Al-i Halife Hapishanesinde Şii Alime İşkence

GİRİŞ: 30.09.2022 09:31      GÜNCELLEME: 30.09.2022 09:31
Rasthaber -  Şeyh Abdül Celil el-Mikdat, Bahreyn'deki Joe hapishanesinin gardiyanları tarafından hastanede tedaviyi reddeden bir ifadeyi imzalamayı reddetmesinin ardından dövüldü.

Bahreyn el-Vefak Cemiyeti, Şeyh el-Mikdat’ın bir ses dosyasını yayınladı ve bu ses dosyasında Şeyh el-Mikdat’ın tedavi için hapishaneden çıkarılması gerektiği, ancak polisin, doktorun gelmediğini söyleyip onun hapishaneye geri gönderilmesini talep ettiği ortaya çıktı. Al-i Halife rejim güçleri, Şeyh el-Mikdat’tan tedavi sürecine karşı olduğu yönünde bir belge imzalamasını istediler ancak Şeyh Mikdat bunu kabul etmeyince 4 gardiyan ona saldırdı ve onu dövdü.

Basında çıkan haberlere göre, Şeyh Abdül Celil el-Mikdat aynı zamanda çok çirkin hakaretlere de uğradı.

Bahreyn İçişleri Bakanlığı'nın Şeyh el Mikdat’ın dövülmediğini iddia etmesinden saatler sonra Şeyh el-Mikdat bir ses dosyası göndererek kendisine yapılan saldırıyı açıkladı ve intikam, taciz ve zulüm içeren bu saldırıya tahammül edilemeyeceğini söyledi.

El-Mikdat bu ses dosyasında 4-5 kişinin kendisine saldırdığını ve bazı polis unsurlarının müdahalesi olmasaydı bazı haberlerin ulaşabileceğini söyledi.

Şeyh Mikdat aynı zamanda tedavi için doktora gitmesi gerektiğini ama ona hiçbir doktorun gelmediğini söylediklerini, sonra da kameraya tedaviyi reddettiğini söylemesini istediklerini ifade etti.

Bu Şii alim, hayatını tehdit edebilecek kasıtlı tıbbi bir ihmalden mustariptir. Çünkü yıllardır kafasında şiddetli ağrılar var ve teşhis konmamış ve tedavi edilmemiş ve aynı zamanda belindeki fıtık ve bacaklarındaki şişlik de onu rahatsız etmekte ve fiziki durumu her geçen gün daha da kötüleşmektedir.

Bu bağlamda, Bahreyn inkılabının ruhani lideri Şeyh İsa Kasım, Al-i Halife rejiminin bu eylemini kınayan bir açıklama yaptı.

Şeyh İsa Kasım, halkı ve İslami şahsiyetleri, Al-i Halife'nin tutuklulara hakaret içeren bu eylemlerini kınamaya çağırdı ve şunları söyledi: 'İslam’ın pak şahsiyetlerinden olan Şeyh Abdül Celil el-Mikdat’a yapılan saldırı namertliktir. Ona yapılan saldırı İslam'a ve vatana saldırıdır.

İnsanların Şeyh el-Mikdat’ı umursamaması, kendini umursamaması demektir ve Şeyh gibi böylesi birinin bu şekilde kurban edilmesi namertliktir. Siyasi mahkumlara hakaretlerin, psikolojik ve fiziksel tacizlerin ve onların haklarından mahrum bırakılmasının sürekli kınanması halkın sesidir ve asla susmamalıdır.’

Konuyla ilgili olarak, insan hakları aktivisti Ahmed el-Vedai de twitter hesabında şu uyarılarda bulundu: 'Şeyh el Mikdat, hayatını tehdit edebilecek kasıtlı bir tıbbi ihmalden mustariptir. Çünkü yıllardır kafasında şiddetli ağrılar var ve teşhis konmamış ve tedavi edilmemiş. Bunun yanı sıra, belindeki fıtık ve bacaklarındaki şişlik de onu rahatsız etmekte ve fiziki durumu her geçen gün daha da kötüleşmektedir.'

