Şehit Komutanın
kızı Zeynep Akil şunları söyledi: ‘Babam cihat faaliyetine 19 yaşında, İsrail
rejiminin Beyrut'a yönelik saldırılarıyla eş zamanlı olarak başladı.’
Hizbullah’ın Rıdvan
Birliklerinin Şehit Komutanı İbrahim Akil’in kızı Zeynep Akil, el-Alam kanalına
verdiği röportajda, babasının hayatına ve kişilik özelliklerine değindi ve
babasının şehit olmadan önce Hizbullah’ın Şehit Genel Sekreteri Seyyid Hasan
Nasrallah’a verdiği vasiyetten bahsetti.
Siyonist rejimin 20
Eylül Cuma günü Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırıda şehit düşen
askeri komutan “Tahsin” lakaplı İbrahim Akil, Hizbullah’ın Rıdvan Birliği
olarak bilinen özel kuvvetlerinin komutanıydı.
Mücahit Direniş
Komutanı Şehit İbrahim Akil’in kızı babası hakkında şunları söyledi: ‘Babam Lübnan'daki
durum ve özellikle Ehl-i Beyt’in (a.s) takipçileri hakkında pek çok sorunun
gündemde olduğu bir dönemde Beyrut'un kalabalık bir mahallesinde doğmuş. Babam
12 yaşındayken Şehit Muhammed Bakır Sadr'ın kitaplarını okumaya başlamış ve
onun yazılı konuşmalarından etkilenmiş ve Lübnan'ın Siyonist rejim tarafından
işgaline kadarki o dönemde Lübnan toplumunda toplumsal değişimlerin nasıl gerçekleşeceği,
mevcut gerçekliğin o koşullar altında daha iyi bir gerçekliğe nasıl
dönüştürüleceği gibi sorulara yanıt bulmak için büyük bir titizlikle çalışmış
ve camilere gitmiştir.
Babam İbrahim Akil,
19 yaşındayken o dönemin koşullarını, özellikle de o dönemdeki iç savaşlar
nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya kalan Şiilerin sosyal durumlarını
iyileştirebilmek için arkadaşlarıyla birlikte İslami Cihad Hareketi'ni kurmuştur.
Babam cihad
faaliyetine 19 yaşında yani İsrail rejiminin Beyrut'a yönelik işgalci saldırılarıyla
eş zamanlı olarak başladı ve kendisi o sırada evliydi ve 20 yaşında bir kızı oldu.
(Zeynep Akil)’
Zeynep ailedeki
diğer dokuz kızdan en büyüğüydü ve asil yaşamının 40 yılını Lübnan Hizbullah
hareketinde çalışarak geçirdi.
Zeynep Akil, babasının
direniş hareketinin eğitimleriyle meşgul olması nedeniyle ailenin yanında
bulunamamasına değinerek açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Babam tüm bu meşguliyetlerine
rağmen kızı için her zaman iyi bir arkadaş ve yoldaş olmaya ve aile
ilişkilerinin temellerini güçlü tutmaya çalıştı ve babalık görevini en iyi
şekilde yerine getirdi. O en iyi öğretmendi ve iyi bir reformcu ve mübelliğ
olmak istiyordu.’
Zeynep Akil, babasının
şehadet haberini almaları hakkında şunları söyledi: ‘Aksa Tufanı operasyonun ve
Siyonist rejimin saldırılarının başladığı, şehit sayısının fazla olduğu o
dönemde ve Hacı Muhsin Şükür’ün şehadeti sonrasında babamla görüştüm ve onu ilk
defa bu kadar yorgun ve uykusuz bir halde görüyordum...Babam hedef alındıktan sonra
ve roket patlama sesini duyunca kendi kendime dedim ki, “O artık huzur
içinde...”
Babam sağlığında
gözyaşları dökerek Allah'ın huzurunda secdeye kapandı ve ondan şehadeti diledi,
çünkü o, şehadeti başarılarının madalyası olarak görüyordu. Babam Kur'an'ın şu ayetinin
bir örneğiydi: “Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size
karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını
artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.” Yani, düşmanla
yapılan savaşın eşit ve sadece bir imtiyaz kazanma savaşı olmadığının tamamen
bilincindeydi ve eğer bir yerde zarar görülüyor ve bir kayıp yaşanıyorsa da
bunun düşmanları yenemeyeceğimiz anlamına gelmediğine ve Allah'ın emrini yerine
getirdiğimiz sürece eninde sonunda galip geleceğimize inanıyordu.
Babamın yanındayken
ona şehadet hakkında sordum ve babam bana şehadet anında şunu söyledi: “Direniş
yolundaki hareket, kişilere bağlı değildir ve kişilerin kaybıyla durmaz ve bu
işin mesuliyeti alemlerin Rabbinin elindedir.”
Hizbullah’ın üst
düzey komutanlarından Fuad Şükür şehit olduğunda babama şöyle sordum: “Allah sizin
istediğiniz gibi direniş komutanlarına şehadet nasip ederse direnişin yolu ne
olacak?” Babam yine şu cevabı verdi: “Direniş yolundaki hareket, kişilere bağlı
değildir ve kişilerin kaybıyla durmaz ve bu işin mesuliyeti alemlerin Rabbinin
elindedir.”