Suriye'deki dramatik olaylar ve Beşar Esad rejiminin düşüşü
o kadar hızlı gerçekleşti ki, kimse bunu hayal bile edemedi. Bu durum, o
dönemde kamuoyunun daha fazla düşünmesine fırsat vermemiş olsa da, bugün
teröristler gelecekte ne olacağını ve Suriye'deki gelişmelerin Arap dünyası ve
bölgedeki güç dengeleri üzerindeki etkilerini düşünmek zorunda.
Suriye yönetimi, şu anda en önemli sorunlardan biri olan,
Suriye'de istikrar sağlayabilecek bir siyasi sistem oluşturma konusunda büyük
zorluklarla karşı karşıya. Bu Arap ülkesinin liderlerinin doğası da gelecekte
büyük bir etki yaratacak önemli bir konu olarak değerlendiriliyor.
İç Savaş Çıkma İhtimali
Beşar Esad rejimine karşı silahlı mücadeleye giren ve
sonunda onun düşmesini sağlayan silahlı grupların sayısı oldukça fazla. Bu
grupların ortak noktası Esad rejimine muhalefet etmeleriydi. Ancak, Esad rejimi
düştükten sonra, bu gruplar arasındaki ideolojik, siyasi ve mezhepsel
çelişkiler giderek daha belirgin hale gelebilir. Bu grupların bir yönetim
modeli veya devlet işleri konusunda ortak bir yaklaşıma ulaşmaları ve yeni
Suriye'yi iç ve uluslararası ölçekte karşılaştığı zorluklardan kurtarmaları pek
olası görünmüyor.
Son yirmi yılda Arap dünyasındaki gelişmelere baktığımızda,
birçok ülkede muhalif güçlerin baskıcı rejimleri devirmeyi başardığını
görüyoruz. Ancak, bu ülkelerde daha fazla demokrasi ve kalıcılık kapasitesine
sahip bir yönetim oluşturulamadı.
Suriye'deki rejim karşıtı grupların çoğunlukla yabancı
unsurlar tarafından desteklenen silahlı milisler olduğu göz önüne alındığında,
bu grupların ulusal veya özgün siyasi hareketler olmaları pek mümkün
görünmüyor. Ayrıca, siyasi ya da ideolojik anlaşmazlıklarını çözmek için
birbirlerine karşı silah kullanmaları olasıdır. Bu durum, bu grupları
destekleyen yabancı tarafların çıkarlarının da çatışmasına yol açabilir ve bu
da Suriye'nin parçalanmasına neden olabilecek bir iç savaşın başlangıcı
olabilir.
Suriye toplumu, farklı halk ve mezhep gruplarının bir arada
bulunduğu bir toplumdur. Eğer silahlı gruplar, ana akımlar arasında bir denge
kurmaya çalışır ve bu dengeye dayalı bir hükümet oluştururlarsa, Lübnan veya
Irak'a benzer bir yönetim sistemi ortaya çıkabilir. Ancak bu, daha büyük bir
felakete yol açabilir ve Siyonist rejimin Arap dünyasını mezhepsel temeller
üzerinden parçalama hedeflerini gerçekleştirebilir. Bu da bölgede İsrail'in
hakimiyetini artıracak bir zemin hazırlayacaktır.
Rusya Sorunu
Suriye'deki teröristlerin egemenliği, dış ilişkilerde de
sorunlarla karşılaşacak. Bu, özellikle Türkiye ve İsrail gibi komşu ülkelerle
olan ilişkilerde görülebilir. Suriye, son 13 yıldır birçok uluslararası akımın
rol oynadığı bölgesel çatışmalara dahil olmuştur. Buna rağmen, Rusya hala
Suriye'deki hava ve deniz üslerini elinde tutmaktadır. Moskova'nın bu üsleri
gönüllü olarak terk edip etmeyeceği veya bu üslerden çekilmesini Amerika'nın
petrol zengini bölgelerden ve Suriye'deki işgal altındaki bölgelerden çıkmasına
bağlayıp bağlamayacağı belli değildir.
Türkiye Sorunu
Türkiye, şu anda Suriye'deki etkisini artırmış ve
teröristlerin desteğiyle Beşar Esad'ın düşüşünü sağlamış olmanın zaferini
kutlamaktadır. Ancak, Suriye'de herhangi bir milliyetçi yönetimin kurulması,
Türkiye için iki açıdan bir meydan okuma olacaktır. İlk nokta, Türkiye'nin
Suriye topraklarına yönelik tarihsel emelleridir. İkinci nokta ise Kürtlerle
ilgilidir.
Türkiye'nin Suriye topraklarına olan ilgisi o kadar büyüktür
ki, bazı üst düzey Türk yetkililer Halep şehrini bir Türk kenti olarak görmüş
ve geri alınması gerektiğini ifade etmişlerdir.
Öte yandan, Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) bir
terörist yapı ve ayrılıkçı bir hareket olarak görmektedir. Bu yapı, Türkiye'nin
ayrılıkçı bir örgüt olarak değerlendirdiği PKK'nın bir devamı olarak kabul
edilmektedir. Kürtler, bu bölgede birleşik bir Kürt devleti kurmak
istemektedirler.
İsrail Sorunu
İsrail'in Suriye'deki emelleri, bu ülkenin yeni yönetimi
için ciddi bir sınav olacak ve onların dini ve medeniyet yaklaşımlarının gerçek
doğasını ortaya koyacaktır. İsrail'in Suriye'deki işgalci ve genişlemeci
hedefleri açık bir şekilde ortadadır ve herhangi bir belgeye ihtiyaç
duyulmamaktadır. Şimdi soru, yeni Suriye yönetiminin bu sorunla nasıl başa
çıkacağıdır.
İsrail, şu anda Suriye'deki kaostan faydalanarak stratejik
konumda olan Cebel'uş Şeyh tepelerini işgal etti. Ayrıca, sınırda
silahsızlandırılmış tampon bölgeleri de işgal etmiş ve 1974 yılında tek taraflı
olarak imzalanan ateşkes anlaşmasının sona erdiğini duyurmuştur. Kuneytra
şehrinin ve diğer birkaç sınır köyünün işgali, İsrail'in Şam'a 40 kilometre
mesafede olmasına neden olmuştur.
İsrail ordusu bununla da yetinmemiş, Suriye'nin kara, hava
ve deniz kapasitelerini yok etmek için ülkenin farklı bölgelerine yüzlerce hava
saldırısı düzenlemiştir. Tüm bu saldırılara rağmen, Suriye'deki terörist
yönetimin bu eylemleri kınamaması dikkat çekicidir.