NATO, Suriye Operasyonu ve AKP İktidarı

GİRİŞ: 13.06.2022 14:17      GÜNCELLEME: 13.06.2022 14:17
Rasthaber -  Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk yıldan itibaren mevcudiyetini korumak ve devam ettirmek için büyük devletler arasındaki rekabetten faydalanma politikasını gütmüştür. Bu politika doğrultusunda 1950’de Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin tarafında savaşmak için meclis kararı olmadan dönemin Başbakanı Menderes tarafından Kore’de yaşanan savaş cephesine gönderilmiş ve TSK birliği yaşanan savaşta ABD ordusunu yok olmaktan kurtarmıştır. ABD; Türk Ordusunun bu girişimini ödüllendirmek, Sovyet yayılmacılığına karşı ileri karakol oluşturmak ve Türkiye’yi kendine bağımlı kılmak adına 1952’de Türkiye’yi NATO’ya üye yapmıştır.

Türkiye, NATO’ya üyeliği ile dış politikada Sovyet yayılmacılığına karşı kendini korumaya aldığını düşünürken 1960’tan itibaren her 10 yılda bir NATO darbesine maruz kalarak NATO’nun gerçek yüzü ile yüzleşmiştir. Üstelik NATO’nun üye ülkelerden birine saldırı NATO üyesi tüm ülkelere saldırı sayılacak ve karşılık verilecek maddesine aykırı olarak PKK’nın Türkiye’ye düzenlediği saldırılarına karşı hiçbir girişimde bulunulmamış hatta PKK terör örgütü silah ve istihbarat bilgileri ile desteklemiştir.

ABD denetimindeki askeri bir ortaklık olarak görülen NATO, 1960’tan bugüne Türkiye’nin siyasetini dizayn etmede etkin bir rol üstlenmiştir. Bu doğrultuda Türkiye’de iktidar olmak isteyen parti liderleri (Necmeddin Erbakan hariç) her seçim öncesi ABD-NATO ile sıkı pazarlığa girmek durumunda kalmışlardır. Şimdi iktidarda olan AKP hükümeti başkanı Recep Tayyip Erdoğan daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken ABD’li yetkililerle görüşmeler yapmıştır. Şimdi de yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’de yine siyasilerin ABD’li yetkililerle görüşmesi gölgesinde geçmektedir. Muhalefet parti liderleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve iktidar yetkililerinin ABD’li kişilerle görüşmeleri medyaya yansımakta, bu konuda iktidar ve muhalefet tarafları karşılıklı olarak birbirini seçim için sırtlarını dış güçlere yaslamakla suçlamaktadır.

20 yıldır ABD-NATO ile inişli çıkışlı ilişkilere rağmen her defasında ABD-NATO onayını alarak iktidarda kalmayı başaran AKP hükümeti, ekonominin de getirdiği sıkıntı girdabından kurtulmak ve iktidarını devam ettirmek için bu defa ABD-NATO cenahına karşı eline koz geçirmiş bir durumda. ABD’nin tahrikleri ile başlayan Rusya-Ukrayna savaşında ABD-NATO hem Rusya’ya karşı Türkiye’yi kullanmayı hem de Rusya karşısında cepheyi genişletmek için Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya katmayı planlamakta. Bu plan ise Türkiye’nin ABD-NATO cenahı ile olan pazarlığında elini kuvvetlendirmekte. İktidarını korumayı isteyen AKP, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine PKK terör örgütüne destek verdikleri için karşı çıkıyor. Oysa işin aslına bakacak olursa Türkiye, PKK terör örgütüne en büyük desteği veren başta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi NATO üyesi ülkelerle hatta Siyonist rejimle ilişkilerini hiçbir zaman koparmamıştır. Bu realiteye dayanarak Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkıyor gözükerek ABD-NATO ile sıkı bir pazarlık yaptığını söyleyebiliriz. Ayrıca ABD’li yetkililer ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de yaptıkları açıklamalarda, Türkiye’yi Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylaması konusunda ikna edebileceklerini söylemekteler. Türkiye’nin enerjide, turizmde, ekonomide ve denge siyasetinde bağımlı olduğu Rusya’ya karşı Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması kolay gözükmese de onayın tek şartının AKP iktidarının devamı olacağı kesindir. AKP yönetimi, Rusya’yı karşısına almanın karşılığı olarak iktidarının devamını istemekte ve bunun için Finlandiya ve İsveç kozuna sıkı bir şekilde sarılmış bir durumda.

Ayrıca Finlandiya ve İsveç kozu sadece ABD-NATO cenahına karşı değil aynı zamanda iç politikada da iyi bir enstrüman olarak kullanılmakta. AKP yönetimi her seçim öncesi, kendisine bir dış düşman yaratmış ve halkın milli duygularını kışkırtarak halkın oylarını alabilmiştir. Resmi olarak seçimlere bir yıl hatta büyük ihtimal erken seçimle daha az zaman kalmışken Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmak istemeleri AKP yönetimine altın tepside sunulmuş bir fırsat yarattı. Erdoğan’ın teröristleri himaye edenlerin NATO üyeliklerine evet diyemeyiz açıklaması toplumda olumlu karşılık bulmuş, büyük oy kaybı yaşayan AKP’ye adeta can suyu olmuştur.

Yine AKP yönetimi, hem içeride toplumun desteğini almak hem de ABD-NATO cenahına bir nevi gözdağı vererek desteklerini almak için Suriye’ye yeni bir operasyon yapacağı açıklamasında bulundu. AKP yönetimi, Suriye’ye operasyon yapacağı bölgeyi ise ABD-NATO himayesinde olan Kürt güçlerinin olduğu bölgeye yapacağını açıkça ifade etti. ABD-NATO cenahından operasyona karşı oldukları açıklamalarının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “ABD ve Rusya’nın bize verdikleri sözler var, bunların sözlerini tutmalarını bekliyoruz eğer bize verilen vaatler yerine getirilmezse operasyon kaçınılmazdır” açıklamasında bulundu. Çavuşoğlu’nun sözlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere AKP yönetimi Suriye üzerinden ABD-NATO cenahı ile bir pazarlık halindedir.

AKP yöneticilerinin bir anda Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecileri geri göndereceğiz açıklamalarında bulunmaları, üstüne Suriye’ye yeni bir operasyon yapacağız tehdidi Suriye’yi işgal ederek petrol ve tahılını çalan ABD-NATO cenahını zora sokmuş gözükmekte.

Önce Covid-19 pandemisinin ardından Rusya-Ukrayna savaşının dünya ekonomisinde özellikle de enerji ve gıda alanında oluşturduğu kriz gölgesinde yaşanan gelişmeler AKP iktidarının tamam mı devam mı paradoksunu çözmek için ABD-NATO cenahı ile pazarlığın sıkı geçmesine neden olmakta. AKP iktidarı, ekonomik sorunlar, 20 yılın şımarıklığı ve yorgunluğu sonucu yaşanan siyasi tükenmişlik, içerideki kutuplaşmalarla yaşadığı büyük ölçüdeki kan kaybını durdurmayı başarıp iktidarını yine devam ettirebilecek mi bilinmez ama net bir şekilde bilinen AKP’nin seçime kadar Finlandiya-İsveç ikilisinin NATO üyeliği ve Suriye’ye operasyon kozlarını kullanacağıdır./tesnim

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM