Erdoğan’ın da Tahran’a olası bir ziyaretiyle ilgili haberler gündeme geldi. Bu gelişmeler, Ankara’nın Suriye’deki durumu yönetmede ciddi zorluklarla karşılaştığını göstermektedir.
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İran ziyareti sonrasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Tahran’a olası bir ziyaretiyle ilgili haberler gündeme geldi. Bu gelişmeler, Ankara’nın Suriye’deki durumu yönetmede ciddi zorluklarla karşılaştığını göstermektedir.
İsrail Başbakanı’nın Suriye’nin güney bölgelerindeki resmi varlığı ve Siyonist ordunun bu bölgeden çekilmemesi konusundaki ısrarı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Osmanlı toprağı olarak tanımladığı Suriye’nin toprak bütünlüğünün tehlikede olduğunu ortaya koymaktadır. Bu koşullar altında Türkiye, Esad sonrası Suriye’deki temel çıkarlarını korumakla birlikte, yeni hükümeti İsrail baskısına karşı savunabilmek için Batı Asya’da yeni bir senaryo arayışındadır. Bu senaryonun güvenlik boyutları nedeniyle, İran’ın sahada ciddi bir varlığına ihtiyaç duyulmaktadır.
Aslında, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nı bir aydan kısa bir süre içinde Tahran’a götüren etken, bölgedeki son gelişmelerin gerçekliğinin ortaya çıkmasıdır. Erdoğan, İran merkezli direniş ağını zayıflatarak ve Suriye’deki rejimi değiştirerek Beyaz Saray’ı Şam’daki yeni hükümeti desteklemeye ikna edebileceğini düşünmüştü. Böylece, Tel Aviv’in Levant’taki stratejik ilerlemesini durdurmayı hedefliyordu. Ancak, Ahmed el-Şara’nın Washington ziyareti ve Donald Trump ile yaptığı görüşmeler sonrasında, İsrail’in bu rejimin güvenliği için herhangi bir sınırı tanımaya istekli olmadığı gerçeği açıkça ortaya çıktı. Mevcut durum, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını güçlendirmekle kalmamış, aynı zamanda bu ülkedeki istikrarsızlık, rejimin Türkiye’ye karşı eylemlerine de zemin hazırlamıştır.
Bu koşullar altında, Ankara’nın Tahran’ın desteğine ihtiyacı var; çünkü hem teoride hem de sahada İsrail’in stratejilerini bozma yeteneğine sahip olduğunu kanıtlamış tek aktör İran’dır. Hem önceki Suriye iç savaşında hem de 12 günlük savaşta, İran, eğer gerçekten bir strateji uygulamayı planlıyorsa, bunu operasyonel olarak hayata geçirebileceğini ve Tel Aviv’in tek başına, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği olmadan, bunun gerçekleşmesini engelleyemeyeceğini göstermiştir.
Bu durum, bölgesel güvenlik ortamında İran’ın avantajlarından biridir. Türkiye’nin ihtiyaç ve destek açıklaması, Tahran’ın mevcut durumdaki bazı ulusal çıkarlarını (örneğin, Lübnan’daki direnişi destekleyen cephe gibi) harekete geçirebilir. Ancak, bölgedeki saha çıkmazları sırasında bazı diplomatik yaklaşımlara basit bir bakış açısıyla yaklaşmanın İran’ın ulusal çıkarlarına zarar verebileceği unutulmamalıdır. Bu durumu “Astana Anlaşması” olayında ciddi şekilde gördük ve şimdi bunun tekrar yaşanmasının önlenmesi gerekiyor.
2016 ve 2017 yılları civarında, Suriye hükümetine karşı çıkan teröristlerin durumu olumsuzdu ve bu eğilim devam ederse, muhalif grupların tamamen yenilgiye uğraması söz konusu olacaktı. Bu koşullar altında, Türk hükümeti İran, Rusya ve Türkiye arasında Astana Zirvesi olarak bilinen bir müzakere modeli önerdi. Bu anlaşmaya göre, Suriye hükümetine karşı silahlı eylemde bulunmamayı kabul eden ve Ankara tarafından yönetilen teröristlerin, Türk sınırına yakın İdlib bölgesine transfer edilmesi ve orada Türk hükümetinin yönlendirmesi ve planlaması altında faaliyet göstermeleri konusunda nihai olarak anlaşmaya varıldı.
Olayın üzerinden yaklaşık sekiz yıl geçti ve Türkiye, Suriye’deki durumdan kurtulmak için bir kez daha diplomatik girişim arayışındadır. Eğer bu durum devam ederse, sadece Suriye değil, Türkiye’nin kendisi de bölgedeki başlıca zarar hedeflerinden biri haline gelecektir. Bu noktada, İslam ülkesi ve neredeyse ülkemizle aynı çizgide olan İran’ın desteği Türkiye’ye kesinlikle yardımcı olabilir ve aynı zamanda İsrail’in saldırganlık makinesini yavaşlatabilir veya durdurabilir. Bu nedenle, Fidan’ın son ziyareti ve Erdoğan’ın Tahran’a yapacağı ziyaret kesinlikle memnuniyetle karşılanmalı ve Tahran ile Ankara arasındaki ittifak için akıllı bir diplomatik yaklaşım benimsenmelidir. Ancak, Astana anlaşmasının deneyimi İran diplomatik aygıtının hafızasından silinmemelidir/mehr

Bu ziyaret şu açindan onemli olabilir, Turkıyenın Dırenış cepehsınde yer almasi; Bolgenin guvenligi için, Filistinin bagimsizligi için,Turkiyenin butunlugu için aşiri derecede onemli. Israil’i dolaysiyla ABD’nin bolgedeki planlarini boşa çikarabilirler kalici olarak. Tabi burdaki onemli olan Turkiye yonetiminin samimiyeti, iradesi ve halkiyla butunleşmesi içeredeki biline casus, troll ajan ne varsa deşifre edilip temizlenmesi. bu iyyi niyet okumasi ne yazik ki!. çunku kanser hucreleri ulke idaresini komplet sarmiş; adaletten, finansdan, mediyada, sanayi. patronlari, profosorler vs. ne kadar kilits noktalar varsa—