yeter ki Y-Emevi, “Sünni” yönetimiz olsun” sarhoşluğundalar.

HER ŞEYİ VERMEYE HAZIRLAR

Uzun yıllar süren savaş arkasında devasa bir moloz yığını bıraktı. Ülke şimdilik dört parça. Ülkeyi yabancı devletler kontrol ediyor. İsrail ülkenin en stratejik bölgelerini işgal etmiş durumda ve Suriye’nin her yerine istediği gidi girip çıkıyor. Terörist levhasından çıkmak için Şara ve Şeybani meşruiyet arayışında. Bu meşruiyet ve iktidar koltuğunda baki olsunlar diye “ne isteniyorsa vermeye hazırlar.” Reuters bir haber yayımladı. ABD’nin Şam’da (Başkent Dimaşk’ta, Damascus’ta) bir askeri üs kurmaya hazırlandığını yazmışlar. “Aldatanların” açıklamalarını, cevaplarını, yalanlamalarını ve resmi yayın organlarında yazılanı araştırmadan, teyit etmeden “SANA Yalanladı, Gerçek Ne Çıktı, Suriye Dışişlerinden Bir Yetkili Açıkladı ” başlığıyla bu aldatmayı Türk milletine sorgulamadan aktaranlar da var.

ABD üs haberi için Şam yönetiminin haber ajansı SANA’ya adını vermeyen bir Dışişleri yetkilisi; “Reuters’in Suriye’deki Amerikan üsleri hakkında bildirdiği haberlerin hiçbir gerçeklik payı yoktur. Mevcut aşamada, Amerika’nın tutumu, Suriye merkezi hükümetiyle doğrudan ilişkiler kurma, ülkeyi birleştirme çabalarını destekleme ve bölünme çağrılarını reddetme yönünde bir değişime tanık oluyor. Geçici kurumlarla gerekli olan ortaklıklar ve mutabakatların, ortak siyasi, askeri ve ekonomik koordinasyon çerçevesinde Şam’a devredilmesi için çalışmalar devam etmektedir. Suriye, yeni döneminde, ulusal egemenlik ve karşılıklı saygıya dayalı istikrarı pekiştirme ve işbirliğini güçlendirme yolunda istikrarlı bir şekilde ilerlemektedir.” demiş.

HALA SÖZ VE KARAR ABD’DE

Aslında ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack bu arzusunu bu yılın başında açıkça beyan etmişti. Müteahhit Tom Amca şöyle demişti; “Sekiz üssümüzden beşe, sonra üçe gittik. Sonunda bir üssümüz olacak.” Gerçi üslerde azalma olduğu iddiası da doğru değil. Halen tüm sekiz üste varlık, söz ve karar ABD’nin. Üslerini kara müttefikleri SDG/YPG ve ÖSO’ya tahsis ediyor. Bu üsler halen bu örgütlere konaklama, kara ve hava silahları üzerinde eğitim ve her türlü lojistik destek görevlerini ifa ediyor. Ve ABD askeri kaynakları (Pentagon) İngiliz ve ABD medyasına yaptıkları açıklamalarda ABD’nin Şam’da bir askeri üs inşa etmek istediğini saklamıyorlar.

Tekrar Şam üssü konusuna gelecek olursak; ABD’nin Şam’da bir askeri üsse ihtiyacı yok. İsrail’in Şam’ın etrafına inşa ettiği üslerin birine de yerleşebilir. Ama ve lakin kendi üssünü inşa ederek ve Şam’da daimi asker bulundurmak isterse Şara ve Şeybani tıpış tıpış kabul edecek. Gerekçesini anlatalım; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Şara ve Şeybani’yi terör listesinden çıkardı ve kendilerine yönelik alınan yaptırım kararlarından muaf etti. ABD ve Rusya buna destek verdi. BM bırakın beşten büyük olmayı bu ikiliden bile daha büyük değil. Trump, hiçbir Suriye liderinin ayak basmadığı Beyaz Saray’da Şara’yı ağırlayacak. Tüm bunların hazırlığı 28 Ekim’de Şara’yı çağıran Suudi Veliahtı ve ülkenin gerçek Kralı Muhammed Bin Selman tarafından Şara’ya tebliğ edildi.

ÜÇ ÜLKE NE İSTERSE ONU YAPACAK

Peki Şara tüm bu güzellemelere hasıl olmasının karşılığında ne verecek: Şara, Şeybani ve ekibi ABD, İsrail ve Rusya ne isterse onu yapacak. Terörist dediklerine terörist diyecek. “Eski mahalli ve yabancı dindaş ve savaş kardeşlerini tasfiye et” denildiğinde tasfiye edecek. “Saldır” dediklerine saldıracak. İsrail’in tüm güvenlik kaygılarını giderecek. “Uslu dur” denildiğinde uslu duracak. “Konuş” dendiğinde konuşacak, “işine devam et” veya “koltuğunu devret” dendiğinde itaat edecek. Tüm bunlar yazılı, sözlü ve görüntülü kayıt altına alınacak. Bunlar olurken “Aldatanlar”, “Suriye, yeni döneminde, ulusal egemenlik ve karşılıklı saygıya dayalı istikrarı pekiştirme ve işbirliğini güçlendirme yolunda istikrarlı bir şekilde ilerlemektedir” diyecek.

Kıssadan hisse Aldatan “sadece iki ekmeğim var” demeye devam edecek. Zira “sağır, dilsiz ve kördürler, dönmezler”. Şirket vekili Şara’nın ABD CEO’su patronu Trump’la 15 Kasım’da Beyaz Saray’da yapacağı ziyareti Türk milletine yalan söyleyip “Sarayı Fetheden Şara” diye anlatmayın. Zira bu ziyaret Trump ve Netanyahu’nun Suriye tabutuna çakacağı okkalı bir çivi olacak. Takipte kalın.

aydınlık

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın