Siyonist rejimin Perşembe günü Lübnan’a yönelik çok kapsamlı saldırılarının ardından, İbrani kaynaklar bu saldırıların Amerika’nın doğrudan desteğiyle gerçekleştirildiğini, ancak bunun bir “ateşkes ihlali” olmadığını iddia ettiler! Onlara göre bu saldırılar, Lübnan hükümetine Hizbullah’ı bir an önce silahsızlandırması gerektiği yönünde bir uyarıydı! The Hill dergisi ise Hizbullah’ın bu kez artık sessiz kalmayacağı yönünde bir öngörüde bulundu!
Siyonist apartheid rejimi, Lübnan’da Hizbullah ile yapılan ateşkesi ihlal etmekten vazgeçmiyor, görünen o ki, Hizbullah’ın işgal altındaki toprakların kuzeyini yeniden “hayalet şehre” çevirmesini istiyor! Elbette, Amerika’nın, yani hırsızın ortağının garanti ettiği bir ateşkes anlaşmasından bundan daha fazlası beklenemz. Aslında Lübnan direnişi için en başından beri, apartheid rejimini sanki kendisinden ayrılmış bir eyalet gibi koruyan Amerika’nın bu anlaşmaya desteğinin hiçbir değer taşımadığı açıktı. Bu durum, yalnızca direniş için değil, uyumuş olanlar ya da uyumuş numarası yapanlar dışında, Washington–Tel Aviv ilişkilerini bilen herkes için de apaçıktı ve aslında bu ilişki için “Washington–Washington” ya da bazen “Tel Aviv–Tel Aviv” demek daha doğrudur!
Siyonist apartheid rejiminin Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılar dizisinin devamında, Lübnan kaynakları Perşembe günü Siyonist rejimin Lübnan’ın güneyindeki “Burc Rahal” adlı yerleşim biriminde bir aracı hedef aldığını bildirdi. Lübnan’ın el-Mesire Kanalı muhabiri, düşman Siyonist savaş uçaklarının ülkenin güneyinde bulunan “Tura” ve “el-Abbasiye” yerleşimleri arasındaki bölgeyi bombaladığını duyurdu. Bundan sonra, Siyonist rejim ordusu Perşembe akşamı yayımladığı bir bildiride, Lübnan’ın güneyinde yer alan “et-Taybe”, “Ayta el-Cebel” ve “Tir Deba” köylerindeki birkaç konutu bombaladığını açıkladı. Siyonist ordu, saldırıda “Hizbullah’a ait binaları hedef aldığını” iddia etti! Kısa bir süre sonra da Siyonist rejimin savaş uçakları, Lübnan’ın güney bölgelerine yönelik yeni bir hava saldırı dalgası başlattı. Aynı zamanda, Siyonist rejim ordu sözcüsü, Lübnan’ın güneyindeki bazı yerleşim birimleri için üçüncü tahliye uyarısının yayımlandığını duyurdu. Saldırılar öyle şiddetliydi ki, sesleri Celile-i Ulya ve işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesinde bile duyuldu. Bu saldırılar, ateşkesten sonraki en ağır saldırılardan biri olarak nitelendirildi ve Siyonistler bazı durumlarda sığınak delici bombalar da kullandılar. Dikkat çekici olan şu ki, bazı kaynaklar bu saldırılarda Amerika’nın doğrudan rolü olduğunu da bildirdiler, yani ateşkesin garantörü olan Amerika’nın! Hani, bazılarının Netanyahu ile “fikir ayrılıkları” yaşadığını ve zaman zaman Siyonist rejimin saldırılarını engellediğini iddia ettikleri Amerika’nın!
Sabır Tükeniyor!
Bu delirmişçesine düzenlenen saldırılarla eşzamanlı olarak, Beyrut’ta görev yapan bir Batılı diplomat, Lübnan Hizbullah Hareketinin sabrının sonuna geldiği ve İsrail saldırılarına askeri karşılık verilmesi yönündeki halk baskısının giderek arttığı uyarısında bulundu. İbrani yayın yapan Kan dergisine göre, adı açıklanmayan bu diplomat, Hizbullah’ın yakın zamanda yayımladığı açık mektuba ve İsrail’in hava saldırılarındaki artışa ilişkin olarak şöyle dedi: “Hizbullah’ın sabrı tükenmek üzere ve halk tabanı onu askeri bir karşılığa teşvik ediyor.” Çarşamba günü yayımlanan bu mektupta Hizbullah, Siyonist rejimle herhangi bir siyasi müzakereyi reddettiğini ve saldırılara karşı meşru silahlı direniş hakkını vurguladığını belirtti. Hizbullah, silahsızlanma çağrısını “siyasi şantaj” ve “müzakere tuzağı” olarak nitelendirdi ve bunu İsrail saldırılarının tamamen durdurulması şartına bağladı. Ateşkes bildirgesinin birinci ve ikinci paragraflarına atıfta bulunan Hizbullah, anlaşma metninde ateşkesin uygulanması için bir zaman çizelgesi ve Lübnanlılar ile karşıt taraflar arasında karşılıklı yükümlülükler öngörüldüğünü, bu yükümlülükler arasında, Siyonist rejimin Lübnan’a karşı herhangi bir saldırı operasyonundan kaçınma taahhüdü karşılığında, silahlı grupların Lübnan topraklarında askeri operasyonlar düzenlemesinin yasaklanmasının yer aldığını belirtti. Hizbullah, Siyonist rejimin asıl amacının bir direniş hareketini zayıflatmanın ötesinde olduğunu ve ülkeyi dış talep ve dayatmalara karşı çaresiz kılmak için tüm Lübnan ulusal gücünü zayıflatmayı amaçladığını belirtti. Hizbullah ayrıca yeni bir savaşa hazır olduğunu da açıkladı.
Tepkiler
Lübnan Cumhurbaşkanı şunları söyledi: “Bu saldırılar uluslararası hukuka göre tam teşekküllü bir suçtur ve korkunç bir siyasi cinayet olarak değerlendirilmelidir.” Lübnan Meclis Başkanı da yaptığı açıklamada, Siyonist rejimin bu ülkeye yönelik saldırılarını sürdürmesi nedeniyle Beyrut’un asla Tel Aviv ile doğrudan müzakereye girmeyeceğini vurguladı. İran Dışişleri Bakanlığı, Siyonist rejimin savaş kışkırtıcısı politikalarının bölge barış ve istikrarı üzerindeki tehlikeli sonuçlarına karşı uyarıda bulundu. Yemen Ensarullah Hareketi, Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad hareketleri, Siyonist rejimin Lübnan’ın güneyine düzenlediği saldırıları kınadılar. Birleşmiş Milletler’in Güney Lübnan’daki barış gücü (UNIFIL) komutanlığı, Siyonist rejimden Lübnan’a yönelik saldırılarını derhâl durdurmasını istedi. Ayrıca BM Genel Sekreter Yardımcısı Sözcüsü, İsrail’in Güney Lübnan’a yönelik son saldırılarına ve ateşkes ihlaline tepki olarak, Tel Aviv’in çatışmaları durdurma taahhüdüne bağlı kalması gerektiğini vurguladı ve sivillerin hayatlarının tehlikeye atılması konusunda uyarıda bulundu. Bu arada dikkat çekici olan şu ki, ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını kınamadan, Washington’un “Lübnan’ı desteklemeye kararlı olduğunu” iddia etti! Aynı zamanda, ABD Hazine Bakanlığı da güya bu destek! çerçevesinde, Lübnan halkının topraklarını işgalden kurtaran güç olan Hizbullah’ın mali unsurlarına yaptırım uyguladığını açıkladı! Aslında herkes çok iyi biliyor ki, kritik anlarda İsrail rejiminin asıl lideri Washington’dur, öyleyse bu rejimin lideri, bu rejimin düşmanları için endişelenebilir mi?!
Silahsızlandırma Hezeyanı Devam Ediyor!
Bu konuyla ilgili olarak önceki satırlarda da bazı açıklamalar yapılmıştı, ancak yeni haber şu ki, Lübnan ordusu komutanı Siyonist rejimin saldırılarına karşılık olarak silah tekelinin askıya alınmasını önerdi. Lübnan Ordusu Komutanı General Rudolf Heykel, Bakanlar Kurulu toplantısında, Siyonist rejimin saldırılarına tepki olarak silahların tek elde toplanmasına ilişkin planın uygulanmasının askıya alınmasını gündeme getirdi. Ayrıca Hizbullah’ın uluslararası ve Arap ilişkiler sorumlusu, Lübnan hükümetinin bu silah tekeli kararının Arap ve Batılı müdahalelerin sonucu olduğunu vurguladı. Aynı zamanda gelen haberlerde, ABD’nin Lübnan ordusuna bir ay süre tanıdığı, bu süre içinde silah tekelini uygulamaması hâlinde Siyonist rejimin yeni bir savaş başlatacağı yönünde tehditte bulunduğu bildirildi. Bu tehdide karşılık olarak şunu söylemek gerekir, birincisi, saldırılar zaten durmadı ki yeni bir savaş turu başlasın! Bu durumda başlayabilecek tek şey, Hizbullah’ın ağır saldırıları olacaktır ve bu defa hedef yalnızca bu rejimin kuzeyi değil, belki de merkezi ve güneyi de olacaktır. İkincisi de acaba bu tehdit de mi Lübnan halkını desteklemek anlamına geliyor?!
Yine Kan, Yine Savaş; Yine “Tony Blair”
Irak savaşı ve Batı’nın müdahaleci politikalarıyla adı özdeşleşen İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair, yeniden sahneye çıktı ve önümüzdeki hafta Beyrut’a gitmeyi planlıyor. Lübnan kaynakları bu ziyareti, ABD ve müttefiklerinin Filistin’de “barış planı” adı altında yürüttüğü projenin bir parçası olarak değerlendiriyor. Bu planın asıl amacı, Lübnan ve bu ülkenin güney bölgesi üzerinde bir tür siyasi ve ekonomik vesayet kurmaktır. Lübnan’ın el-Ahbar Gazetesi yayımladığı bir haberde şunları yazdı: “İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair’in adının yeniden bölgesel siyasi hareketliliklerde geçmesi, ABD ve müttefiklerinin bölge ülkelerinin siyasi yapıları üzerinde yeniden nüfuz kurma çabasının bir göstergesidir. Blair, Irak savaşında temel bir rol oynamış ve yüz binlerce sivilin ölümünden sorumlu tutulan bir isim olarak tanınıyor. Şimdi ise, kendi danışmanlarından oluşan bir heyetin başında Beyrut’a gelmesi bekleniyor. Konu hakkında bilgi sahibi kaynaklara göre, Blair üç üst düzey Lübnanlı yetkiliyle görüşecek, ancak bu görüşmelerin hedefi ve mesajı henüz netlik kazanmış değil. Bazı uzmanlar, Blair’in bu görevinin Lübnan üzerindeki siyasi baskıların yeni bir aşamasının başlangıcı olabileceğini ve bunun Gazze meselesinde oynadığı rolle benzerlik taşıdığını düşünüyorlar.
Keyhan Gazetesinden çevrilmiştir

“Zalim zulmüne devam ediyorsa sonu yakındır, mazlum direnişe devam ediyorsa zafer yakındır”
Kuraklık seviyesi alarm vermekte ne zaman Sahifei Seccadiye Yağmur Talebi ile ilgili duayı okuduysam hikmetini gördüm. Bu aralar okumadım tabi yalnız iranda mümin muhlis kullara bu dua nasipse okunduğunda etkisi orda görülebilir . Varlık tümüyle ilahi sistemdedir. Küm fe yekün
Salâvat ala seyyidena Muhammed ve âl-i Muhammed Şahı Velayet accil ferecehum vel an eda ehum!