Avustralya’daki Yahudilere Yönelik Saldırının Baş Şüphelisi Siyonist Rejimdir

Batı Asya uzmanı Alireza Kebiri, “İsrail güvenlik servislerinin davranış biçiminin analizi, bu rejimin Avustralya’daki Yahudi törenlerine yönelik silahlı saldırının ana sorumlusu olduğu şüphesini güçlendirmektedir” dedi.

Avustralya’nın New South Wales (NSW) eyaletine bağlı Sydney kentindeki bir plajda Yahudilerin Hanuka etkinliğine silahlı saldırı düzenlendi. Bu saldırıda 12 kişi öldü, 2’si polis 29 kişi yaralandı.

Türkiye, İran ve birçok ülke saldırıyı kınadı ve İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı açıklamada,  “Avustralya’nın Sidney kentindeki saldırıyı kınıyoruz. Nerede olursa olsun, insanlara karşı işlenen terör eylemi ve sivillerin katledilmesi reddedilir ve kınanır.” dedi.

Batı Asya uzmanı Alireza Kebiri, Sydney kentinde yaşanan silahlı saldırıyı Mehr Haber Ajansı’na değerlendirdi.

Avustralya’daki Yahudi dini törene yönelik saldırının İsrail tarafından organize edilmiş olma olasılığı ne kadar yüksek?

Sydney’deki Yahudi dini etkinliğine yapılan saldırının İsrail’in işi olma olasılığını değerlendirmek için öncelikle bu ülkenin istihbarat operasyonlarının belgelenmiş tarihine bakmak gerekir. İsrail’in, üçüncü ülkelerin topraklarında çok sayıda istihbarat operasyonu yürüttüğü kanıtlanmıştır. Bu operasyonların çoğu, sonradan ortaya çıkmış veya doğrulanmıştır. Klasik bir örnek, 1954’teki “Lavon Olayı”dır. Bu olayda, İsrail güvenlik servisleri, Kahire yönetiminin Batı ile ilişkilerine zarar vermek amacıyla Mısır’daki Yahudi ve Batılı hedeflere yönelik bombalamaları diğer gruplara atfetmeye çalışmıştır. Bu olay daha sonra Tel Aviv tarafından resmen doğrulanmıştır. Yahudilerin hayatlarını riske atan “sahte bayrak” operasyonları, rejimin güvenlik mantığında bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.

2010 yılında BAE’nin Dubai kentinde gerçekleşen Mahmud el-Mabhuh suikastı, Mossad’ın güvenli ülkelerde bile karmaşık operasyonlar yürütebildiğini göstermiştir. Bu nedenle, Avustralya gibi bir ülkede kontrollü bir operasyonun gerçekleştirilmesi ne imkansız ne de İsrail’in davranış biçiminin dışındadır. Özellikle İsrail’in uluslararası meşruiyet konusunda ciddi bir krizle karşı karşıya olduğu bir dönemde, bu olasılık analitik bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir.

Dünya kamuoyunda Siyonistlere ve İsrail’e duyulan nefret göz önüne alındığında, bu operasyon İsrail güvenlik servislerinin bir tür “mağdur oyunu” olarak yorumlanabilir mi?

Dünya kamuoyunda Siyonistlere ve Tel Aviv rejiminin politikalarına duyulan nefret göz önüne alındığında, bu olay ciddi anlamda “mağdur oyunu” değerlendirilebilir. İsrail, yıllardır “dünyadaki Yahudilerin güvenliği”ni siyasi ve medya aracı olarak kullanmaktadır. Bu rejime karşı yapılan sert eleştirilerden sonra İsrail medyası hemen “antisemitizm, Yahudi güvensizliği ve İsrail’i destekleme ihtiyacı” konuları gündeme getiriyor. Örneğin, Gazze savaşı sonrası artan insan hakları baskılarının ardından İsrail ve ona yakın medya grupları Siyonistleri mağdur göstermek için “Avrupa’da Yahudilere yönelik saldırıların artması” hakkında yaygın bir kampanya başlattı.

Bu bağlamda, Sidney’deki Yahudi törenine yapılan silahlı saldırı gibi bir olay, tam olarak aynı psikolojik ve medya işlevini yerine getiriyor: Duygusal şok yaratmak, Batı kamuoyunun sempatisini yeniden kazanmak ve İsrail üzerindeki siyasi baskıyı azaltmak. Bu durum tesadüfi değil, İsrail medyayı kullanmada deneyimlidir. Dolayısıyla, bu olaydaki mağduriyet zayıf bir varsayım değil, tutarlı bir davranış modeline dayalı bir analizdir.

Yukarıdaki soruları yanıtlarken birkaç örneğe değindiniz. Geçmişte ABD ve İsrail’den bugünkü olaya benzer başka örnekler oldu mu?

Çağdaş tarihte İsrail ve ABD’den belgelenmiş benzer örnekler var. 1967’de İsrail’in Amerikan gemisi “USS Liberty”ye yaptığı saldırı da birçok analist tarafından ABD’yi Mısır’a karşı savaşa sürüklemek için kasıtlı bir girişim olarak değerlendirilen tartışmalı bir olaydır; ancak resmi açıklamalar farklı bir şey söylüyor.

1960’larda ABD vatandaşlarına karşı sahte saldırılar düzenlemek ve bunları Küba’ya atfetmek için ABD’nin “Kuzey Ormanları Operasyonu”nu planlandığı belirtiliyor; Bu, uygulanmamış olsa da, bu tür kararları yöneten güvenlik mantığını gösteren bir plandır.

Ayrıca, 90’ların başında Kuveytli çocuk Neyire’nin yalancı şahitliğinden daha sonra ortaya çıkan iddialar, Amerika’nın kamuoyunu değiştirmek ve savaşı haklı çıkarmak için duygusal ve sahte anlatıları kullanmasının açık bir örneğidir.

Bu örnekler, kamuoyunu yönlendirmek için sahte olayların veya anlatıların kullanılmasının büyük güçlerin güvenlik politikasının bir parçası olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak, bu tarihi kanıtlar, Tel Aviv’in operasyonel geçmişi ve dünya kamuoyunun İsrail’e bakışını değiştirme konusundaki acil ihtiyacını bir araya getirdiğimizde, İsrail güvenlik servislerinin Sidney olayındaki rolüne ilişkin analiz çok daha güvenilir hale geliyor. Bu olaya medya ve psikolojik açıdan bakıldığında, Siyonistlerin mağdur rolü oynama ve İsrail’in imajını yeniden inşa etme stratejisiyle tamamen uyumludur ve geçmişteki bilinen kalıplarla da örtüşmektedir.

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın