İnsanlığın Mukavemet İle İmtihanı

Musibet-i Kerbela’dan sonra Kufe’ye esir olarak getirilen Zeyneb binti Ali İbni Ebu Talip insanlara hitaben;

“Biz sizinle imtihan edildik siz de bizimle imtihan edildiniz”

İnsanlığın mukavemet ile imtihanı devam ediyor. Dolandırıcılar imtihan ediliyor dolandırılmaya istekliler imtihan ediliyor dolandırıcılıktan şikâyetçi ve dolandırıcıların yüzlerini açıklamaya çalışanlar da imtihan ediliyor.

Mukavemet yani Hizbullah insanın varoluşundan bugüne kadar var ve var olmaya devam edecektir.

Bir öz doğruluk ve istikamet fisebilillah sırat-ı müstakim üzere yol tutma say-u gayreti.

“Şirk ve küfür var oldukça mücadele var olacaktır ve mücadele var oldukça bizler de var olacağız” İmam Humeyni Kebir böyle buyurdu;

Direniş olmayışı gayri mümkün bir olgudur ki hizbuşşeytanın en baskın zamanlarında en namüsait hallerde ortaya çıkma kabiliyetine sahiptir. Ancak hedef hep tek bir hedeftir döneme göre yöntem ve araçları farklılık gösterse de temel hedef birdir: Zalimin karşısında olma ve mazlumdan yana olma.

Günümüzde İlahi Mukavemet en eşsiz örneklerini ortaya koymaktadır. Dünyanın her yerinde temiz kalpleri titretmekte celp etmekte ve zulüm karşısında sarsılmaz kaleler gibi kalpleri birleştirmektedir.  Bu kalpler birbirine yabancı birbirini görmemiş, dilini bilmeyen insanların kalpleri arasında Meveddet tecellisi olarak manevi bağlılıklar ve ortak hissiyatlar oluşturmakta ve bu temiz insanları insanlık değerleri istikametinde harekete geçirmektedir.

Bugün hak batıl cephesinin cephe hattı Beytül Makdis’tir ve Mutlak Şerre karşı Mukavemet Bayrağını yüceltmiştir. Biiznillah bu bayrak Sahibinin Mübarek ellerine ulaşıncaya kadar yücelmeye devam edecek ve Sahibinin hayat bahşeden nefesiyle külli insaniyeti Adaletin şirinliğini her insana tattıracak ve mızrağının sivri ucundan bütün zalimler paylanacaktır.

Bu imanımızdır karmaşık anlatıların kalabalığına atılmayacak apaçık dosdoğru, hissiyatı insanı yücelten bir haldir ki bizi intizarda bırakmıştır.

Sözü kalabaklaştırıp karmaşasında da Direniş yenildi denilmesi bomboş bir ifadedir.

Hiçbir söz karmaşasına meydan vermeden diyoruz ki DİRENİŞ MUZAFFERDİR.

Bu söz hem imanidir. “Galip olan Hizbullah’tır.”

Bu söz temennidir duadır ki ibadidir “En büyük amel intizardır.”

Bu söz varoluşsaldır ki Allah’ın Veliyullah ’tan zalimlerin mazlumların üzerinde ki zulmü def etme hususunda söz almışlığı olmasaydı bu dünyada emir olmanın ne kıymeti olurdu.

DİRENİŞ GALİPTİR

Direniş mektebi mucizevi bir şekilde Peygamber-i Ekrem’ in (saa) bizzat terbiye ettiği müminler misali müminler, Mücahitler, Rehberler yetiştirmeye muktedir olduğunu göstermiş ve göstermeye devam etmektedir

DİRENİŞ GALİPTİR

Yüzlerce yıllık kokuşmuş Yahudi-Anglo Sakson müesses dünya düzeninin bütün çabalarını boşa çıkararak İran’ da devrim yapmıştır.

DİRENİŞ GALİPTİR

Hizbuşşeytanla her alanda her yerde savaşma cesareti, becerisi ve iradesi göstermiştir MÜCADELE DEVAM EDİYOR.

