Hamas’ın Bir Numaralı Adamı Nasıl Siyonistlerin Kâbusu Oldu?

Şehit Yahya Sinvar’ın 2011 yılındaki esir takası görüşmelerindeki belirleyici rolü ve Siyonist rejim hapishanesinde ölümün eşiğine kadar gitmesi, bu direniş komutanının hayatının az bilinen yönlerinden sadece bazılarıdır. Bu hikâyeler, onun hücre arkadaşları tarafından anlatılmıştır.

Yahya Sinvar, ailesinin Mecdel bölgesinden göç etmesinin ardından, Gazze’nin Han Yunus mülteci kampında doğdu ve orada büyüdü. Eğitimini Han Yunus kampındaki okullarda tamamladı, ardından İslam Üniversitesinde yükseköğrenimini sürdürerek Arap Dili ve Edebiyatı alanında diploma aldı.

Sinvar, tutuklandıktan sonra, hapishane içinde de güvenlik faaliyetlerini sürdürdü ve Hamas mahkûmlarının liderliğini üstlendi. Filistinli eski tutuklulardan, Demokratik Cephe üyesi İsmet Mansur, Sinvar hakkında şunları söylüyor: “Sinvar’la tanıştığınızda, sade, dindar, sıradan bir insan görürsünüz. Ancak onun dindar geçmişi ilişkilerinde belirgindir. O uzlaşmaya yanaşmazdı, çözüm veya anlaşma formüllerini ancak taktiksel bir çerçevede görürdü.”

Abdülfettah Dule, uzun yıllar Siyonist hapishanelerinde kalmış bir El-Fetih üyesidir. Sinvar’la ilk kez 2006 yılında tanıştığını söyleyen Dule, onu “toplumcu, insancıl bir kişilik” olarak tanımlıyor.

Selahaddin Talib, Hamas’ın eski tutuklularından biri olarak, Sinvar’la yıllarca aynı hapishanede kalmış ve onunla birlikte serbest bırakılmıştır. Selahaddin Talip, Sinvar’la ilk tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Ebu İbrahim’in’ tevazusu ve gençlerle kurduğu samimi ilişki sizi hemen cezbeder. Ancak aynı zamanda, onun güvenlikçi kişiliği diğer liderlerden belirgin biçimde farklıydı.”

Hapishanedeki Güvenlik Takıntısı

1990’ların ortalarında, Hamas hareketi ve onun Batı Şeria ile Gazze’deki kadroları ağır darbeler aldı. Siyonist istihbarat servisleri, Yahya Ayyaş ve İmad Akil gibi birçok Hamas liderini suikastla ortadan kaldırdı, geniş çaplı tutuklama operasyonları yürüttü ve birçok hücreyi etkisiz hale getirdi.

Bu gelişmeler hareketin temelini sarstı ve etkileri İsrail hapishanelerine kadar uzandı. İşte bu dönemde Sinvar, “güvenlik takıntısı dönemini” başlattı.

Sinvar ve Şalit Dosyasındaki Görüşmeler

1990’ların başında Sinvar, İsrail hapishanelerindeyken, Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları sahneye çıktı ve Siyonist ordu hedeflerine yönelik bir dizi eylem gerçekleştirmeye başladı. Sinvar’ın Kassam Tugayları’nın bazı liderleriyle hapishane içindeki ilişkileri güçlendi. Bu temaslar sonucunda ve 2011’de serbest bırakılmasının ardından, Sinvar’ın hayatında yeni bir dönem başladı.

Bu bağın gelişmesiyle birlikte, Gilad Şalit adlı Siyonist askerin esir değişimi tamamlandığında, yani 2011’de “Ebu İbrahim” ve arkadaşları özgürlüklerine kavuştuktan sonra, Sinvar hareketin yeni bir safhasına girdi. Kardeşi Muhammed Sinvar, Kassam Tugayları’nda üst düzey bir komutandı ve Şalit’in kaçırılması ve yıllarca gizli tutulması operasyonunda kilit rol oynamıştı.

2011 yılındaki esir takası görüşmeleri sırasında, Yahya Sinvar hapishane içindeki en etkili isimlerden biri haline geldi. O kadar etkiliydi ki, İsrail tarafının müzakere dosyasından sorumlu yetkili bir gün bizzat hapishaneye gelip doğrudan Sinvar’la görüşme yaptı, çünkü onun sürecin gidişatında belirleyici rol oynadığını biliyordu.

Ölümün Eşiğine Kadar Gitmek

Takas görüşmeleri son aşamasına gelirken, Sinvar ciddi bir hastalığa yakalandı ve ölümün eşiğine geldi. Bu durum, İsrail makamlarının hesaplarını altüst etti.

Dule şöyle anlatıyor: “Sinvar çok inatçıydı, hapishane yönetiminin sağlık merkezine gitmeyi sürekli reddediyordu.”

Sinvar’ın durumu hızla kötüleşti ve bilincini kaybetti. Sonunda arkadaşları onu zorla hapishane revirine götürmek zorunda kaldı. Sinvar’ın o gün Beer Şeba hapishanesinin kliniğine getirilmesi, yönetim içinde büyük bir paniğe neden oldu, acil durum ilan edildi ve Sinvar’ın bulunduğu bölüm kapatıldı.

Siyonist rejim, daha önce hiçbir Filistinli mahkûmun sağlığına bu kadar önem vermezken, benzeri görülmemiş bir şekilde bir helikopter hemen hapishane pistine indi ve Sinvar acilen Soroka Hastanesi’ne kaldırıldı. Doktorlar başında iyi huylu bir tümör buldular ve onu hızla ameliyat ettiler. Operasyon son derece karmaşık ve tehlikeliydi. Sinvar ölümle yaşam arasında gidip geldi.

İsraillilerin bu panik hâli, Şalit takası müzakerelerinde Sinvar’a ne kadar bağımlı olduklarını gösteriyordu. Çünkü onun ölümü, sürecin tamamen çökmesine yol açabilirdi.

Sinvar’ın Saadet ve Barguti ile İlişkisi

Mansur konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Sinvar kuzey Filistin’deki Hadarim Merkez Hapishanesinde, Filistinli önde gelen liderlerden Mervan Barguti ve Ahmed Saadet ile bir araya geldi. Onların aralarında güçlü bir saygı ve ortak dil vardı. Görüşleri tamamen aynı değildi ama aralarındaki güven ve saygı, işbirliği yapmalarını mümkün kılıyordu.”

Bu üç isim, hapishanelerdeki açlık grevlerinin ve dış dünyaya gönderilen mesajların öncüleriydi. Bunların en önemlisi, 2006 baharında yayımlanan ‘Ulusal Uzlaşı İçin Esirler Belgesi’ydi’. Bu belge, Filistin siyasetinin iki ana kutbu olan Fetih ve Hamas arasındaki derin bölünmeyi onarmayı amaçlıyordu.

“Kassam Tugayları ve Sinvar” 2011 Sonrası

Sinvar, 2011’deki esir takasıyla serbest bırakıldıktan sonra, Hamas’ın askeri kanadıyla ilişkilerini güçlendirdi. 2012’de Hamas Siyasi Büro üyeliğine seçildi ve askeri kanatla ilişkiler dosyasının sorumluluğunu üstlendi. 2017 seçimlerinde ise Gazze’de Hamas Siyasi Bürosu Başkanlığına yükseldi.

Siyonist Rejim Hapishanelerinde Aksa Tufanı’nın İlk İşaretleri

Dule şöyle anlatıyor: “Hapishanede Sinvar için her zaman “büyük bir eylem için görevlendirilmiş adam” imajı vardı. Bu algı, onun tutuklulara gönderdiği çok sayıda mesaj ve konuşmayla güçlenmişti. 2023’te Aksa Tufanı Operasyonunun başlaması ve İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlarla birlikte, Siyonist rejim Sinvar’ı “direnişin yüzü” olarak gördü ve Aksa Tufanı operasyonunun tam sorumlusu ilan etti.

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın