Ahmed'in Gölgesi: Gazze'de Bir Hayat

GİRİŞ: 18.07.2025 10:37      GÜNCELLEME: 18.07.2025 10:37
Rasthaber -  Adı Ahmed'di. Gazze Şeridi'nin daracık sokaklarında, denizin tuzlu kokusunun beton tozuyla karıştığı bir evde doğdu. Çocukluğu, sınırlı elektrik, aralıklı kesilen su ve gökyüzünden düşen füzelerin gölgesinde geçse de yine de bir çocuktu. En sevdiği renk, Akdeniz'in öğle vakti aldığı turkuaz maviydi. Evlerinin damında, kuşlara ekmek kırıntısı atarken o maviyi izler, bir gün o sulara açılmanın hayalini kurardı. Küçükken kendine bir defter yapmış, bulduğu her boş kağıda çizdiği tekneleri yapıştırmıştı.

Babası balıkçıydı. Ahmed, okuldan arta kalan zamanlarda ona yardım ederdi. Ağları tamir etmeyi, denizin dilini dinlemeyi, sabrı ondan öğrendi. Balığın az, İsrail’in ablukasının çetin olduğu günlerde, baba-oğul sessizce oturur, gözleri ufukta kaybolan gemileri ararlardı. Annesi, Ahmed'in ellerini sımsıcak zeytinyağlı sabunla yıkarken, "Okuyacaksın Ahmed," derdi, "Dünyayı göreceksin." Ahmed de inanırdı. Matematikte iyiydi, özellikle geometri. Duvarları yıkık okulunda, öğretmeninin anlattığı mühendislik derslerini büyük bir dikkatle dinler, Gazze'yi yeniden inşa edecek binaların planlarını zihninde çizerdi.

Futbol tutkusu ise başkaydı. Mahalle arasında top peşinde koşarken, Mısırlı Salah'ın kıvraklığını taklit etmeye çalışırdı. Ayakkabıları eskidiğinde, lastiklerle sararak idare eder, topun patlak yerini defalarca yamardı. Sahadaki o kısa anlar, kuşatılmışlığın ağırlığını unuttuğu tek zamandı. Kardeşi Leyla'ya, "Büyüyünce seni de maça götüreceğim," diye söz vermişti.

Sonra, o bildiğimiz ama asla alışamadığımız gün geldi: Savaş. Gökyüzü yeniden demir yağdırmaya başladı. Sirenler, hayatın ritmini paramparça etti. Ahmed'in geometri defteri, ailece sığındıkları okulun sınıfının köşesinde kaldı. Futbol topu, evlerinin enkazı altında kayboldu. Babasının teknesi, iskelenin yarısı göçtüğü için denize açılamaz oldu. Hayaller, barınaklarda paylaşılan kuru ekmek parçalarına, susuzluğa, korkuya ve dayanılmaz bir çaresizliğe dönüştü.

Ahmed değişti. Gözlerindeki deniz mavisi, derin bir hüznün gölgesiyle karardı. Artık sadece hayatta kalmak, ailesini korumak için mücadele ediyordu. Su taşıyor, erzak kuyruklarında saatlerce bekliyor, enkaz altından komşularını çıkarmak için gece gündüz çalışıyordu. Bir gün, en yakın arkadaşı Ali yardım dağıtım noktasına giderken bir saldırıda şehit düştü. Ahmed, Alin'in cansız bedeninin başında, sessizce ağladı. O an, mühendis olma hayaliyle futbol topunun peşinden koşan çocuğun son kalıntıları da gözyaşlarıyla toprağa karıştı.

Bir sabah, annesinin hastalandığı haberini aldı. İhtiyacı olan ilaçlar, abluka ve savaş yüzünden ulaşılamaz durumdaydı. Ahmed, çaresizliğin verdiği bir tür sakin öfkeyle, "Yeter!" dedi. Artık sadece beklemek, sadece hayatta kalmaya çalışmak yetmiyordu. Hayatını, geleceğini, hayallerini çalan bu savaşa karşı durmak, direnmek istiyordu. İnsanların, topraklarının, onurunun savunulması gerektiğine inanıyordu. Babası göz yaşlarını tutamadı, annesi dua etti, Leyla korkuyla sarıldı. "Gitme Ahmed!" Ama o, kaderini omuzlarında taşıyan bir ağırlıkla, "Benim yerim burası artık," dedi. "Sizi korumak için."

Gitti. Bir daha dönmedi.

Şehadet haberi, bir sonraki bombardıman dalgasının ardından, yaralı bir tanıdık tarafından ulaştırıldı. Bir ambulans konvoyuna yardım ederken isabet almışlardı. Cesedine bile ulaşılamadığı söylendi. Enkaz altında kaldığı, parçalara ayrıldığı fısıldandı. Leyla, kardeşinin eskiden denizi seyrettiği dama çıktı. Artık deniz hala turkuaz maviydi, ama Ahmed yoktu. Annesi, Ahmed'in çocukken kuşlara attığı ekmek kırıntılarını hatırladı. Babası, tamir etmeyi öğrettiği ağları eline aldı, ama gözleri görmüyordu artık.

Ahmed'in hayat hikayesi, Gazze'deki sayısız şehidin hikayesinin bir yansımasıdır. Bir deniz sevdalısı, bir mühendislik umudu, bir futbol hayranı, bir aile sevdalısı, bir fedakar evlat, bir kahraman kardeş... Tüm bu potansiyel, tüm bu güzellik, tüm bu sıradan ve olağanüstü umutlar, bir savaşın acımasız dişlileri arasında yok oldu. Geriye, paramparça bir aile, bir mahallenin yası, bir defterde yarım kalmış geometri şekilleri ve denizin hüzünlü mavisi kaldı.

Ahmed, bir istatistik değildi. O, Gazze'nin ta kendisiydi: Kuşatılmış, direnen, acı çeken, umut eden ve sonunda toprağına karışan... *Ruhu şad, mekanı cennet olsun.*

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM