Gazze Savaşı sırasında Yaser Ebu Şebab liderliğindeki suç şebekelerinin ortaya çıkması, Siyonist rejimin savaş sonrası dönemde bu grupları kullanma planının bir parçasıdır. Bu suç yapısı, direnişi bastırma, yardımları çalma ve istikrarsız alanlar yaratma rolü oynamakta olup, şu anda işgalci ordunun gölgesinde ve doğrudan koruması altında faaliyet göstermektedir.
İşgal rejiminin soykırım savaşı sırasında Gazze’de silahlı milisler ve suç çetelerinin ortaya çıkması dikkat çekici bir durumdur, çünkü Hamas’ın 2007 ile Ekim 2023 arasında iç güvenlik üzerinde tam kontrolü bulunuyordu ve bu tür oluşumlar mevcut değildi. Bu milislerin ilk örneği, işgal ordusunun Mayıs 2024’te Refah şehrine baskın düzenlemesi sonrasında ortaya çıkmıştır. Yaser Ebu Şebab ve yardımcısı Gassan Dehini liderliğindeki grup, Mısır sınırına yakın Refah sınır kapısının doğusunda faaliyet göstermektedir. Savaş dönemlerinde bu grup, işgal ordusu lehine özel operasyonlar gerçekleştirmiştir. Bunların en önemlisi, Mehr Haber Ajansı ile röportaj yapmış olan doktor Mervan el-Hams ve kızı hemşire Tasnim’in iki ayrı operasyonda kaçırılmasıdır.
El-Arabi El-Cedid gazetesi, saha kaynaklarının bu grubun Refah ve Han Yunus’un güneyinde direniş komutanlarını ve birkaç savaşçıyı suikastle öldürdüğünü, ayrıca Kerem Ebu Salim sınır kapısından giren yardımları çaldığını bildirdi. Bu eylem, İsrail rejiminin Gazze’deki iki milyon sakini aç bırakma politikasının bir parçasıdır. Grup, şu anda doğu Refah’ta işgalci ordunun tam desteği altında faaliyet göstermekte olup, hava kuvvetleri, üyelerinin Gazze güvenlik güçleri tarafından hedef alınmalarını önlemek için defalarca müdahalede bulunmuştur.
Gazze’nin en güçlü çetelerinden biri olan Ebu Şebab, kendisine “Halk Ordusu” adını vermiş ve Refah’ta görüntü, video ve eğitim programları yayınlamıştır. Siyonist medya da Ebu Şebab’ın ordu radyosunda ve gazetelerinde yer almasına, söylemini ve propagandasını öne çıkarmak için önemli bir alan ayırmıştır. Ebu Şebab daha önce hırsızlık ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından hapse girmiştir ve asıl mesleği Kuzey Gazze’de taksi şoförlüğüdür.
Üç ay sonra, Ağustos 2024’te, Gazze’de eski bir güvenlik tutuklusu olan ve Malezya’da El-Kassam komutanı Fadi el-Batş suikastına katılmakla suçlanan Hüsam el-Astal liderliğinde “Terörle Mücadele Saldırı Gücü” adlı başka bir grup kuruldu. Bu grup, Han Yunus’un doğusunda ve Orta Valilik çevresinde faaliyet göstermeye başladı.
Gazze’nin en güçlü çetelerinden biri olan Ebu Şebab, kendisine “Halk Ordusu” adını vermiş ve Refah’ta görüntü, video ve eğitim programları yayınlamıştır.
Bir başka grup ise Rami Hales tarafından Gazze Şehri’nin doğusunda (Şucaiyye ve Tafah mahalleleri) kurulmuş ve işgalci orduya yardım amacıyla çeşitli operasyonlar gerçekleştirmiştir. Hales’in ailesi, başlangıçta onu aklamak amacıyla aşiret ve hukuk davası açılmasını talep etmiştir.
Kuzey Gazze’deki en güçlü militan gruplardan biri olarak kabul edilen dördüncü grup ise geçen Eylül ayında kamuoyuna tanıtılmış ve Eşref Mansi liderliğinde faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu grup, güney Refah’taki Ebu Şebab milisleriyle koordineli olarak, Gideon Savaş Arabaları 2 Harekâtı çerçevesinde işgal ordusunun Gazze Şehri’ne girmesinden önce evleri ve tesisleri temizlemiştir. Ayrıca, bu grubun üyeleri, Gazze’nin kuzeybatısındaki Zikim bölgesinden yardım malzemelerinin çalınmasına da karışmıştır.
Gazze Hükümeti Medya Ofisi Genel Müdürü İsmail Sevabete, bazı yerel silahlı ve suç örgütlerinin savaştaki güvenlik ve ekonomik boşluktan yararlanarak nüfuzlarını genişlettiklerini, kaçakçılık yolları ve resmi çerçevenin dışındaki yardım, yakıt ve gıda için bir karaborsa oluşturduklarını ifade etti. Bu grupların İsrail rejiminin desteğiyle faaliyet gösterdiğini, ateş ve lojistik destek aldıklarını vurgulayan Sevabete, Filistin güvenlik güçlerinin bu gruplara yönelik baskınlar düzenlediğini, elebaşlarını tutukladığını, altyapılarını tahrip ettiğini ve yardım yollarını izlediğini de belirtti. Filistin Yönetimi, güvenliği sağlamak amacıyla aşiret çatışmalarını çözmeye, suçluları ortadan kaldırmaya ve yasadışı silahları toplamaya yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.
Sevabete, Siyonist rejimin bu grupları kullanarak Filistin güvenlik yapısını zayıflatmayı ve saha egemenliğini çökertmeyi hedeflediğini; bu eylemlerin yardımların dağıtımını aksattığını, insani acıların arttığını, anarşi, iç şiddet ve kabile çatışmalarının yaşandığını ileri sürdü.
İsrail meseleleri uzmanı yazar Alaa Rimawi, İsrail ordusunun bu grupları tampon bölgedeki güvenlik sisteminin bir parçası olarak gördüğünü ve gelecekte sınır bölgelerinde güvenlik görevleri yürütmek üzere tutma olasılığının bulunduğunu belirtti. Rimawi, işgal rejiminin güvenlik teşkilatı içinde bu modelin etkinliği konusunda tartışmaların sürdüğünü ve bazılarının bunu geçici bir başarı olarak değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.
mehr