Türkiye ve İran’ı ortak bir noktada birleştiren önemli
konulardan birisi sınır güvenliği konusudur. 1639 Kasr-ı Şirin antlaşmasında
belirlenen sınırlarda bir değişiklik ve sorun olmasa da ABD ve Siyonist rejimin
maşası olan PKK-PEJAK terör örgütleri yıllardır iki ülkeyi kana bulamakta ve
iki ülkenin sürekli terör tehdidi altında yaşamasına neden olmaktadır. Irak
topraklarında yuvalanan PKK-PEJAK terör örgütüne karşı iki ülkenin kararlı bir
şekilde ortak strateji gütmeleri ve birlikte hareket etmeleri iki ülke
sınırlarının daha güvenli hale gelmesini sağlamakla birlikte iki ülkenin
ilişkilerinin gelişmesini de sağlamıştır. İki ülkenin PKK-PEJAK terör
örgütlerine karşı mücadelesi ABD ve Siyonist rejime karşı olan mücadelesi
anlamına da gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında iki ülkenin ortak hareket
etmesi hem iç güvenliğin sağlanmasını hem bölgesel istikrarın korunmasını
sağlamakta hem de uluslararası anlamda terör destekçilerinin planlarını
bozmaktadır. Bununla birlikte Tahran ve Ankara’nın 25 Eylül 2017 yılında Kuzey
Irak’ta düzenlenen bağımsızlık referandumuna gösterdikleri tepkide
görülmektedir. İki ülkenin ABD ve Siyonist İsrail rejiminin güdümünde yapılan
referanduma sert bir şekilde karşı çıkmaları referandumun sonuçsuz kalmasını
sağlamıştır. Tahran ve Ankara’nın PKK-PEJAK terör örgütlerinden başka FETÖ,
Halkın Münafıkları gibi örgütlerle mücadelede de ortak hareket etmeleri
karşılıklı ilişkilerin gelişmesi ve iki ülke iç güvenliğinin sağlanması için
elzemdir.
Yine Afganistan’da yaşanan gelişmelere bağlı olarak iki
ülkeyi ilgilendiren göçmen sorunu iki ülkenin ortak hareket etmesini gerekli
kılan konulardan biridir. Öyle ki bölgede yaşanan savaşlar sonucu iki ülkede
fazlası ile göçmen yükünü sırtlamış bulunmakta ve her geçen gün bu konu hem iç
hem dış siyasette iki ülke için farklı sorunlar yaşatmaktadır. Bu durum göz
önüne alındığında Afganistan’dan gelecek bir göç dalgası iki ülkeyi daha fazla
sorunla baş başa bırakacaktır. Yine Afganistan kaynaklı iki ülke üzerinden
yapılan uyuşturucu kaçakçılığı Tahran ve Ankara’nın ciddi anlamda uğraştığı
sorunların başında gelmektedir. Ülke içerisinde artan uyuşturucu kullanımı ve
ticareti iki ülkenin geleceğini tehdit etmektedir. İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevkiyatı
yapılan uyuşturucu kaçakçılığı uluslararası alanda Ankara ve Tahran’ın başını
belaya sokacak türden. Afganistan kaynaklı sorunlarla mücadele iki ülkenin
mutlak surette birlikte hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.
2. Karabağ Savaşı sonrası yaşanan gelişmeler de iki ülke
ilişkilerini etkileyen konulardan bir diğeridir. Azerbaycan-Siyonist rejim
ilişkileri İran-Azerbaycan arasında tansiyonu yükseltirken Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın tansiyonu arttıracak tarzda açıklamaları İran-Türkiye ilişkilerini
de germektedir. Bölgede yaşanacak gerginliği yatıştırmak ve bölgede istikrarı
sağlamak Tahran-Ankara ilişkilerine bağlıdır.
İki ülke arasındaki bu ilişkiler ağına baktığımızda
Soylu’nun İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi ile yaptığı görüşme sonrası yaptığı
açıklamada; “Sınır güvenliği İran ve Türkiye arasındaki en temel konu
başlıklarından biridir. PKK terör örgütü ve tüm terör örgütleri ile mücadelede
birlikte ortak bir irade sergiliyoruz. Birçok çalışma grubumuz var ve bu, iki
ülkenin talepleri ile dinamiklerini ortaya koymuştur. Bugün bir kez daha
terörle mücadele konusundaki kararlılığımızı ve mücadeledeki birliğimizi teyit
ettik. Bakanlıklar arasında birbirine yakın bir anlayış var. Daha önce irtibat
noktası olarak değerlendirdiğimiz birçok çalışmayı bir üst kademeye taşıyoruz.”
ifadelerini kullanması terörizme karşı mücadelede iki ülkenin ortak hareket
etmeye devam edeceğini göstermektedir.
Görüşmede Ahmed Vahidi ise “Afganistan meselesinin, ABD ve
Siyonist rejimin bölgeye ve bölge halklarına verdiği zarar konularının ele
alındığını ifade etti. Vahidi iki ülke ilişkilerinin de hızlı bir şekilde
ilerleyeceğini söyledi. İki ülkenin yan yana olması bölgede istikrarın sağlanmasına
ve düşmanın hilelerinin boşa çıkmasına neden olacaktır.” açıklamasında
bulunarak, iki ülkenin uluslararası meselelerde de birlikte hareket etmeleri
gerektiğinin zaruri olduğunu ve bu yönde adımlar atılacağının sinyallerini
vermektedir.
İki bakanın yaptıkları açıklamalarda mezkur konuların
tamamının görüşüldüğü ve bu konularda ortak hareket edileceği yönünde kararlar
alındığını göstermektedir. İran ve Türkiye bölgesel ve uluslararası
gelişmelerde tamamıyla aynı görüşe sahip olmasalar da iki bakanın açıklamaları
iki ülkenin birlikte hareket etme zorunluluğunu ortaya koymaktadır. İki ülke bu sorunlarla mücadelede ya birlikte
hareket edip başarılı olacaklar ya da uzun yıllar daha giderek büyüyen
sorunlarla boğuşmak zorunda kalacaklardır.
Tasnim