Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun süredir gündem olan ABD ziyaretini tamamladı. Beklenen Trump görüşmesine dair ortaya atılan iddialar, sonrasında yapılan açıklamalar, muhalefetin pozisyonu derken her şey ciddi bir tartışma konusu haline gelmiş durumda.
Herkes gözünü bu görüşmeye dikmişti.
Erdoğan, Trump ile görüşecek ve masadan büyük kazanımlarla kalkacak… Yandaşların beklentisi ve köpürttüğü başlık buydu.
Meclis’te kümelenen muhalefetin ise beklentisi, ABD’nin Erdoğan’a ders verip gerisin geriye göndermesiydi.
Görüşme iki kesim tarafından da sağa sola çekiliyor.
Bir yanda “hileli seçimi en iyi siz bilirsiniz” sözü büyük bir ders gibi sunuluyor, diğer yanda ise “Trump ‘harika’ görüşme dedi”, “iki saatten uzun görüştü, yetmedi kapıya kadar uğurladı” diye destan yazılıyor.
Peki, gerçek hangisi?
Gelin bu toz bulutunu arayalım…
Asıl gündem neydi?
soL’da görüşme öncesi haberlerde, Erdoğan’ın ana gündemlerinden birinin Suriye’deki pasta paylaşımı olduğuna işaret etmiştik.
Buradaki düğümü Türkiye’deki patronlar ve kendi siyasi çıkarları doğrultusunda çözmek başa yazılınca, masadaki pozisyon bir şey almaktan çok bir şey vermeye odaklandı.
AKP’nin görüşmede bir şey alma, bölgedeki paylaşımda elini yeniden güçlendirme isteğine işaret eden Türkiye Komünist Partisi, “AKP iktidarı bu ziyarete giderken masaya sadece neler verebileceğini koymuş durumdadır. Erdoğan belli ki Trump ne isterse onu alacak, ne talep ederse onu verecektir. Ülkemizin yeraltı kaynakları ve Hazinesi ABD’nin talepleri doğrultusunda soyguna açılacaktır” diyerek Erdoğan’ın görüşmedeki güçsüzlüğüne işaret ediyordu.
Gerçekten de böyle oldu.
Milyarlarca dolarlık Boeing alımını yine milyarlarca dolarlık sıvılaştırılmış doğalgaz alımı takip etti.
İki saatlik görüşmenin içeriğini henüz detaylı şekilde bilemiyoruz ama bu alımlara F-35, F-16 ve dahalarının ekleneceği sır değil. Eskişehir’deki nadir toprak elementlerinin gündeme gelip gelmediğini de muhtemelen kısa süre içinde atılacak adımlarla öğreneceğiz.
Peki, Erdoğan bu görüşme öncesi gündeme getirilen ve bir anda ana gündem maddesi haline gelen “meşruiyeti” alabildi mi?
Uzun süredir içerde ve dışarda büyük bir tıkanma yaşayan AKP’nin tek bir görüşmeyle meşruiyet tazelemesi pek olası görünmüyor.
Görüşme sonrası bir açıklama yapan Trump, Türkiye’ye dönük yaptırımların kaldırılıp kaldırılmayacağına ve F-35’lere ilişkin soruya “F-35’ler konusunda anlaşma yapabiliriz ama önce Erdoğan bizim için bir şeyler yapacak” yanıtını boşuna vermedi sanıyoruz.
Gazze’deki soykırım ve Trump’a alkışlar
Peki, görüşme öncesi ısrarla altı çizilen İsrail başlığı, Gazze’deki soykırım ne oldu?
Kameralar karşısında bu konunun hiç açılmaması tesadüf değil.
“Muhalif” bazı yayın organlarında bu konu hiç gündeme gelmedi denilse de Erdoğan ABD dönüşü yaptığı açıklamada “Sayın Trump toplantıda Gazze’deki çatışmaların son bulmasını, kalıcı barışa ulaşmanın gerekliliğini ifade etti. Biz de Gazze’de ve Filistin’in tamamında önce ateşkese, sonra da kalıcı barışa nasıl ulaşılabileceğini anlattık. Orada bir anlayış birliği oluştu” dedi.
Bu sözler kimse için pek tatmin edici görünmüyor ancak hiç şaşırtıcı da değil.
Zira bu görüşmeden bir gün önce Erdoğan’ın da katıldığı, Trump’ın ev sahipliğinde bir Gazze zirvesi düzenlendi.
Zirvede soykırımın başından bu yana İsrail’e silah yağdıran, Netenyahu için “savaş kahramanı” diyen Trump’ın çözüm önerisinin alkışlandığını, Arap devletleri liderleri ve Erdoğan’ın Trump’a teşekkür ettiğini biliyoruz.
Bugün öğreniyoruz ki, Trump’ın alkışlanan planının arkasında eski İngiltere Başbakanı Blair’i Gazze’nin başına getirmek varmış.
Malum zirvede, Filistinlilerin yönetiminden bütünüyle arındırılmış turistik Gazze planı mı alkışladı, gerçekten merak konusu.
‘Muhalifler’ neden mutsuz ve meşruiyet meselesi
Öte yandan görüşmeden çıkan fotoğraftan Meclis’te kümelenen muhalif parti liderlerinin mutsuz olduğu görülüyor.
Bu nedenle “seçim hilesi atfı Erdoğan’a büyük tokattı” çıkışının ötesine pek geçilemedi.
Bu durumdan mutsuz görünen bu isimlere ilişkin TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’dan dikkat çeken bir değerlendirme geldi.
“AKP’yi ‘batı’nın durduracağını, en azından terbiye edeceğini uman muhalifler dünden itibaren bir kez daha karalar bağladı. Bu kaçıncı oldu acaba?” diye soran Okuyan, “Ancak dünkü görüşmeden sonra, Vaşington’dan bahşedilen ‘meşruiyet’ ne olursa olsun iktidarın karşı karşıya olduğu iç ve dış zorlukların ve giderek derinleşen ‘yönetme’ krizinin hafifleyeceğini düşünmek çok saçma. Tersine dünden itibaren yeni başlıklar eklenecek Türkiye’nin yüklü sorun envanterine. ABD ile arayı düzeltince böbürlenen, gerilim oldukça ‘batıya sallayan’ Osmanlıcı ‘anti-emperyalizmden’ ya da iktidar ABD’den azıcık uzaklaşınca ‘otoriterleşiyoruz’ diye feryat eden ama Erdoğan ABD ile arayı düzelttiğinde aniden ‘bağımsızlık’ şarkıları söylemeye başlayan muhalif ‘anti-emperyalizmden’ gına geldi! Emperyalizm emperyalizmdir. Ankara’ya ya da düzen muhalefetine mavi boncuk takınca bir değişiklik olmuyor” ifadesini kullandı.
AKP’nin bu görüşmeden güçlenerek çıktığı iddialarına da muhalefetin pozisyona da tepki gösteren Okuyan’ın özellikle görüşmeye damga vuran meşruiyet konusuna dair vurgusu oldukça kritik görünüyor.
AKP’nin ciddi bir yönetme krizi içinde olduğuna uzun süredir işaret eden TKP Genel Sekreteri Okuyan, dünkü görüşmenin bu krize yeni yükler bindirdiğine işaret ederek bu konuda yaygın olarak yapılan yorumların dışında bir gerçeği dile getirmiş oldu.
sol