Gazze Anlaşmasının Arkasındaki Ağır Gerçekler Neler?

Filistin halkı 7 Ekim’den bu yana insanlık tarihinin gördüğü en büyük direnişlerden birine imza attı. Bugün o direniş nereye varacağı hayli tartışmalı olan bir anlaşmayla yeni bir aşamaya giriyor. Peki, bu anlaşmanın arkasındaki ABD, İngiltere ve İsrail planı ne, AKP iktidarı nerede duruyor?

7 Ekim’in ikinci yılından iki gün sonra, Hamas ve İsrail’in ateşkes için anlaştığı haberleri basına yansıdı.

Tüm dünyadan Trump’a teşekkür mesajları yağıyor.

İsrail adlı soykırım makinesine milyarlarca dolarlık askeri yardım yapan, Netenyahu için “savaş kahramanı” diyen Trump’a.

Teşekkür edenlere bakınca şaşırmak pek mümkün değil.

Aşdod limanında, İsrail kıyılarında kendini “Filistin dostu” diye yutturmaya çalışanların ticaret gemileri duruyor.

Trump’a teşekkürleri tam da bu yüzden. Filistin yıkılırken ticaret yapmak zorlarına gittiği için değil, çok daha fazlasını kazanamadıkları için üzgünlerdi. Şimdi işler yeniden hem de Filistin baştan aşağı yıkıldığı için çok daha kârlı olacak onlar için, teşekkürlerinin asıl nedeni de bu.

Peki, varılan bu anlaşma ne anlama geliyor?

Öncelikle başa Filistin’de direnenleri, direniş örgütlerini koyarak başlayalım.

Büyük bedeller ödendi ve bunların hepsi büyük insanlığın hafızasına kazındı.

Açık açık ilan etmek gerekiyor, Filistin halkı 7 Ekim’den bu yana insanlık tarihinin gördüğü en büyük direnişlerden birine imza attı. Bu sırada direnişin birçok önderini kaybetti.

Bazılarının yerlerine işbirliği isteği yüksek isimlerin, AKP iktidarına, Katar’a daha yakın isimlerin geldiği notunu düşmek gerekiyor.

Soruya geri dönelim ve biraz genişletelim: Peki, bu anlaşmanın arkasındaki ABD, İngiltere ve İsrail planı ne, AKP iktidarı nerede duruyor?

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, geçtiğimiz hafta soL Haber’de kaleme aldığı yazısında tam da bu sorunun yanıtını vermiş, tehlikeye işaret etmişti.

Okuyan’ın “Filistin’in bu kadar ‘dost’u olmasına İsrail sevinmeyip ne yapsın?” Başlıklı yazısının ilgili bölümünü yeniden hatırlatıyoruz:

Direniş gelmekte olan yeni felaketi engellemek için 2023’te radikal bir hamle yaptı. İsrail bu hamleye katliamla yanıt verdi, bölgede yeni cepheler açtı ya da eski cepheleri yeniden alevlendirdi. Hamas’a, Hizbullah’a ve İran’a ağır darbeler indirdi. Suriye’de emperyalist ülkelerin ve Türkiye’nin yardımıyla Esad rejiminden kurtuldu. Karşılığında dünya kamuoyunda ciddi ve telafisi zor bir meşruiyet kaybına uğradı ama bunu göze almıştı.

İsrail paranın gücüne ve bölgedeki ülkelerin kaypaklığına güveniyordu.

Şimdi durum şu:

Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır İran’ın güç kaybından fazlasıyla hoşnut. İki yıl gibi bir sürede bölgesel rekabette Tahran’ın beli kırıldı.

Hamas’ın İran yanlısı liderleri Gazze’de bir bir öldürülürken AKP’ye yakın “politik” yöneticiler bir-iki istisna ile ağırlığını artırdı.

Filistin halkına hiçbir güvence vermeyen, dahası Gazze’yi sömürge valiliği denetimine bırakan ve başından beri vurguladığımız gibi, geniş bir bölgenin çok uluslu tekellerin yağmasına açılmasının koşullarını sağlayacak olan Trump’ın Gazze Planı, artık iyice anlamsızlaşmış olan “katil Netanyahu”  sloganı eşliğinde Ankara dahil neredeyse bütün bölge başkentlerinden “onay” aldı.

AKP’li basın “anca bu kadar oldu” diye meşrulaştırmaya çalışıyor bu satışı. Filistinliler masada bile yok, onlar adına birileri topraklara el koyuyor, Blair denen alçağı vali atıyor, yeni tehcir planları yapıyor; “anca bu kadar oldu”!

Azerbaycan, hatta daha ötesinden İsrail’e uzanan bir “Amerikan-İngiliz” barışı tesis ediliyor. İran her taraftan kuşatılmış durumda, Suriye’de Esad yok, Lübnan’da Hizbullah’ın etkisi azaldı.

Bunlar az şey değil ve hepsinde Türkiye ve İsrail yönetimleri arasında çıkar ortaklığı var.

Bu koşullarda İsrail ile sürmekte olan rekabetin çatışma yerine gerilimli bir işbirliğine dönüşmesi olası.

“Yerli ve bütünüyle milli” yeni çözüm sürecimizin Meclis’in açılışında özlenen iç barış görüntüleri vermesi de bu Ortadoğu tablosuyla uyumlu.

AKP karşı karşıya olduğu ağır “yönetme krizi”ni Amerikan-İngiliz planlarına daha da yanaşarak çözmeyi umut ediyor. Hiç şaşırmıyoruz; AKP tam da bu! Lakin krizin asıl kaynağı içeride ve büyük çıkar çatışmalarıyla zayıflayan iktidarın, ağır ekonomik koşullar ve adaletsizlikten bunalmış geniş halk yığınlarını “haydi şimdi hep birlikte Amerikancılık yapıyoruz” diyerek oyalaması pek mümkün görülmüyor.

Azerbaycan’dan İsrail’e kurulmaya çalışılan “Pax Amerikana”nın iç zayıflıklarına değinmiyorum bile…

Konumuz Filistin halkının yaşadığı trajedinin birileri tarafından nasıl ustalıkla kullanılıp istismar edildiği…

sol

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın