İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanı’na yazdığı mektupta, Tahran’ın 2231 (2015) sayılı karar uyarınca feshedilen kararların yeniden yürürlüğe konulmasını kesin bir dille reddettiğini belirtti.
Bu yazışma, Fransa, İngiltere ve ABD’nin 2231 (2015) sayılı karar uyarınca feshedilen kararları yeniden canlandırma çabalarına ve İran’ın barışçıl nükleer programı konusunu Güvenlik Konseyi gündeminde tutma yönündeki son girişimlerine dair bilgi vermek amacıyla kaleme alınmıştır.
Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti’nin ilkeli duruşunu şu şekilde vurgulamak isterim: Daha önceki yazışmalarımda belirttiğim gibi, üç Avrupa ülkesinin sözde “snapback” mekanizmasını başlatma duyurusu hukuki ve usul açısından hatalıdır ve bu nedenle geçersizdir. Bu üç ülke, yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddettikleri, nükleer anlaşmadaki uyuşmazlık çözüm mekanizmasına uymayı kabul etmedikleri, kapsamı dışında düzenlemeler talep ederek 2231 sayılı kararı sürekli baltaladıkları ve hatta İran’daki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) güvenceleri kapsamındaki barışçıl tesislere yönelik askeri saldırıları destekledikleri sırada bu eylemi gerçekleştirmiştir. Sözde geri alma mekanizmasına başvurmaları, sürecin açıkça kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.
Süresi dolmuş kararları yeniden canlandırma girişimi, hem hukuken temelsiz hem de siyasi ve ahlaki olarak geçersizdir. İran’ın nükleer programıyla ilgili meseleler zaten nükleer anlaşma ve 2231 sayılı karar aracılığıyla çözülmüştür. Ayrıca, İsrail rejimi ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik yasadışı askeri eylemleri durumu köklü bir şekilde değiştirmiştir; bu nedenle süresi dolmuş kararlar geçersiz hale gelmiş ve mevcut gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
2231 sayılı kararın 11. maddesi, Güvenlik Konseyi’nin “ilgili devletlerin görüşlerini dikkate alması” gerektiğini belirtmektedir. JCPOA’nın diğer taraflarının, özellikle İran, Çin ve Rusya Federasyonu’nun net tutumlarına rağmen, Konsey Başkanı’nın taslak kararı oylamaya sunması üzüntü vericidir. Çin, İran ve Rusya Dışişleri Bakanlarının 28 Ağustos 2025 tarihli ortak mektubunda da vurgulandığı gibi, Güvenlik Konseyi üç Avrupa ülkesinden gelen hatalı bir bildirime dayanarak hareket edemez. 2231 sayılı karara aykırı veya onunla uyumsuz herhangi bir eylem, Birleşmiş Milletler üye devletleri için yasal yükümlülükler doğuramaz.
Ayrıca, Kore Cumhuriyeti tarafından sunulan taslak karar üzerine yapılan oylamada, Güvenlik Konseyi’nin iki daimi üyesi olan Çin ve Rusya, Cezayir ve Pakistan ile birlikte yaptırım kararlarının geçersiz olduğunu ve yürürlükten kaldırılması gerektiğini açıkça belirtmiştir. Konsey Başkanı’nın Kore Cumhuriyeti ve Guyana’nın karar lehine oy kullanmaktan çekimser kalması, taslağın gayri meşruluğunu daha da belirginleştirmiştir.
Bu taslağın başarısızlığı, hiçbir ülkenin önceki kısıtlamaları uygulamakla yükümlü olmadığını teyit etmiştir. Uluslararası hukuk ve BM Şartı uyarınca, Konsey’deki geçersiz veya rızaya dayanmayan prosedürler yükümlülük yaratamaz.
Rusya ve Çin’in 2231 sayılı kararın teknik olarak uzatılmasına yönelik taslak karar tasarısı üzerinde 26 Eylül 2025’te yapılan oylama, Güvenlik Konseyi’nin bölünmüş olduğunu ve İran’a yönelik yaptırımların yeniden uygulanması konusunda fikir birliği bulunmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu durum, ABD’nin sözde geri alma mekanizmasını yasadışı bir şekilde başlattığı Ekim 2020’yi hatırlatmaktadır. O dönemde Konsey Başkanı, 25 Ağustos 2020 tarihli bir mektupta, Konsey’in bu konuda harekete geçme konumunda olmadığını açıkça belirtmiştir. Daha sonra, 21 Eylül 2020 tarihli bir mektupta on üç üye, ABD’nin mektubunun 2231 sayılı kararın 11. paragrafı uyarınca geri alma mekanizmasına dair bir bildirim teşkil etmediğini ve bu nedenle otomatik bir sürecin etkinleştirilmediğini doğrulamıştır. Ekim 2020’de Genel Sekreter ve BM Sekreterliği de, Konsey’deki mevcut anlaşmazlık ve fikir birliği eksikliğini gerekçe göstererek yaptırım mekanizmasını uygulamaktan veya yeniden yürürlüğe koymaktan kaçınmıştır.
Bu çerçevede, yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda ve 26 Eylül 2025 tarihli Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığım açıklamada belirttiğim üzere, aşağıdakileri duyuruyorum:
Üç Avrupa ülkesi, JCPOA ve 2231 sayılı karar kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ederek “temel ihlal” iddiasında bulunma yetkilerini kaybetmişlerdir. Sözde geri alma mekanizmasını devreye sokmaları, nükleer anlaşmada öngörülen sürecin açıkça kötüye kullanılmasıdır.
Konsey Başkanı tarafından 19 Eylül’de oylanmak üzere sunulan taslak karar, 2231 sayılı kararın gereklerini karşılamamakta olup, kaldırılan yaptırımların yeniden uygulanmasını sağlayamamaktadır.
Üç Avrupa ülkesi ve ABD’nin süresi dolan yaptırımları yeniden canlandırmaya yönelik hamleleri geçersizdir.
2231 sayılı karar, mutabakata varıldığı şekilde sona ermelidir. 2231 sayılı karar kapsamındaki tüm nükleer kısıtlamalar 18 Ekim 2025 tarihinde kalıcı olarak sona erecektir. İran İslam Cumhuriyeti, bu tarihten sonra bu kısıtlamaların uzatılmasına, yeniden canlandırılmasına veya uygulanmasına yönelik hiçbir girişimi tanımayacaktır.
Bu nedenle, İran, 2231 (2015) sayılı karar uyarınca feshedilen kararların yeniden yürürlüğe konulmasını kesin bir dille reddetmektedir; ne İran ne de Birleşmiş Milletler’in herhangi bir üyesi bu tür hukuka aykırı eylemlere uymak zorundadır.
Sayın Genel Sekreter,
Sorumluluğunuz gereği, bazı Batılı hükümetlerin hukukun dışında ve dar siyasi amaçlarla hareket ederek İran’a siyasi baskı uygulamak için Sekreterliği kötüye kullanmasını engellemeyi umuyoruz. Bu tür kötüye kullanımlar, Birleşmiş Milletler’in güvenilirliğini ve tarafsızlığını zedelemekte ve Güvenlik Konseyi’nin otoritesini zayıflatmaktadır.
Bu nedenle, Yaptırımlar Komitesi ve uzmanlar heyeti de dahil olmak üzere yaptırım mekanizmalarını yeniden canlandırma girişimlerinden kaçınmanızı ısrarla rica ediyoruz. BM kaynaklarının hiçbir bölümü bu tür yasadışı eylemlere tahsis edilmemeli veya bu eylemleri desteklemek için kullanılmamalıdır.
İran İslam Cumhuriyeti, adil, dengeli ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak amacıyla diplomasiye her zaman hazır olduğunu göstermiştir. Ne yazık ki, üç Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri, İran’ın baskı ve yıldırmaya boyun eğeceği yanılgısıyla uyuşmazlık yolunu seçmişlerdir. Tarih, bu düşüncenin yanlış olduğunu kanıtlamıştır ve yine öyle olacaktır.
Saygılarımla,
Seyyid Abbas Irakçi
İran Dışişleri Bakanı/mehr