Bahreyn el-Vefak Cemiyeti, Şeyh el-Mikdat’ın bir ses dosyasını
yayınladı ve bu ses dosyasında Şeyh el-Mikdat’ın tedavi için hapishaneden
çıkarılması gerektiği, ancak polisin, doktorun gelmediğini söyleyip onun
hapishaneye geri gönderilmesini talep ettiği ortaya çıktı. Al-i Halife rejim
güçleri, Şeyh el-Mikdat’tan tedavi sürecine karşı olduğu yönünde bir belge
imzalamasını istediler ancak Şeyh Mikdat bunu kabul etmeyince 4 gardiyan ona
saldırdı ve onu dövdü.
Basında çıkan haberlere göre, Şeyh Abdül Celil el-Mikdat
aynı zamanda çok çirkin hakaretlere de uğradı.
Bahreyn İçişleri Bakanlığı'nın Şeyh el Mikdat’ın
dövülmediğini iddia etmesinden saatler sonra Şeyh el-Mikdat bir ses dosyası
göndererek kendisine yapılan saldırıyı açıkladı ve intikam, taciz ve zulüm
içeren bu saldırıya tahammül edilemeyeceğini söyledi.
El-Mikdat bu ses dosyasında 4-5 kişinin kendisine
saldırdığını ve bazı polis unsurlarının müdahalesi olmasaydı bazı haberlerin
ulaşabileceğini söyledi.
Şeyh Mikdat aynı zamanda tedavi için doktora gitmesi
gerektiğini ama ona hiçbir doktorun gelmediğini söylediklerini, sonra da
kameraya tedaviyi reddettiğini söylemesini istediklerini ifade etti.
Bu Şii alim, hayatını tehdit edebilecek kasıtlı tıbbi bir
ihmalden mustariptir. Çünkü yıllardır kafasında şiddetli ağrılar var ve teşhis
konmamış ve tedavi edilmemiş ve aynı zamanda belindeki fıtık ve bacaklarındaki
şişlik de onu rahatsız etmekte ve fiziki durumu her geçen gün daha da
kötüleşmektedir.
Bu bağlamda, Bahreyn inkılabının ruhani lideri Şeyh İsa
Kasım, Al-i Halife rejiminin bu eylemini kınayan bir açıklama yaptı.
Şeyh İsa Kasım, halkı ve İslami şahsiyetleri, Al-i
Halife'nin tutuklulara hakaret içeren bu eylemlerini kınamaya çağırdı ve
şunları söyledi: 'İslam’ın pak şahsiyetlerinden olan Şeyh Abdül Celil
el-Mikdat’a yapılan saldırı namertliktir. Ona yapılan saldırı İslam'a ve vatana
saldırıdır.
İnsanların Şeyh el-Mikdat’ı umursamaması, kendini
umursamaması demektir ve Şeyh gibi böylesi birinin bu şekilde kurban edilmesi
namertliktir. Siyasi mahkumlara hakaretlerin, psikolojik ve fiziksel tacizlerin
ve onların haklarından mahrum bırakılmasının sürekli kınanması halkın sesidir
ve asla susmamalıdır.’
Konuyla ilgili olarak, insan hakları aktivisti Ahmed
el-Vedai de twitter hesabında şu uyarılarda bulundu: 'Şeyh el Mikdat, hayatını
tehdit edebilecek kasıtlı bir tıbbi ihmalden mustariptir. Çünkü yıllardır
kafasında şiddetli ağrılar var ve teşhis konmamış ve tedavi edilmemiş. Bunun
yanı sıra, belindeki fıtık ve bacaklarındaki şişlik de onu rahatsız etmekte ve
fiziki durumu her geçen gün daha da kötüleşmektedir.'
İfade özgürlüğü mahkumu Şeyh Züheyr Aşur da Şeyh Abdül Celil
el-Mikdat’a yapılan saldırıyı kınadı ve şunları söyledi: 'Bahreyn’in bu şeyhi
yaşamla ölüm arasındadır ve onu savunmak dini bir sorumluluktur.
Bahreynliler de bazı bölgelerde gösteriler düzenleyerek Al-i
Halife rejiminin Şeyh el-Mikdat’a
yönelik saldırısını kınadı.
Birçok sosyal medya kullanıcısı Al-i Halife rejiminin
eylemini kınamak için "Şeyh Abdül Celil el-Mikdat" hashtagini
başlattı ve serbest bırakılmasını talep etti.
Hatırlatmak gerekir ki, son on yılda Bahreyn, siyasi
görüşleri nedeniyle yaklaşık 15 bin kişiyi tutukladı ve böylece son yıllarda en
fazla mahkum sayısına sahip ilk Arap ülkesi oldu ve yaklaşık 4 bin 500 siyasi
tutuklu, zor koşullarda yaşıyor.
Bahreyn'de siyasi tutuklular işkence ve zulme maruz kalıyor.
Al-i Halife rejimi, muhalif sesleri tutuklama, işkence ve idam yoluyla
susturmaktadır.
Bahreyn, 2011'den beri İslami uyanış dalgası içindedir.
Bahreyn halkı, bu yıllar boyunca Al-i Halife'nin zorba ve bağımlı eylemlerini
protesto etmiş ancak bu sürecin sonucu, hala savaş sahnesinde olan özgürlük arayanlar
için tutuklanma, hapis, işkence ve idam olmuştur. Al-i Halife rejimi aynı
zamanda yüzlerce kişiyi de vatandaşlıktan çıkarmıştır.
Bahreyn'deki siyasi sistemin kabile mantığına göre ve
gerçeklere ve rakamlara dayalı olarak, Bahreyn toplumunun ana bileşenlerinden
biri olan Şii vatandaşlar, Al-i Halife rejimi tarafından sistematik ayrımcılığa
ve mahrumiyete maruz bırakılmıştır.
Tutuklular arasında hastalığın yayılması ve onlara yeterli
tıbbi bakımın sağlanamaması nedeniyle Bahreyn hapishanelerinin uygun olmayan
koşulları ve aşırı kalabalık sorunu, çok sayıda kişinin ölümüne neden olmuştur.
2015 yılı Kasım ayında Joe hapishanesine yaklaşık 2 bin 500
mahkum kaydedilmiş ama her vardiyada bir doktor olmak üzere sadece 2 doktor
bulunmaktadır.
İnsan hakları merkezleri mahkumlardan ağır fiziksel ve
psikolojik işkence altında itiraflar alındığına da değindi.
Bahreyn hapishanelerinin yetkilileri, siyasi mahkumlara
karşı her türlü baskıcı eylemde bulunuyor ve bu ülkenin hapishanelerindeki
bulaşıcı hastalıkların yayılmasına bakılmaksızın, sağlıklı mahkumları hasta
mahkumların hücrelerine hapsediyorlar.
Bahreynli yetkililer, Joe hapishanesindeki ifade özgürlüğü
mahkumlarını sistematik olarak taciz ve işkence etmeye devam ediyor. Yakın
zamanda 15 siyasi tutuklu bilinmeyen bir yere nakledildi. Al-i Halife
hapishanelerindeki bin mahkum işkence mağdurudur ve işkence, Bahreyn'de itiraf
almak için organize bir politikadır.
İnsan hakları grupları, muhalefeti bastırdığı için Al-i
Halife rejimini defalarca kınamış ve bu ülkenin siyasi sisteminde reform talep
etmiştir.