İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı Siyasi ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Başkanı Said Hatibzade, Belarus’un CTV televizyonuna verdiği demeçte, üçüncü “Avrasya Güvenlik Yapısı Zirvesi” hakkında konuştu. Hatibzade, konferansın oturum aralarında önemli görüşmeler yapıldığını belirterek, “Ben de bu fırsattan yararlanarak Belarus Dışişleri Bakanı ile bir araya geldim. Bu görüşmeler son derece verimli ve yapıcı geçti.” dedi.
Hatibzade, “İran için güvenlik soyut bir kavram değil, somut bir tecrübedir.” ifadelerini kullandı ve sözlerine şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yaz Amerika Birleşik Devletleri ve Siyonist rejim İran’a saldırdı. Bu saldırı kapsamında, bazı bilim insanlarımız ve üst düzey komutanlarımız aileleriyle birlikte gece yarısı suikasta uğrayarak şehit edildiler. Onlar İran’ın teslim olacağını sandılar; ancak İran’ın yanıtı kararlı ve eziciydi. On iki gün sonra ateşkes talebinde bulunan kendileri oldular.”
İranlı yetkili şöyle devam etti: “Siyonist rejim son iki yılda Orta Doğu’daki birçok ülkeye saldırılarda bulundu ve Suriye’nin bazı bölgelerini işgal etti. Ancak İran’a saldırmakla tarihinin en büyük hatasını yaptı. İsrail’in yenilmezlik efsanesi, İran’ın karşılığından sonra tamamen çöktü.”
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, ABD ve İsrail’in jeopolitik hırslarının sona ermediğini vurgulayarak, “Bu iki tarafın uluslararası hukuka en küçük bir bağlılığı dahi yoktur.” dedi ve şöyle sözlerine ekledi: “Biz İran’da her şeyden önce yeni bir savaşın çıkmasını önlemeye çalışıyoruz. Ancak eğer yeni bir savaş başlarsa, İran’ın başka bir yolu yoktur; saldırgana karşı kesin bir zafer kazanmak zorundadır. Saldırgan, kararından kesinlikle pişman olacaktır.”
Hatibzade, Amerika Birleşik Devletleri’nin politikasıyla ilgili olarak ise, “Öncelikle ABD’nin planına ve aklındakilere bakmak gerekir. Bugün Amerika, diğer ülkelere karşı açık biçimde güç kullanmaktadır ve son on yılların en çıplak biçimde şiddete başvurduğu dönemini yaşamaktadır. ABD’nin temel hedefi, askerî güç aracılığıyla diğer ülkeler üzerindeki hegemonyasını ve üstünlüğünü sürdürmektir. Savunma Bakanlığı’nın ‘Savaş Bakanlığı’na dönüşmesi de bu çerçevede anlaşılmalıdır.” ifadesini kullandı.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, Trump’ın televizyondaki ifadelerine değinerek, ABD’nin artık uluslararası hukuka ve doğru siyasi ilkelere göre hareket etmek istemediğini; bunun yerine sahada her ne pahasına olursa olsun “galip” gelmek istediğini açıkça söylediğini belirtti.
Hatibzade, Trump’ın son açıklamalarında Venezuela’daki katliamı doğal bir olay olarak nitelendirdiğini, Filistin halkını “onlar için cehennemi başlatmakla” tehdit ettiğini ve yaşanan soykırımı sıradanlaştırdığını kaydetti. Bu tutumların, daha önce tanıdığımız küresel düzenin ABD ve müttefiklerinin eylemleri nedeniyle kökten değiştiğini gösterdiğini ifade etti. ABD ve bölgesel aracı olarak İsrail, yeniden gözden geçirmeci bir aktör haline gelmiştir.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı devamında şunları vurguladı: “Onlar artık hiçbir ahlaki, siyasi veya uluslararası değere bağlı değiller. Bu durum bizim, Belarus’un, Çin ve Rusya ile diğer bağımsız ülkelerin geleceğimizin oyunlaştırılmasına izin vermememiz gerektiği anlamına geliyor. Milletlerimizin kaderiyle kumar oynamalarına göz yaramayız. Gerçek yolumuz direnmek ve dimdik durmaktır. Saldırganlar “Güney dünyasını” teslim olmaya zorlayabileceklerini sanıyorlar, ama yanılıyorlar.”
Hatibzade, onların yaklaşımının küresel düzeni yeniden yazmaya yönelik stratejik bir irade olduğunu belirterek şöyle dedi: “Bu tür politikalara bireysel, geçici veya taktiksel tepkilerle karşılık veremeyiz. Birlik olmalı ve ortak bir strateji geliştirmeliyiz. Ancak bu şekilde rakibe karşı zafer kazanabiliriz.”
İran Bakan Yardımcısı, Belarus Cumhurbaşkanı’nın güvenlik konferansındaki konuşmasına atıfta bulunarak şunları ekledi: Lukaşenko’nun konferansta söyledikleri büyük önem taşıyor. BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve “Küresel Güney” ülkeleri bu farkındalığı eyleme dönüştürmeli ve karşı tarafı geri adım atmaya zorlamalıdır.
Hatibzade sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz hiçbir zaman çatışma peşinde olmadık; fakat onlar çatışma yolunu seçtiler. Müzakerelerin ortasındaydık, fakat yaptıklarıyla diplomasinin seyrini değiştirdiler ve bize saldırdılar. Biz barışsever bir milletiz; ancak savaş bize dayatılırsa, iyi savaşırız. İran, yaşayan en eski medeniyettir ve uluslararası ilişkilerde yalnızca saygı ve adalet dilini kabul eder.”
İranlı diplomat, Belarus’un ülkelerin enerjiye erişme ve nükleer teknolojiyi geliştirme konusundaki meşru hakkını desteklediğini belirterek, “Biz bu tutumu memnuniyetle karşılıyoruz. Bu tutum, ilkesel ve adildir,” dedi.
“Kendileri için ‘mutlak hak’ tanıyan ülkelerle, siyasi nedenlerle haklarından mahrum bırakılan ülkeler arasında, nükleer teknolojinin barışçıl kullanımı açısından bir fark görmüyoruz. İran’ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma hakkını kararlılıkla savunuyoruz.”
Bu diplomat, İran’ın nükleer programının İran İslam Devrimi’nden önce, ABD’nin yardımıyla başlatıldığını hatırlatarak, “Amerikalılar İranlı bilim insanlarını eğitmişti. Ancak devrimden sonra, aynı ülke İran’a engel oldu. İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın (NPT) bir üyesidir. Oysa Siyonist rejim bu antlaşmanın tarafı bile değildir ve nükleer cephaneliğini gizlememektedir.” ifadelerini kullandı.
Hatibzade, “ABD ve İsrail İran’a saldırdığında, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) 22 denetçisi İran’da bulunuyordu ve o dönemde faaliyetlerine devam ediyorlardı. Ajans tarihindeki en kapsamlı denetimler İran’da gerçekleştirildi ve hiçbir sapma tespit edilmedi. Ajans Genel Direktörü de iki hafta önce, bu saldırılardan önce ve sonra hiçbir ihlal gözlemlenmediğini doğruladı.” dedi.
Hatibzade, sözlerine şöyle devam etti: “Onlar çok iyi biliyor ki İran, kitle imha silahı üretmenin peşinde değildir. Asıl sorunları, İran’ın bağımsızlığını kabul etmemeleridir; bağımsız bir ülkeyle eşit ilişki kuramazlar. Tek amaçları, İran’ı zayıf bir konumda tutmak ve kendini savunamayacak hale getirmektir. Diyorlar ki: ya bizimle olun ve bizim şartlarımızı kabul edin, ya da hiçbir hak ve imkânınız olmasın. İran’ın cevabı nettir: Biz hiçbir gücün uydusu değiliz, başkalarını da uydumuz yapmak istemiyoruz. Bizimle güç diliyle konuşulmasına izin vermeyiz. Sınırlarımızı, haklarımızı ve gücümüzü biliyoruz ve bunlara inanıyoruz.”
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, “Dünyanın ve bölgenin şu anda karşı karşıya olduğu en önemli krizlerden biri Ukrayna savaşıdır.” diyerek, “Avrupa’nın bu savaşı uzatma politikası son derece yıkıcıdır. Bu kriz sona erdiğinde, herkes için daha iyi olacaktır. İran, Belarus hükümeti ve cumhurbaşkanının bu çatışmanın sona erdirilmesi için iş birliği ve yardım teklifini memnuniyetle karşılamakta ve savaşın en kısa sürede bitirilmesi yönündeki her girişimi desteklemektedir.” ifadelerini kullandı.
Hatibzade, İran-Belarus ilişkilerine dair de şu değerlendirmede bulundu: “İran ve Belarus arasındaki ilişkiler her zaman yüksek düzeyde olmuştur. Belarus, İran’a karşı uygulanan yaptırımlarda yer almamış ve İran’ın bağımsız kalkınma hakkını desteklemiştir. Bu tutum, İran tarafından da Minsk’e destek şeklinde karşılık bulmuştur. Son yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerde kayda değer bir gelişme yaşanmıştır; Belarus Cumhurbaşkanı’nın İran’a yaptığı ziyaret ve üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmeler bunun örnekleridir.”
Hatibzade, sözlerini şöyle tamamladı: “Üst düzey ziyaretlerin sürekli değişimini sürdürüyoruz ve İran ile Belarus arasındaki stratejik anlaşma ilişkilerimizde dönüm noktası olacak. Yakın gelecekte, İran Dışişleri Bakanı’nın Belarus ziyaretini gerçekleştirmeyi, ortak ekonomik komisyonları ve dışişleri bakanlıkları arasındaki diplomatik istişareleri sürdürmeyi, ayrıca hukuki müzakereleri ilerletmeyi planlıyoruz.”
İranlı diplomat, iki ülke ilişkilerine değinerek şunları söyledi: “Henüz beklediğimiz düzeyde tam bir ilişki seviyesine ulaşmadık ve yapılacak çok işimiz var. Her şeyden önce halklar arasındaki ilişkilere ve özel sektör işbirliğine odaklanmamız gerekiyor. Örneğin, İran tek taraflı olarak Belarus vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırdı ve Belaruslular için İran’a seyahat serbest hale geldi. İran yaklaşık 90 milyon nüfusa sahip bir ülke; eğer Belarus da karşılıklı olarak vizeyi kaldırırsa, İranlı turistler de o ülkeyi ziyaret edebilirler. Lojistik projeler ve transit koridorlarının kullanımıyla ilgili çalışmalar sürüyor ve yakın gelecekte sonuçlanmasını bekliyoruz.”
Hatibzade, Batı Asya’daki duruma ilişkin değerlendirmesinde şöyle konuştu: “Ortadoğu’da son iki yılda gerçek anlamda insanlık suçları ve bir felaket yaşandı. Soykırım, geniş çaplı bombardımanlar, hastaneler ile okulların yıkımı ve Filistinli sivillerin katledilmesi gerçekleşti. Gerçek bir barış tesis edilmedi ve yapılan her türlü geçici anlaşma kısa ömürlü oldu. Bunun örneği, Filistin temsilcilerinin bile katılmadığı Şarm eş-Şeyh anlaşmasıdır.”
İranlı yetkili, “İran’a göre gerçek barış, göstermelik ya da zorlayıcı girişimlerle sağlanamaz.” diyerek sözlerini sürdürdü:
“Tek çözüm, bağımsız ve birleşik bir Filistin devletinin kurulmasıdır. İsrail’in son 77 yıldır Filistin’in varlığını yok sayma yönündeki tüm girişimleri başarısız olmuştur. Filistin meselesi, perde arkası anlaşmalarla veya soykırımla çözülemez; ancak gerçek bir Filistin devletinin kurulmasıyla çözülebilir.”
Hatibzade ayrıca, “Dünyadaki tüm iyi niyetli ve barış yanlısı güçlerin en kısa zamanda birleşmesini ve bütün ülkelere saygı temelinde kalıcı bir barışın sağlanmasını umut ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
tesnim
