Bölgesel meseleler üzerine siyasi analist olan Muhammed
Sadık Sadıkiyan, ABD ve siyonist rejimi uyararak şöyle dedi: "İran'ın
tehditlere yanıt verme yeteneğini test etmeyin." Bu analiste göre İran'ın
elinde ABD ve İsrail'in çok iyi bildiği kartlar var.
İran Araştırmaları Merkezi müdürü el-Meyadin'e yaptığı açıklamada
Umman deniz sahasında siyonist gemi "Mercer Street" gemisi konusunda
yaşanan olayla ilgili olarak siyonist rejim, İngiltere ve ABD tarafından
yapılan tehditler hakkında şöyle dedi: "Bence İsrail ve ABD, İran'ın hangi
yetenek ve güce sahip olduğunu çok iyi biliyor. İran'ın tepkisini test
etmemeleri gerektiğini düşünüyorum. İran, Hürmüz Boğazı, Umman Denizi ve kuzey
Hint Okyanusu üzerinde tam kontrole sahip. Dolayısıyla bu bölgede İran'ın
hakimiyetini ve gücünü test etmek isteyen ya da böyle düşünen herkes son derece
saftır."
Muhammed Sadık Sadıkiyan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"İran'ın Umman Denizi'nde birçok seçeneği var. İran'ın eli boş değil.
Hürmüz Boğazı önemli bir boğazdır. Boğazın kapatılması da bir seçenektir.
Herhangi bir İsrail gemisinin boğazı geçmesini engelleme operasyonları,
İsrail'in İran'ın düşmanı olarak görüldüğü uluslararası hukuka göre bile
İran'ın elindeki bir imkandır ve İran'ın bunu yapmasına izin veriyor.
Dolayısıyla İran ne olursa olsun, ABD'yi ve siyonist rejimi sorumlu tutacaktır.
İran, kırk yıldır İsrail'in hedefi. Çeşitli nedenlerle, bu rejim her zaman ABD'yi
İran'la savaşa götürmeye çalıştı. İsrail tek başına, ABD'nin yardımı olmadan
İran içindeki hedeflere saldırmak için yeterli imkana sahip değil. Lübnan'da da
gördüğümüz şey bu. İsrail ile ABD arasında bir hava köprüsü olmadıkça İsrail
Lübnan'la tek başına yüzleşemez. İsrail şu anda ABD'yi tuzağa düşürmeye ve
Viyana görüşmelerini etkilemeye çalışıyor ve hem Sayın İbrahim Reisi'nin hem de
Joe Biden'ın karşı karşıya olduğu durumu istikrarsızlaştırmaya çalışıyor. Bunu
zekice yapmak İsrail'in adetidir."
İran Araştırmaları Merkezi müdürü, Viyana müzakerelerinin
başarısızlığı veya başarısı çerçevesinde İran'ın nükleer programıyla ilgili
başka bir soruya yanıt olarak ise şu cevabı verdi: "İran'ın nükleer
programı bir montaj programı değil, ulusal bir programdır. Bu program, harici
imkanlara değil, dahili imkanlara dayanır. BM Güvenlik Konseyi, nükleer
anlaşmanın ardından yayınlanan 2231 kararı aracılığıyla İran'a tam bir barışçıl
nükleer enerji döngüsüne sahip olma hakkı verdi. Bu, uranyum hammaddesinden
başlayıp zenginleştirilmiş çekirdeğin yakıtının %3.67'ye ulaşabilme manasına
gelir. İran, Batı'nın anlaşmaya uymadığını söylediğinde, buna karşılık
parlamenter yasayı yürürlüğe koyuyor ve uranyumu yüzde 20'ye ve ardından kendi
tüketimi için yüzde 60'a kadar zenginleştiriyor. Cumhurbaşkanı Ruhani, İran'ın
daha fazla zenginleştirme potansiyeline sahip olduğunu, bunun da İran'ın gerçek
nükleer kapasitesi anlamına geldiğini söylemişti."