Suudi Arabistan'ın Lübnan'a Karşı Savaş Başlatma Çabası
Hizbullah Hareketi'ni ortadan kaldırmak ya da zayıflatıp
silahsızlandırmak amacıyla Lübnan karşıtı kampanyaya öncülük eden taraflardan
biri de Siyonist Rejim'in Lübnan'a yönelik düşmanca eylemlerinin önünü açan
Suudi Arabistan'dır.
Ancak birçok etken Suudi Arabistan ve İsrail'in Lübnan ile
savaşa girmesini engelledi. Direnişin siyasi söylemleri ve mevcut duruma cevap
verme yeteneği krizi önlemede hayati bir rol oynadı.
Fakat Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki planları sona ermedi ve
Suudilerin Hariri hanedanı ile Batı yanlısı 14 Mart Bloku ile köklü bağları
sayesinde, Riyad yönetimi son birkaç yılda Lübnan'ın iç işlerine karışmayı
sürdürdü.
Son zamanlarda Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki nüfuzu
milliyetçi akımlar ve siyasi partilerin yükselişinden sonra azaldı.
Lübnan'da 14 Mart siyasi bloğundan Müstakbel Partisi'nin lideri
ve 2005 yılında suikast sonucu öldürülen eski Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin
oğlu Saad Hariri, Suudi Arabistan piyonuydu. Ancak Saad Hariri'nin ABD
planlarını uygulamadaki başarısızlığı ve Lübnan siyasi arenasında Hizbullah'a
karşı koyma konusundaki yetersizliği Suudileri Lübnan'daki mevcut piyonu
değiştirmeye yöneltti.
Bazıları, Lübnan'da Suudi politikasını uygulamak için Baha
Hariri'nin, Saad Hariri'den daha iyi bir seçenek olduğu kanaatinde; Her
halükarda Suudiler Lübnan'da istenen piyonu iktidara getiremedi.
Riyad'ın Lübnan'da Kriz Yaratma Çabası
Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki siyasi etkisi azaldıktan
sonra bile, Riyad'ın ülkeye karşı çabaları durmadı ve son birkaç yılda Suudi
Arabistan Lübnan'daki emellerine ulaşmak için büyük yatırımlar yaptı.
Aslında Suudiler, eski Lübnan politikalarının işe
yaramadığını ve direnişin ABD ve Suudi projelerinin önünde büyük bir engel
olduğunu fark ettiler. Bu nedenle Riyad'a göre Lübnan'daki siyasi boşluk ve
ülkeye yönelik kuşatmanın desteklenmesi Hizbullah ve destekçileriyle yüzleşmek
için en iyi seçenek olabilir.
Lübnan hükümetini kurma sürecindeki Suudilerin baltalama
girişimleri bunu doğruluyor. Hatta yeni Lübnan hükümetinin kurulmasından sonra
Lübnan Başbakanı Mikati defalarca Riyad'dan işbirliği talep ederken, Suudilerin
önemsemediğini görüldü. Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari
bile Başbakan Mikati'yi göreve başlayan hükümet için tebrik etmedi. Bunlar,
Suudi Arabistan'ın Lübnan'ın krizden çıkmasına karşı olduğunu gösteriyor.
Et-Tiyune Katliamında Suudilerin İzleri
Birçok yorumcu, 14 Ekim'de Beyrut'un et- Tiyune bölgesinde 7
kişinin ölümüne ve yaklaşık 60 masum Lübnanlı sivilin yaralanmasına neden olan
olayda Hristiyan Lübnan Kuvvetleri (LF) Partisi ve uzun süredir Suudi
Arabistan'ın müttefiki olan Samir Geagea'nın parmağı olduğuna inanıyor. Bu
olayın Riyad'ın Lübnan'da huzursuzluk yaratma ve direnişi iç savaşa sokma
planından farklı olduğu düşünülmemesi gerekir.
Elbette ki, bu Amerikan-Suudi komplosu, Hizbullah Hareketi
liderinin uyanıklığıyla çökertildi; ancak görünen o ki, Suudi Arabistan'ın
Lübnan'daki sayısız yenilgisini telafi etme planları tamamlanmış değil.
Suudilerin Lübnan'a Baskı Yapmak İçin Yeni Bahanesi
Lübnan Enformasyon Bakanı George Kordahi'nin yıkıcı Yemen
savaşının sona erdirilmesi gerektiğine ilişkin açıklamalarının yanısıra
Ensarullah hareketinin kendisini savunduğunu vurgulaması Suudilerin Lübnan
karşıtı düşmanlıklarını yoğunlaştırması için bir bahane oldu.
Lübnanlı bakanın Yemen savaşına ilişkin eleştirel
açıklamalarına sert tepki gösteren Suudi Arabistan, Lübnan'ın Riyad
Büyükelçisi'nden ülkeyi 48 saat içinde terk etmesini isterken ülkesinin Beyrut
Büyükelçisi'ni de istişarelerde bulunmak üzere geri çağırdı.
İkinci bir duyuruya kadar Lübnan'dan tüm ithalatı askıya
alan Suudi Arabistan, bu gelişmenin ülkede yaşayan ve çalışan Lübnan
vatandaşları ve ailelerini etkilemeyeceğini ileri sürdü.
Elbette ki, bu tür karar yalnızca Suudi Arabistan tarafından
alınmadı, Bahreyn ve BAE gibi Fars Körfezi ülkeleri ve Fars Körfezi İşbirliği
Konseyi, Lübnan karşıtı politikaya baş vurdu.
Suudi Arabistan ile aynı tavrı benimseyen Arap Birliği Genel
Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Lübnanlı Bakandan özür dilemesini istedi. Ancak
Lübnan Eformasyon Bakanı Kordahi, hiçbir hata yapmadığını vurgulayarak asla
özür dilemeyeceğini söyledi.
Önemli olan konu Kardahi'nin bakanlık görevine başlamadan
önce bir televizyon programında Yemen'le ilgili bazı ifadeler kullanmasıdır.
Ancak bu program Lübnan'daki Suudi ve Amerikalı piyonların
ülkeyi kargaşaya götürmek için yaptıkları şüpheli hareketlerle aynı anda yayınlandı.
Konuya dair Lübnanlı siyaset uzmanı Dr. Vesim Bezi, Tasnim
Haber Ajansı'na verdiği bir röportajda, George Kardahi'nin katıldığı
"Berlman al-Shaab" programı hakkında Katar ağı Al-Jazeera'nın
Suudiler ile bir gizli anlaşma sağlamasının mümkün olduğunu söyledi.
Kardahi'nin Sözleri Suudi Arabistan Ve Müttefiklerini
Neden Kızdırdı?
Diğer bir konu da Fars Körfezi'ine kıyısı olan Arap
ülkelerinin özellikle Suudi Arabistan'ın Lübnan'a sert tepki göstermesidir.
Sanki bu ülkeler ekonomik krizle baş başa kalan Lübnan'daki gerilimi
tırmandırmak için bir bahane bekliyorlardı.
Söz konusu ülkeler Lübnan'a karşı geniş kapsamlı bir
düşmanca kampanya başlatırken birçoğu Lübnanlı bakanının Yemen savaşındaki
suçlarla ilgili gerçeklerin yalnızca küçük bir kısmından bahsettiğine inanıyor.
Nisan 2021'in başlarında da Suudi yetkililer benzer bir
hareketle Lübnan'dan ithal edilen bir meyve sevkiyatında uyuşturucu
keşfettikleri bahanesiyle bu ülkeden yapılan ithalatı boykot etmeye karar
verdiler. Suudiler bu olayda da Hizbullah'ı suçlamak için Twitter üzerinden
direnişe karşı kara kampanya yapmaya başladılar.
Riyad yönetimi, Lübnan'ı kuşatma girişiminin, Lübnanlıların
Suudi Arabistan'a Lübnan'a yaptırım uygulamaması için yalvaracağını
düşünüyordu. Ancak Lübnan'ın Suudilerin kararını önemsememesi Riyad'ı hüsrana
uğrattı.
Dolayısıyla Suudilerin Lübnan'a karşı böyle bir politika izlemesi şaşırtıcı değildir ve senaryosunun devamıdır; Ancak Lübnanlı yetkililerin, George Kardahi gibi insanları feda etmek veya ülkenin geleceğini zedeleyen hükümeti istifaya götürmek yerine egemenliklerini ve bağımsızlıklarını savunarak kendi çıkarlarından başka hiçbir şeyi umursamayan Suudi Arabistan ve ABD gibi ülkelerin müdahale etmesine izin vermemesi önemlidir.