Her insan, hakikatin saf savunucusu olduğunu iddia eder; ne var ki, hakikatin ne olduğunu açıkça dile getiren pek azdır. Oysa hakikat, çelişmemezlik ilkesine sadık kalarak inşa edilmiş bir düşünce sistemi, bir din anlayışı, bir felsefi ekol ya da en geniş anlamıyla bir dünya görüşüdür. !
FELSEFEDE ÇELİŞMEMEZLİK İLKESİ :
“Mantığın Omurgası ve Hakikatin En Sağlam Dayanağı”
Felsefe, düşüncenin tutarlılığını sağlamak amacıyla belirli mantıksal ilkeler üzerine inşa edilmiştir. Bu ilkelerden biri olan çelişmemezlik ilkesi (ya da “çelişmezlik ilkesi”), düşüncenin ve dilin anlamlı olabilmesinin temel koşullarından biridir. Bu ilkeye göre, aynı anda, aynı bağlamda bir önerme hem doğru hem yanlış olamaz. Çelişmemezlik ilkesi hem klasik mantığın hem de metafiziğin en köklü dayanaklarından biri olarak kabul edilir.
Bu makalede çelişmemezlik ilkesinin tarihsel kökenleri, felsefi temelleri, farklı filozoflarca nasıl ele alındığı ve çağdaş mantık açısından önemi detaylı şekilde incelenecek; örneklerle ilkenin anlaşılır olması sağlanacaktır.
Çelişmemezlik İlkesinin Tanımı:
Çelişmemezlik ilkesi (Latince: principiumnon-contradictionis), klasik mantığın üç temel ilkesinden biridir. Diğer iki temel ilke ise özdeşlik ilkesi (A, A’dır) ve üçüncü hâlin imkânsızlığı (ya A ya da A değil) olarak adlandırılır. Çelişmemezlik ilkesine göre:
“Bir şey aynı anda hem kendisi hem de kendisinin karşıtı olamaz.”
Formel mantık açısından bu, şöyle ifade edilir:
¬(P ∧ ¬P)
Yani bir önermenin hem doğru hem yanlış olması mümkün değildir. Bu ilke, yalnızca mantıksal düşüncenin değil, aynı zamanda dilin, anlamın, bilimin ve felsefenin tutarlılığı açısından da zorunlu kabul edilir.
Felsefi örnek;
Eğer “Bütün insanlar ölümlüdür” ve “Sokrates ölümsüzdür” önermeleri aynı bağlamda doğru kabul edilirse, mantıksal bir çelişki ortaya çıkar. Çelişmemezlik ilkesine göre bu iki önerme aynı anda doğru olamaz.
Gündelik örnek;
Bir yapıdaki ışık anahtarı aynı anda hem açık hem kapalı olamaz; elektrik sisteminde mantıksal bir tutarlılık sağlamak için bu ilke gereklidir.
Tarihsel Arka Plan:
Aristoteles ve Çelişmemezlik;
Çelişmemezlik ilkesinin en sistematik ilk ifadesi Aristoteles tarafından yapılmıştır. Metafizik adlı eserinde bu ilkeyi “en sağlam ilke” olarak tanımlar:
“Aynı şeyin aynı anda hem var olması hem de yok olması imkânsızdır; aynı özne için, aynı açıdan ve aynı koşullar altında.”
Örnek;
Aristoteles, bir ağacın hem var hem yok olamayacağını belirtir. Eğer bu kabul edilmezse, herhangi bir şey hakkında doğru bir konuşma yapmak imkânsız hâle gelir.
Mantıksal örnek;
“Ateş yanar ve yakar ile Ateş yanmaz ve yakmaz”
“Su ıslaktır ve Sıvıdır ile Su Kurudur ve Katıdır”
Önermeleri, aynı bağlamda doğru olamaz; çelişmemezlik ilkesine aykırıdır.
Stoacılar, Orta Çağ ve İslam Filozofları:
Stoacılar ve Orta Çağ Hristiyan filozofları (özellikle Thomas Aquinas), bu ilkeyi Tanrı’nın varlığına dair akıl yürütmelerde temel kabul etmiştir.