İfade özgürlüğü mahkumu Şeyh Züheyr Aşur da Şeyh Abdül Celil el-Mikdat’a yapılan saldırıyı kınadı ve şunları söyledi: 'Bahreyn’in bu şeyhi yaşamla ölüm arasındadır ve onu savunmak dini bir sorumluluktur.

Bahreynliler de bazı bölgelerde gösteriler düzenleyerek Al-i Halife rejiminin  Şeyh el-Mikdat’a yönelik saldırısını kınadı.

Birçok sosyal medya kullanıcısı Al-i Halife rejiminin eylemini kınamak için "Şeyh Abdül Celil el-Mikdat" hashtagini başlattı ve serbest bırakılmasını talep etti.

Hatırlatmak gerekir ki, son on yılda Bahreyn, siyasi görüşleri nedeniyle yaklaşık 15 bin kişiyi tutukladı ve böylece son yıllarda en fazla mahkum sayısına sahip ilk Arap ülkesi oldu ve yaklaşık 4 bin 500 siyasi tutuklu, zor koşullarda yaşıyor.

Bahreyn'de siyasi tutuklular işkence ve zulme maruz kalıyor. Al-i Halife rejimi, muhalif sesleri tutuklama, işkence ve idam yoluyla susturmaktadır.

Bahreyn, 2011'den beri İslami uyanış dalgası içindedir. Bahreyn halkı, bu yıllar boyunca Al-i Halife'nin zorba ve bağımlı eylemlerini protesto etmiş ancak bu sürecin sonucu, hala savaş sahnesinde olan özgürlük arayanlar için tutuklanma, hapis, işkence ve idam olmuştur. Al-i Halife rejimi aynı zamanda yüzlerce kişiyi de vatandaşlıktan çıkarmıştır.

Bahreyn'deki siyasi sistemin kabile mantığına göre ve gerçeklere ve rakamlara dayalı olarak, Bahreyn toplumunun ana bileşenlerinden biri olan Şii vatandaşlar, Al-i Halife rejimi tarafından sistematik ayrımcılığa ve mahrumiyete maruz bırakılmıştır.

Tutuklular arasında hastalığın yayılması ve onlara yeterli tıbbi bakımın sağlanamaması nedeniyle Bahreyn hapishanelerinin uygun olmayan koşulları ve aşırı kalabalık sorunu, çok sayıda kişinin ölümüne neden olmuştur.

2015 yılı Kasım ayında Joe hapishanesine yaklaşık 2 bin 500 mahkum kaydedilmiş ama her vardiyada bir doktor olmak üzere sadece 2 doktor bulunmaktadır.

İnsan hakları merkezleri mahkumlardan ağır fiziksel ve psikolojik işkence altında itiraflar alındığına da değindi.

Bahreyn hapishanelerinin yetkilileri, siyasi mahkumlara karşı her türlü baskıcı eylemde bulunuyor ve bu ülkenin hapishanelerindeki bulaşıcı hastalıkların yayılmasına bakılmaksızın, sağlıklı mahkumları hasta mahkumların hücrelerine hapsediyorlar.

Bahreynli yetkililer, Joe hapishanesindeki ifade özgürlüğü mahkumlarını sistematik olarak taciz ve işkence etmeye devam ediyor. Yakın zamanda 15 siyasi tutuklu bilinmeyen bir yere nakledildi. Al-i Halife hapishanelerindeki bin mahkum işkence mağdurudur ve işkence, Bahreyn'de itiraf almak için organize bir politikadır.

İnsan hakları grupları, muhalefeti bastırdığı için Al-i Halife rejimini defalarca kınamış ve bu ülkenin siyasi sisteminde reform talep etmiştir.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM