İmam Ali’nin (a.s) hilafet makamına seçilmesiyle Sıffin
savaşının temeli atılmaya başlamıştı; zira İmam Ali (a.s) ilk başta Muaviye'yi
azledip, Şam’a Abdullah b. Abbas’ı göndermek istiyordu. İmam Ali (a.s)
Muaviye’ye bir mektup yazıp, Şam’ın eşraf ve ileri gelenlerini yanına alarak
Medine’ye gelmesini istedi. Müminlerin emiri Hz. Ali (a.s) mektubunda halkın
üçüncü halife Osman’ı kendisiyle istişare etmeksizin öldürdüklerini ve şimdi de
istişare ve icma ile kendisini hilafete seçtiklerini açıklamıştı. İmam Ali’nin
(a.s) Muaviye’ye yazdığı mektupların birinde şöyle yazmaktadır:
“Bana edilen biat, genel bir biattir. Biat esnasında
Medine'de hazır olan kimseler dâhil olmak üzere Basra'da, Şam'da ve diğer
şehirlerde olan bütün Müslümanların bireylerini kapsar. Beni, Osman'ın katli
ile itham ederek, bana biat etmekten kaçabileceğini sanıyorsun. Herkes biliyor
ki ben onu öldürmedim ki kısasa ma'ruz kalayım. Osman'ın veresesinin onun kan
davasını gütmesi, senin gütmenden daha uygundur. Hâlbuki sen kendin ona
muhalefet edenlerden idin ve senden yardım istediği sırada yardımına gitmedin
ta ki öldürüldü.”[2]
Muaviye bu mektuba bir cevap vermedi.[3]
Ordunun Toplanması
Cemel savaşından sonra Kufe’ye yerleşen İmam Ali (a.s)
Muaviye’yi itaate ikna etmeye çabaladı.[4] Müminlerin Emiri Ali (a.s),
Muaviye’nin zorbalıktan başka bir şeyden anlamadığından ve diğer taraftan da
Kufe büyüklerinin Şam’la savaşta kendisini desteklediğinden emin olduktan sonra,
hutbe okuyarak halkı cihada davet etti. İbn-i Abbas’a mektup yazarak, Basra
halkını da savaşa davet etmesini istedi. İmam Ali’nin (a.s) daveti üzerine
Basra halkı İbn-i Abbas’la birlikte Kufe’ye geldi. İmam Ali (a.s), İsfahan
valisi Muhannef b. Süleym’in de orduya katılması için bir mektup yazdı.[5]
Kufeli kadınlardan bir grup da Sıffin savaşına katılmış ve
İmam Ali’nin (a.s) faziletleri hakkında okudukları şiirlerle Irak ordusunu Şam
ordusuna karşı tahrik etmişlerdir. Sıffin savaşına katılan kadınlardan
bazılarının isimleri şöyledir: Amare Hemdani’nin Kızı Sude, Ümmü Sinan,[6] Adiy
Hemdani’nin kızı Zerka,[7] Ümmü’l Hayr ve Murre b. Galib Temimi’nin kızı
Curve.[8]
Muaviye’nin yandaşları ise şunlardı: Amr b. As (o zaman
Filistin’de yaşamaktaydı. Muaviye onun istişarelerinden yararlanmak için Mısır
valiliği karşısında Şam’a gelmesini ve kendisine katılmasını istedi),[9]
Ubeydullah b. Ömer, Abdurrahman b. Halid b. Velid, Abdullah b. Amr b. As,
Mervan b. Hekem, Muaviye b. Hadic, Zahhak b. Kays, Busr b. Ertad, Şurahbil b.
Sımt Kindi ve Habib b. Mesleme.[10]
Savaşın Başlaması
İmam Ali’nin (a.s) ordusu Rum sınırı olan Irak’ın
kuzeyindeki günümüz Suriye’sinde Şam ordusuyla karşılaştı. İmam (a.s) Malik
Eşter’i düşman ordusuna doğru gönderdi ve O’na ne olursa olsun, savaşı başlatan
tarafın kendisi olmamasını vurguladı. Malik Eşter’in gelmesiyle Şam ordusu
savaşı başlattı ve iki ordu birbiriyle savaşa girdi. İmam Ali’nin (a.s)
ordusunun güçlü saldırıları karşısında duramayan Şam ordusu geri çekilmeye
başladı.[11]
Bir süre devam eden savaşın ardından Muharrem ayı gelince
iki taraf arasında ateşkes yapıldı.[12] Bu süre içerisinde İmam Ali’nin (a.s)
elçilerinin Muaviye ile müzakereleri devam etti. Ancak Muaviye, Ammar, Adiy b.
Hatem, Malik Eşter ve kendi görüşüne göre Osman’ın öldürülmesinde parmağı
olanların öldürülmesini şart koştu.
Sefer ayının ilk gününde iki ordu arasında şiddetli bir
savaş meydana geldi. Ön cephenin komutasını hergün başka bir komutan alıyordu.
İlk gün Malik Eşter, ikinci gün Haşim b. Utbe, üçüncü gün Ammar Yasir, dördüncü
gün Muhammed Hanefiyye ve beşinci gün Abdullah b. Abbas komutanlık görevini
üstlendiler. [13]
Hakemiyet
Amr As’ın Kur’an-ı mızrakların ucuna taktırmasıyla
tertiplediği hile, “düşman ordusu Kur’an’ın hakemiyetini kabul etti ve bizim onlarla
savaşmaya hakkımız yoktur” diye İmam Ali’nin (a.s) askerleri arasında ikilem
meydana getirdi. Hz. Ali (a.s) onlara bunun bir savaş hilesi olduğunu söyleyip
savaşa devam etmelerini istedi; ancak onlar dinlemediler. Sonunda Hz. Ali (a.s)
Muaviye’ye yazdığı mektupta “Senin Kur’an ehli olmadığını biliyoruz” diyerek
hakemiyeti kabul etmek zorunda kaldı.[14]
Muaviye’nin ordusu Malik Eşter’in saldırılarından dolayı
yenilgiyi çok yakınlarında hissediyordu. Bu durum üzerine zor duruma düşen
Muaviye bir çare bulması için Amr As’a sığındı.[15] Şam ordusu Amr As’ın
önerisi ve Muaviye’nin emriyle Kur’an’ları mızrakların ucuna takarak, “Ey
Iraklılar! Artık savaşı bırakalım ve aramızda Allah'ın kitabı hakem olsun” ve
başka bir kaynakta da, “Ey Arapların bir güruhu! Kadın ve çocuklarınızı
düşününüz. Eğer size bir şey olursa, yarın Rumlar'a, Türkler'e ve Parslar'a
karşı kim savaşacak![16] diye bağırarak, savaşın son bulmasını istediler. Hz.
Ali (a.s) onlara bunun bir savaş hilesi olduğunu, Muaviye'nin Kur'an'ın hükmüne
uymak değil de, kendi bütünlüklerini bozmak amacıyla bu işe giriştiğini
söyleyip savaşa devam etmelerini istedi. Fakat savaşın durdurulmasını isteyen
askerlerin çoğu hakemiyetin kabul edilmesini istediler. Bunun üzerine
Müminlerin emiri Ali (a.s) savaşı durdurmak ve hakemiyeti kabul etmek zorunda
kaldı.
Allah Resulünün (s.a.a) vasisi Hz. Ali (a.s) hakemiyet için
İbn-i Abbas ve Malik Eşter’i seçti. Ahnaf b. Kays’ı da ikinci veya üçüncü kişi
olarak önerdi. Ancak bir grup Ebu Musa Eş’ari’nin hakem olmasını dayattı. Şam
ehli ise, Amr As’ı hakemiyet için tayin etti.[17]
İki hakem kendi aralarında ortak bir karara vardılar. Amr
As, hileyle Ebu Musa'yı kandırdı. Hem Hz. Ali'yi (a.s) ve hem de Muaviye'yi
azledip, Abdullah b. Ömer'i halife ilan etme konusunda Ebu Musa'yı ikna ederek
halkın huzuruna çıkardı. Ebu Musa, Hz. Ali'yi (a.s) hilafetten azlettiğini
söyledi. Ancak Amr As çirkin anlaşmanın gereğini yerine getirmeyerek, “Ebu
Musa'nın Ali'yi azletme tavrı bence de çok doğru!” dedi ve ekledi: “Ben de
şimdi Ali'den boşalmış olan bu makama Muaviye'yi atıyorum!” diyerek, Muaviye'yi
hilafet makamına atadı. Bunun üzerine Eş’ari ile As arasında sözlü tartışma
yaşandı.[18]
Savaşın Sonucu
Hakemiyet olayından sonra iki ordu birbirinden ayrıldı ve
böylece Muaviye de Amr As’ın hilesiyle yenilmekten kurtulmuş oldu. Daha
sonraları İmam Ali (a.s) Şam ordusuna karşı savaşmak için ne kadar ordu kurmaya
çalıştıysa da Kufe ve Hicaz halkı buna yanaşmadı. Ardından Kufe içinde
“Hariciler” diye bir grup şekillenerek Nehrevan savaşını meydana getirdiler.
İmam Ali de (a.s) Nehrevan savaşından bir müddet sonra Hariciler'den İbn-i
Mülcem tarafından şehit edildi.
Sıffin’de Öldürülenlerin Sayısı
İki ordunun kayıpları hakkında belirtilen görüşler
farklıdır. Bazı tarihçiler şöyle yazmaktadır: İki ordunun verdiği kayıpların
toplamı 70 bin kişidir. Bunun 45 bini Muaviye’nin ve 25 bini ise, İmam Ali’nin
(a.s) ordusundandı.[19]
Sıffin savaşında Muaviye ordusu tarafından şehit
edilenlerden yirmi beşi Bedir (Bedir savaşında Allah Resulü’nün (s.a.a) safında
savaşanlar) ehlindendi. İmam Ali’nin (a.s) safında savaşan ve Muaviye’nin
ordusu tarafından şehit edilen Bedir ehlinden[20] bazılarının isimleri
şöyledir:
• Ammar
Yasir.
• Huzeyme
Zü’ş-Şehadeteyn.
• Haşim b.
Utbe.
• Suheyl b.
Amr Ensari.
• Abdullah
b. Ka’b Muradi.
• Ebu Hazım
Beceli.
• Ya’la b.
Ümeyye.
Kaynakça
1. Yakubi,
c. 2, s. 188; Halife, s. 191.
2. İbn-i
Ebi’l Hadid, c. 3, s. 89.
3.
Belazuri, c. 2, s. 211.
4. İbn-i
A’sem, c. 2, s. 375.
5. İbn-i
Muzahim, s. 115.
6. İbn-i
A’sem, c. 2, s. 101.
7. İbn-i
A’sem, c. 3, s. 142.
8. İbn-i
Bekkar, s. 36.
9. İbn-i
A’sem, c. 2, s. 382.
10. Vak’atu
Sıffin, s. 195, 429, 461, 552 ve 455; İbn-i Esir, c. 3, s. 436; Zehebi, c. 2,
s. 392 ve c. 3, s. 91.
11.
Caferiyan, s. 276.
12. İbn-i
Muzahim, s. 196.
13. Belazuri,
c. 2, s. 305.
14. İbn-i
Muzahim, s. 490.
15. İbn-i
Ebi’l Hadid, c. 2, s. 210.
16. İbn-i
Muzahim, s. 478.
17. İbn-i
A’sem, c. 3, s. 163.
18. İbn-i
Muzahim, s. 545.
19. İbn-i
Muzahim, s. 474 ve 558; Halife, s. 116; Belazuri, s. 97; İbn-i Şehraşub, s.
195; İbn-i Ebi’l Hadid, c. 2, s. 208.
20. İbn-i
Cevzi, c. 5, s. 120.