Abdel Bari Atvan, kaleme aldığı son yazısında Suriye’deki
gelişmeleri değerlendirdi ve şunları yazdı: ‘İsrail artık Arap ülkeleriyle
müzakere yoluyla normalleşme peşinde değil; aksine, Amerika’nın açık yeşil
ışığı ve silah zoruyla Arap rejimlerine normalleşmeyi dayatıyor.’
Abdel Bari Atvan yazısına şöyle devam etti: ‘İsrail, Şam’ın
merkezindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ve Suriye Ordusu’nun Ümeyye
Meydanı’ndaki komuta karargâhını bombaladı. Suriye tankları, büyük çoğunluğu
imha edildikten sonra Suveyda şehrinden çekilmek zorunda kaldı. Bundan önce de
İsrail savaş uçakları, Lübnan’ın doğusundaki Baalbek ve Hermel şehirlerine
şiddetli saldırılar düzenlemiş ve hiçbir yanıt almamıştı.
İşgalci rejimin başbakanı Binyamin Netanyahu, Perşembe günü
bir bildiri yayımlayarak küstahlık ve kibirle şunları söyledi: “Suriye’deki son
ateşkes, herhangi bir talep veya rica yoluyla değil, Şam’ın merkezindeki ve bu ülkenin
diğer bölgelerindeki askeri ve devlet hedeflerine yönelik bombardımanların ardından,
zor kullanılarak sağlandı.” Aynı zamanda Likud Partisi de başka bir bildiri
yayımlayarak Siyonist rejimin küstahlığının zirvesini gösterdi. Bu bildiride şu
ifadeler yer aldı: “Eğer biri bir İsrailliyi kaçırırsa, biz onu öldürür ve köyünü,
kasabasını yerle bir ederiz.”
İlk bakışta hiç tereddüt etmeden, Netanyahu’nun Arap
yöneticilere ve halklarına, sanki onlar birer koyun sürüsüymüş ve kaderleri
kurban edilmekmiş gibi davrandığı söylenebilir. Bugün Gazze ve Yemen dışında
tüm Arap başkentlerinde gördüğümüz sessizlik ve teslimiyet, bu durumun en açık
göstergesidir.’
Atvan, yazısının devamında, Suriye geçici hükümetinin
başkanı Ebu Muhammed el-Colani’nin Siyonist rejimin saldırılarına verdiği tepkiye
değinerek, şu ifadelerde bulundu: ‘Ahmed eş-Şara (Colani), “İsrail Suriye’de
kaos yaratmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve halk arasında ihtilaf çıkarmak
istiyor. Biz bu toprakların çocuklarıyız ve Suriye’nin parçalanması yönündeki
tüm girişimleri boşa çıkarmak için büyük bir kapasiteye sahibiz. Bizim
kararlılığımız, bu yapay ihtilaflarla sarsılmayacak kadar güçlüdür” dedi.
Ahmed eş-Şara’nın sözleri çok güzeldi ama sahadaki
uygulamalar tamamen çelişkili bir durumu ortaya koyuyor. Yeni Suriye, İsrail’in
Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nı hedef
alan saldırılarına, orduya, tanklara ve güvenlik güçlerine Suveyda’dan acilen
çekilme emri vererek yanıt verdi. Suveyda, Suriye’nin Arap ve İslami olan bir
şehirdir. O hâlde neden Suriye kuvvetleri ve tankları Netanyahu ve İsrail’in
Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın tehditleri doğrultusunda bu şehirden çekildi? Bu
çekilme, yalnızca Güney Suriye’nin silahsızlandırılmasının açık bir itirafı
değil, aynı zamanda Siyonist rejimin bu bölge üzerindeki hâkimiyetinin kabulü
ve bu rejime tamamen teslimiyet anlamına gelir. Hatta belki de resmi
normalleşme sürecine bir ön hazırlıktır.’
Abdel Bari Atvan yazısına şöyle devam etti: ‘İsrail, ilişki
kurulmaması, birlikte yaşanmaması ve normalleşme yapılmaması gereken bir
düşmandır. Onunla mücadele edilmelidir. Bize tutup da “Bugün güç dengesi Arapların
lehine değil, İsrail üstünlüğün zirvesinde” demeyin. Çünkü bizim gördüğümüz,
Arap yöneticilerin korkaklıklarının, teslimiyetlerinin ve mertlik, onur ve
kendini savunma değerlerinden uzaklaşmalarının zirvesinde olduklarıdır. Direnişe
bakın, açlık ve kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde, 650 günden fazladır
Siyonist düşmana karşı yiğitlik ve cesaretle nasıl durduklarına bakın. Direniş
savaşçıları hâlâ enkaz altından çıkıyor ve düşman askerlerini büyük sayılarla
avlıyor. Hayatta kalan bazı Siyonist askerler de sonunda intihar etmek zorunda
kalıyorlar.
Bir başka onur ve mertlik örneğini de büyük Yemen’dir. İşgal
altındaki Filistin topraklarındaki şehirleri, Ben Gurion Havalimanı’nı, Hayfa,
Aşdod, Askalan ve Eilat limanlarını yok etmek için füze fırlatmaktan asla
vazgeçmedi. Bu limanlar artık tamamen kapanmış durumda. Yeminliler,
Kızıldeniz’de kendi talimatlarına uymayan her gemiyi hedef alıyorlar ve yeni
tarihte, Amerikan uçak gemilerine zarar veren tek güç de onlar oldu. Biz,
askeri gücü bahane eden Araplara şunu soruyoruz: Yemen, Çin ya da Rusya gibi
bir süper güç mü?
Peki, Ebu Muhammed el-Colani’nin hamisi ve vaftiz babası
sayılan Recep Tayyip Erdoğan şimdi nerede? Amerika, Colani’yi bağrına basıp
onun iktidara gelmesiyle birlikte Suriye’ye uyguladığı yaptırımları kaldırdı,
peki şimdi nerede? Sonuç olarak, Colani’yi kucaklamak ve onunla hatıra
fotoğrafı çektirmek için Şam’a akın eden tüm Arap yöneticiler ve dışişleri
bakanları şimdi neredeler? Ve neden Suriye için hiçbir şey yapmıyorlar?