İslam düşüncesinde özellikle İbn Sînâ ve Farabî, mantıksal düşüncenin temelinde çelişmemezlik ilkesine sıkça yer vermiştir.
İbn Sînâ örneği;
İbn Sînâ’ya göre bir varlık hem kendisi hem de yokluğu aynı anda olamaz; örneğin Yaratıcı’nın varlığı ile yokluğu çelişir. Felsefi ve teolojik tartışmalarda çelişmemezlik ilkesine dayalı akıl yürütme zorunludur.
Farabî örneği;
Farabî, toplumda doğru ve yanlış eylemleri değerlendirirken çelişmemezlik ilkesini kullanır;
Bir kişinin aynı anda hem erdemli hem de tamamen erdemsiz olması mantıksal olarak çelişkidir.
Felsefi örnek;
Eğer bir teori hem doğru hem yanlış olarak savunulursa, bu teori tartışma konusu olmaktan çıkar ve bilgi üretimi durur.!
Gündelik örnek;
Bir su musluğu aynı anda hem açık hem kapalı olamaz; mantık ve fizik açısından bu imkânsızdır! musluk hem açık hem’de kapalı olması için musluğun BOZUK olması gerekirki o zamanda Musluk artık arızalıdır Doğru çalışmıyordur.
Felsefi Önemi :
Mantığın Temel Direği;
Mantık, çıkarımların doğruluğunu değerlendirirken bu ilkeyi kullanır. Örneğin, bir argümanın hem doğru hem de yanlış olamayacağı varsayımı olmadan doğru sonuçlara ulaşmak imkânsız hale gelir.
Örnek;
“Bütün insanlar ölümlüdür” önermesinden “Sokrates ölümlüdür” sonucu çıkarılır. Eğer çelişmemezlik ilkesini reddederseniz, aynı önermeden zıt sonuçlar elde edilebilir ve mantıksal tutarlılık kaybolur.
Bilgi Teorisi ve Bilimin Temeli:
Bilimsel hipotezler, gözlemlerle çelişmediği sürece geçerlilik taşır. Bir teori aynı koşullarda hem doğru hem yanlışsa, bilimsel yöntem çöker. Bu nedenle, çelişmemezlik ilkesi bilimsel düşüncenin önkoşuludur.
Örnek;
“Kimya deneylerinde bir madde aynı koşullar altında hem çözünür hem de çözünmez olamaz.”
Bu ilke, laboratuvar sonuçlarının tutarlılığını sağlar.
Etik ve Hukukta Tutarlılık :
Etik sistemler ve hukuk kuralları da bu ilkeye dayanır. Bir eylemin hem doğru hem yanlış olması hukuk sistemini işlemez kılar.
Örnek;
“Bir mahkeme aynı davada hem suçlu hem masum hükmü veremez” adalet sisteminin işleyişi için mantıksal tutarlılık şarttır.
Mantıksal ve Gündelik Örneklerle Anlatım :
Matematik ve Mantık
“Bir sayı hem çift hem tek olamaz.”
“Bir geometrik şekil hem üçgen hem de kare olamaz.”
Bu tür örnekler, çelişmemezlik ilkesinin soyut ve matematiksel düzeyde de geçerli olduğunu gösterir.
Fizik ve Doğa :
Bir cisim aynı anda hem hareketli hem de durağan olamaz (aynı bağlam ve referans noktasında).
Su, aynı sıcaklık ve basınç altında hem donmuş hem sıvı olamaz (standart fizik koşullarında).
Dil ve Anlam :
“Bu cümle hem doğru hem yanlış” ifadesi anlam olarak geçersizdir.!
Konuşmalar ve yazılı metinlerde, çelişkili ifadeler mantıksal karmaşaya yol açar.
Sonuç :
Çelişmemezlik ilkesi, felsefi düşüncenin ve mantığın temel yapıtaşlarından biridir. Aristoteles’ten günümüze kadar pek çok filozof bu ilkeyi düşüncenin ve anlamın zorunlu koşulu olarak kabul etmiştir. İbn Sînâ ve Farabî gibi düşünürler de bu ilkeyi hem metafizik hem ahlaki ve toplumsal bağlamda ele almışlardır.
Makalede sunulan matematiksel, mantıksal, fiziksel ve dilsel örnekler, çelişmemezlik ilkesinin hem teorik hem de pratik açıdan anlaşılmasını sağlamaktadır. İlke, mantık, bilim, etik ve hukuk alanlarında tutarlılığın vazgeçilmez bir parçasıdır ve günümüzde de akademik düşüncenin merkezinde yer almaktadır.
Makalemin son kısmında, Türkiye’de takip ettiğim düşünür, yazar ve konuşmacılardan
Dr. Murat Aydoğdu’nun fikirlerine yer vermek istiyorum. Kendisi, çelişmezlik ilkesi üzerinden ortaya koyduğu düşünceler ve algılarla, bu ilkenin önemini ve bütün düşünce sistemlerinin doğru veya yanlış olduğunun sağlamasını yapabilecek temel bir nitelik taşıdığını bize fark ettirmiştir. Ben ve benim gibi birçok arkadaş bu konuda kendisinden çok istifade ettik. Hatta bu makaleyi yazmama vesile olan da hocamızın konuşmaları ve yazılarıdır. Bu nedenle hem kendisine teşekkürlerimi sunmak hem de makalemi okuyan siz değerli okuyuculara, onun ses kaydı şeklindeki konuşmalarını dinlemenizi önermek istiyorum. Çelişmezlik ilkesinin önemini ortaya koyan hocamızın kendi eliyle yazmış olduğu kısa bir notunu burada siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim:
“Varlıkların temelinden Allah’ı çıkardığınızda varlıkların durumu ne ise, ilim ve bilginin temelinden çelişmemezlik ilkesini çıkardığınızda da ilim ve bilginin durumu aynı olur”!
Çelişmemezlik ilkesinden gafil kalmış bir düşünce sistemi, dini anlayış, felsefi ekol ve en genel anlamda bir dünya görüşünün hiçbir geçerliliği ve ilmî değeri yoktur. Öte yandan, çelişmezlik ilkesi üzerine inşa edilmiş bir düşünce sistemi, dini anlayış veya felsefi ekolün bilgi mertebesinde birbiriyle çelişmesi de imkânsızdır. Dolayısıyla bir ekolün değerini sağlayacak tek unsur, çelişmemezlik ilkesine sadık kalmaktır”.
İnsanlık tarihi boyunca oluşturulmuş bütün düşünce sistemleri üç temel iddiadan birine dayanır:
(1) “Yaratıcı yoktur”
(2) “İtaat isteyen bir yaratıcı yoktur”
(3) “İtaat isteyen bir yaratıcı vardır”
Bugün dünyada yaşayan yaklaşık dokuz milyar insan, hatta ilk insan Hz. Âdem’den (a.s.) son insana kadar yaşayacak bütün insanlar bu üç iddiadan birini kabul etmek zorundadır. Zira çelişmemezlik ilkesi gereği, hiç kimse her üçünü birden reddedemez, her üçünü birlikte kabul edemez ve üçünden ikisini kabul birini reddedemez. Üçünü birden reddeden de üçünü birlikte kabul eden de ve üçünden ikisinikabul edip birini reddeden de kendini yalanlamış olur.
Her insanın kimlik ve asıl hüviyetini şekillendiren insanın kabul veya reddettikleridir. Dolayısıyla, dünyadaki her insanın hüviyet ve kimliği kabul ettiği bu üç iddia üzerinden oluşur. Yani her kim bu üç iddiadan hangisini kabul ederse o iddiayla özdeşleşir ve ona göre kimliği şekillenir, dolayısıyla bütün insanlar toplam olarak üç kimlik üzerinden üç tip insan şeklini temsil eder. Ancak her üç tip insana bu üç iddiadan birisini seçtiren hepsinde zorunlu olarak var olan ortak bir kabuldür, o da çelişmemezlikkabulüdür. Dolayısıyla çelişmemezlik kabulü bütün insanlarda ortak bir kabul olarak vardır ve bu kabul gereğidir ki hiçbir insan ne bu üç iddianın üçünü birden kabul edebilir ne üçünü toptan reddedebilir ve ne onlardan ikisini kabul birisini reddedebilir. Buna binaen, insanın asıl nüvesi ve asıl hakikati ve bir diğer ifadeyle onun fıtratı ve aklını şekillendiren nüve çelişmemezlik kabulüdür. Yani çelişmemezlik kabulü insanın yaratılış yapısında yaratıcısını temsil eden bir hakikattir. Bu yüzdendir ki her insan, bu fıtratı ve hakikati gereğince üç iddiadan sadece birini seçip kabul etmek zorundadır. Dolayısıyla zikir edilen üç iddiadan hangisi çelişmemezlik ilkesine uyumluysa, o iddia sahibi kendi özüyle uyumlu, hakikatinden yabancılaşmamış ve yapacağı amellerin tamamı hakikattir, karşılığını muhakkak alacaktır. Ama üç iddiadan hangisi çelişmemezlik ilkesine ters ve onunla uyumlu değilse o iddianın sahibi özünden ayrılmış, hakikatinden yabancılaşmış ve kabul ettiği iddia üzerinden gerçekleştireceği amellerin tamamı hakikat görünümde bir serap niteliğindedir;
“Bunlar iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir” (Kehf, 104).
“inkar eden kimselerin yaptıkları işler (kendi hakikatine ters olanların amelleri) düz bir arazide görünen bir serap gibidir. Susamış adam, onu su sanır, ta onun olduğu yere gelir, hiçbir şey bulamaz. Fakat Allah’ı yanında bulur. Allah da onun hesabını görür. Allah, hesapları çok seri görendir”
(Nur; 39).
Akıl ile tespit edilen bu gerçeklerin tamamı kıyametten sonra açık bir şekilde ortaya çıkacağını
Kuran-ı Kerim bildirmektedir:
“O gün herkes, iyilik (yaratılışıyla uyumlu) ve kötülük (yaratılışıyla uyumsuz) olarak ne yaptıysa onu karşısında bulur. Yaptığı kötülükle kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Allah, sizin kendisine karşı gelmekten sakınmanızı ister. Allah, kullarına karşı Çok Şefkatli’dir.”
(Ali İmran, 30).
Özetle;
Kendi düşünce sistemini, felsefi ekolünü veya dini anlayışını çelişmemezlik ilkesi üzerinden oluşturmuş kimsenin düşünce sistemi, dini anlayışı, felsefi ekolü ve en genel anlamda dünya görüşü doğru ve onun üzerine kuracağı yaşam tarzı hak ve adaleti gerçekleştirebilecek niteliktedir. Bu ilkeden gafil ve ilkeyle çelişecek şekilde oluşturulmuş olan düşünce sistemleri, dini anlayışları, felsefi ekoller ve en genel anlamda dünya görüşleri yanlış ve onun üzerinden kurulan yaşam tarzları muhakkak adaletsizliğe ve fesada kaynaklık yapacaktır.
(Dr. Murat Aydoğdu)
“Çelişmemezlik ilkesi, düşüncenin pusulasıdır; çelişen iddialar bir arada var olamaz ve akıl yalnızca bu ilkeye dayanarak hakikati güvenle görebilir.”
Araştırmacı: Atakan Çelik
19.09.2025
Kaynakça
- Aristoteles. Metafizik. (Çev. Ahmet Arslan). Ankara: BilgeSu Yayıncılık, 2011.
- Copi, I. M., Cohen, C. IntroductiontoLogic. PearsonEducation, 2013.
- Farabî. El-Medinetü’l-Fazıla. (Çev. Hanefi Özcan). İstanbul: İz Yayıncılık, 2005.
- İbn Sînâ. El-İşaret ve’t-Tenbîh. (Çev. Ahmet Arslan). İstanbul: İnsan Yayınları, 2000.
- Nasr, S. H. İslam Bilim Düşüncesi. İstanbul: İnsan Yayınları, 2000.
- Dr.MuratAydoğdu :
Telegram üzerinden tüm Felsefe Dersleri,Makale Tahlilleri
- Dr.MuratAydoğdu :
Doğru Düşüncenin Temel İlkeleri: İtaat Meselesi. [Video].
https://www.youtube.com/watch?v=4zHPkBiF7hM
8.Dr.MuratAydoğdu :
Doğru düşüncenin temel ilkeleri: Çelişmezlik ilkesi ve Adalet meselesi
https://www.youtube.com/watch?v=gDzkjJdCmNs