Suriye’den gelen bilgiler, Şam ile SDG’nin entegrasyonda bir orta yol bulmaya yakın olduklarına işaret ediyor.
ABD’nin Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmet eş-Şara ile SDG Komutanı Mazlum Abdi’ye imzalattığı 10 Mart mutabakatına göre, SDG’nin 31 Aralık’a kadar Suriye ordusuna entegrasyonu gerekiyor.
Peki nasıl?
İKİ MODEL
Türkiye ve Şam yönetimi, SDG’nin kendini dağıtarak her SDG’linin tek tek Suriye ordusuna entegre edilmesini savunuyor.
ABD, İsrail ve SDG yönetimi ise SDG’nin birincisi tek tek değil blok halinde, ikincisi kendi komutası altında ve üçüncüsü kendi bölgesinde Suriye ordusuna entegre olmasını savunuyor.
Bu pratikte iki farklı entegrasyon, iki farklı model, hatta Suriye açısından iki ayrı idari model demek.
SGD’lilerin tek tek Suriye ordusuna entegre olmasının pratik sonucu “üniter Suriye” demektir. SDG’lilerin blok halinde kendi bölgesinde Suriye ordusunun bir parçası olması ise SDG bölgesinin özerkliği ve Suriye’nin ademi merkeziyetçiliği demektir.
UZLAŞI İÇİN ARA FORMÜL
Şam’ın ve HTŞ’nin SDG’yi “zorla” kendi istediği modele göre entegre etme şansı yok. Şara’nın Suriye’yi yönetebilmesi, ABD’nin yaptırımlarının kalkmasına ve Washington’un desteğine bağlı. Diğer yandan İsrail de Şam’ı askeri basınç altında tutuyor.
HTŞ’nin SDG’yi “zorla” tek tek entegre edebilmesi ya da dağıtabilmesinin tek yolu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu güçlerinin doğrudan SDG’ye müdahalesinden geçiyor.
Ancak bu durum AKP hükümeti açısından Washington’la açtığı yeni beyaz sayfanın tekrar kapanmasından içerideki açılım sürecinin tıkanmasına kadar birçok riski barındırıyor.
ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın bu nedenle bir ara formülü uygulatmaya çalıştığı anlaşılıyor: SDG’nin tamamı değil ama üç tümeni korunsun, kendi bölgesinde bloklar halinde Suriye ordusunun parçası olsun. Bu ara formülün gereği olan idari yapıyı zaten “federasyon değil ama ona en yakın sistem” diye tanımlamıştı.
ŞAM’IN İKİ TALEBİ
Şam’dan gelen bilgiler, bu formülün genel bir uzlaşının zeminini oluşturduğu şeklinde ama -belki de Ankara’nın etkisiyle- Şara yönetimi bazı ek taleplerde bulunuyor.
Örneğin Reuters’in iddiasına göre Şam yönetimi “50 bin SDG’linin üç tümen halinde yeniden yapılandırılmasına” prensipte açık ancak iki talebi var: 1) SDG bazı komuta pozisyonlarından vazgeçmeli. 2) Kontrol ettiği bölgeler, Suriye ordusunun diğer birliklerine de açılmalı.
Şam’ın bu talepleri SDG tarafından kabul görür mü? Reuters’e konuşan bir SDG’li yetkili, “Bir anlaşmaya hiç bu kadar yakın olmamıştık” diyor.
YANLIŞ SURİYE POLİTİKASININ MALİYETLERİ
Belki de uzlaşıya yaklaşılması nedeniyle olsa gerek, DEM Parti milletvekili Cengiz Çandar, TBMM’de yaptığı konuşmada, Erdoğan’dan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a SDG konusundaki sözleri nedeniyle “ayar vermesini” istedi!
Anlaşılan o ki Öcalan’ın TBMM heyetine yaptığı ama sadece 4 sayfalık özeti açıklanan 16 sayfalık görüşleri, devlet içinde farklı yorumlanıyor. Fidan’ın kimi sözlerinin işte o farka işaret ettiği düşünülüyor.
DEM de, Bahçeli’nin “Diyarbakır’da Öcalan’a özgürlük mitingi yapılmasını demokrasinin gereği sayan” tutumundan anlaşıldığı kadarıyla MHP de Suriye’deki bu uzlaşıya yakınlığın, içerideki açılım sürecinin önünü açacağını düşünüyor. O nedenle Öcalan’ın 16 sayfalık açıklaması bir süre daha kamuoyundan gizlenecek büyük olasılıkla. Çünkü Öcalan SDG’nin Suriye’de silah bırakmasını kabul etmiyor.
Burada bir sürpriz yok, Öcalan süreç başlarken nerede duruyorsa bugün de orada duruyor. 2014’teki açılımda “Ağırlık merkezi Kuzey Irak değil, Kuzey Suriye” demişti, 2025’te de “Türkiye’de devlet, federasyon, özerklik istemiyorum ama Suriye’de istiyorum” diyor özetle.
Yani Öcalan değil, AKP ve MHP durduğu yeri sürekli değiştiriyor. Bunun Türkiye’ye ağır maliyetlerini daha yaşamaya başlamadık bile.
cumhuriyet