DİRENİŞ GALİPTİR

Hizbuşşeytanın insanlığa sunduğu şeytani numune insan karakterlerinin karşısında Mümin muttaki numune insan şahsiyetlerini çıkarabilmiştir

Hangi Akıl Kokuşmuş garp temeddününün örnek şahsiyet olarak ortaya çıkardığı Donald TRUMP mukabilinde İman Seyyid Ali Hamanei’nin güzelliğini ve üstünlüğünü görmezden gelebilir.

DİRENİŞ GALİPTİR

Dünyalık hiçbir korku direnişçileri yolundan döndürmeye yetmedi, hiçbir menfaat onları dünya tamahına salmadı sıratı müstakim üzere ve Allaha olan seferlerine devam ediyorlar. Yürüyüşlerindeki kararlılık bütün dünyanın anlayış sahibi insanlarına ilham veriyor.

DİRENİŞ GALİPTİR

Gazze’de sürdürülen acımasız katliam ve zulüm Yırtıcı bir hayvandan çok daha yırtıcı bir şeye dönüşen Netanyahu’ya Garp devletlerinin en büyüklerinin liderleri köpeklik mesabesinde diz çökerken ailesi paramparça edilen aç ve sudan yoksun bırakılan neredeyse ayak basacak toprak bırakılmayan bir mücahide diz çöktüremediler.

DİRENİŞ GALİPTİR DİRENMENİN KENDİSİ GALİBİYETTİR ÇÜNKÜ DİRENMEK HAYATTIR.

 DİRENİŞ YENİLDİ İFADESİ VE BU İFADENİN DAYANDIRILDIĞI KELİME VE SÖZLERİN TAHLİLİ BİR KAÇINILMAZ GEREKLİLİKTİR.

Bölgede artık ulusal ülküleri olan liderler yok. Uluslararası sermayeyle çıkar ortaklığı olan düzenler var.

Bu sözü her kim söylüyorsa direniş yenildi ifadesi ile bile olsa bir direnişten bahsediyorsa bu sözü tekzip etmiş olur.

İfade zaten neyi kast ediyor onun izahı bile vakit alıcı olabilir. Ulusal ülküden kasıt çıkar menfaat veya korkudan emin kalma konfor talep olmadan daha ulvi bir amaç hedef kast ediliyorsa bu ayrı bir husus ancak Direniş zaten beynelmilel olduğu için ulusal ifadesinin çok üstündedir.  Bahse konu düzenler hangi düzenler, burada itham kimedir. Kapalı geçilmiş olan zaten temel sorunlardan da birisi müphem şüpheyi teşvik eden ve yeri geldiğinden sahiplenmemeyi de imkânlı kılan üslup yazının temel karakteri haline gelmiştir. Daha net ve dürüstçe fikir ifade edilmesi görüşlerin olumlu veya olumsuz kategorize edilmesinden önce gelen bir sorundur ve bu yazı bu sorun ile maluldür.

Hamas ile ilgili her kim mücadelesi hususunda eleştirel bir dil kullanıyor ise bu 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Tufan-ul Aksa ile alakalı veya önceki amelleri ile ilgili olsun yersizdir.

Toprakları işgal edilmiş, halkı sürülmüş, hayatı düşmanın verdiği işlerde çalışarak günlükçülükle geçinme seviyesine getirilmiş, köyleri kasabaları birbirinden yüksek duvarlarla ayrılmış her gün zulmün birçok halini yaşayan bir millete neden işgalciye mukavemet ettin demek insanlık adına zalime teslimiyetten öte bir anlam taşımaz.

Sadece kendisine tanınan amelelik etme hakkını kullanmak için defalarca arama noktalarında aşağılanarak geçebilen.  Kurulan bu güvenlik noktalarından geçip doğum yapabileceği yere gitmek isterken bu noktalarda durdurulup asfalt üzerinde doğum yapmak zorunda kalan eşini veya çocuğunu veya her ikisini birden kaybeden, birkaç kilometre ötede bulunan bir kasabadan 14 sene boyunca evine dönemeyen bir insanın düşmana karşı mukavemet göstermesini anlamsız kılacak söz söylemek zulmü ze zulümkarları maruz kılma haline kadar uzanabilecek acziyet içeren bir ifade yoludur.

Aksa Tufanı sadece kayıp ve kazanım ikilemine sıkıştırılacak bir hadise değildir. Eğer böyle bile olsa

  1. Düşman hem Filistin’de hem dünyada iyileşmesi mümkün olmayan bir darbe yemiştir.
  2. Düşmanın vahşeti Aksa Tufanı ile başlamadı. Bu vahşet neticesi verilen şehitler yıkılan yuvalar Aksa Tufanı’na kadar süregelen ondan sonra da sürmeye devam eden melanetlerdir.
  3. Aksa Tufanı Kendi kardeşleri tarafından boğulma oyununu yani İbrahim Anlaşmalarını bozan bir muhasarayı kırma hareketidir ve amacına da ulaşmıştır.
  4. Aksa Tufanı ile sadece gasıp rezil kan emici Siyonist varlık değil onun boyun bağını elinde bulunduran ABD darbe almıştır. Hatta öncüsü Çapulculuğu kurumsallaştıran ve dünyayı haraca bağlamış ABD olan garp temeddünü hiç olmadığı kadar büyük bir darbe aldı.
  5. Bizzat batı toplumları içinde gönüllü direniş taraflısı ve zulüm karşıtı olma şerefine erişen kitleler meydana gelmiştir. Bir zamanların Müslüman toplumlarının baş belası garpzade hikâyesi tersine dönmüş batı medeniyeti kendini haklı iyi güzel gösterebilme araçlarını kaybetmiş ve bağlı olarak da kendi müminlerini kaybetmektedir.

Suriye’de vuku bulan hadisenin sevinilir bir tarafı ve tasdik ve takdis edilecek bir tarafı elbette yoktur.

Ancak Suriye ile ilgili çok erkenci temennileri gerçeklik olarak göstermek sadece SURİYEDE vuku bulan hadiselerin silahsız gücü olma durumunu ifşa etmenin dışında hiçbir şeye yaramaz.

Ülkesi Siyonistler tarafından işgal edilmiş ve adım adım işgalin genişletildiğini gören her vatanseverin bu duruma buna sebebiyet veren amillere taraflara kişilere gruplara çok hoş bakması beklenemez. Bu şekilde bir hoş geldin hali olduğu takdirde de bu hoş geldin halini sergileyenlerden bir millet olarak söz edilemez.

Suriye’de işgalciler Suriyeli yiğit gençlerin ayakları altında ezilecekleridir. Yargıya varmak sadece erkencilikle açıklanacak masum bir durum olmaz.

“Çoğu gerçek olan bu argümanlara çok daha fazlasını eklemek ve özelde Hakas’ın genelde ise Direniş Eksen’inin başarısız olduğu sonucuna varmak mümkün. “

Bu ifadede bahsi geçen ve öncesinde sıralanan argümanlar (bu kelime kullanıldığı için tekrar ediyorum) ne doğrudur ne de buna istinat edilerek ulaşılan yargı doğrudur.

Gerçeklik budur veya gerçek böyledir ifadeleri üzerine konulmuş ve kuru kaba tarafgirlikte bir ifade kullanılmıştır.

Hamas yenilmedi Direniş de yenilmedi. Var olduğunu ispat etti eğer en nihai netice Kerbela olsa “KAN KILICA GALİP GELDİ” hakikati bir defa daha vuku bulmuş olacaktır ancak.

Direniş sadece bir slogandan ibaret değil hem doğru sloganla hem de güzel amellere sahiptir. Dünyanın modern döneminde gördüğü en acımasız en vahşi insanın kerametine karşı en büyük tahkiri içeren Siyonist saldırganlığa karşı bütün olumsuzluklara rağmen nadan kardeşler ve azgın düşmanın cevrine rağmen direnme iradesi eğer anlaşılsa ne büyük bir eylemdir.

Bunu Rachel Aliene Corrie (10 Nisan 1979-16 Mart 2003) anladı ve şunu söyledi: “ZULÜM BİZDENSE BEN BİZDEN DEĞİLİM”

Bu mazlum direnişçinin hatırası önünde eğiliyorum ve bu temiz gönüllü genç kızın cesaretinin binde birine sahip olmayan korkaklar ve mideleri haramla dolmuş domuz tiynetliler bir şeyleri hiç anlamadılar ve anlamayacaklar niyetimiz onlara anlatmakta değil çirkin kalplerinden taşan kesif sözlerini kabul etmediğimizi ilandır sadece bizim çabamız. Şatafatlı Arap şeyhlerinin sarayları bu korkak konfor talep insanların her gün geçit töreni yapılmaktadır ama bütün şatafatları korkularını gidermeye yetmiyor. Allah’a penah getiren bir mücahit bütün zulüm araçları karşısında korkuyu ayakları altına almıştır.

İsrail ekseninin gerçekliği ifadesi ne kadar da güzellemeye teşne bir tabir ve arkasından gelen yargıda bu güzelleme kadar müminlere imandan ve umuttan daha çok bedbinlik telkin etmektedir.

Birçok gerçek veriye dayandığı için akli ve doğru gözüken bu yaklaşım, aslında bir dolandırıcılıktan ibarettir. 

Bu ifade kendi içinde ayrı bir hikâye barındırıyor ancak sadece kendi çelişkisine değineceğiz.

Dolandırıcılık ile itham edilen iddialar gerçek veri, akli oluş, doğru gözükme gibi ifadelerle destekleniyor hiç dürüstçe değil.

Bu yüzden dolandırıcılar genellikle rıza üretmek için gerçek argümanlar kullanır.

Kullanılan hiçbir argüman dolandırıcılık için gerçek ifadesini hak etmiyor aslında kullanılan argümanları doğru diye tarif etmek açık bir şekilde yalan olduğu halde asıl dolandırıcılığın ikinci aşamada gerçekleştiğini göstermektedir.

Direnişin devletler değil örgütler düzeyinde verilen bir mücadele olduğu gerçektir; ancak bu gerçeklik, direnişin yanlış bir seçenek olduğunu değil, devletlerin sorumluluğunu yerine getirmediğini ispat ediyor.

Zira direniş örgütleri, devlet rolüne talip oldukları için değil, devletler direniş rolüne talip olmadığı için bu ulusal ve ahlaki sorumluluğu üstleniyor.

Direnişin miğferi merkezi İran İslam Cumhuriyetidir ve köklü bir devlettir. İran devlet mi kabul edilmiyor yoksa İran Devleti direnişçi olarak mı görülmüyor. Her ikisi de kabul edilemez gerçeklik dedikleri maddi dünyanın verilerinden kopuk itham ve düşman değirmeninin su taşıyıcısı rolünün tezahürüdür.

Şehit Kasım Süleymani İran’ın direniş ve dünya Müslümanları içindeki durumunu çok açık ve veciz bir şekilde ifade etmiştir HEREM demiştir.

Şehit Hasan Nasrallah Karargâh demiştir.

Doğruluğu, başarıyla ölçenler ile direniş karşıtı dolandırıcılar, “bunca kayıp yetmez mi?” diye özetlenebilecek yüzlerce soru soruyor ve kamuoyunu direnişin yanlış bir seçenek olduğuna ikna etmeye çalışıyor.

İyi ama onların başarısızlığa sebep gösterdikleri argümanlarından sadece tek bir sonuç mu çıkar?

Sırf direnişe başarısız yaftası yapıştırmak için dolandırıcılar diye bir taraf icat edilmiş ve “TAMAM DİRENİŞ BAŞARISIZ AMA TEK SUÇLU DİRENİŞ Mİ” gibi çaresizliği davet eden ifadeler kullanılmıştır.

Emin olun gelecek DİRENİŞİNDİR gelecek Filistin’indir ve gasıp Siyonist zalimlere ne insanların kalbinde ne de insanların komşuluğunda bir yer bulunmamaktadır. Yahudiler için de Siyonistlerin yönetiminde olmayan ve ayakları o topraklara basan temiz insanların yönetiminde olan bir ortamda hayat sürmek çok daha güvenli ve çok daha adalete yakındır. Bugün Siyonist rejime itiraz eden Yahudiler bunu söylemektedirler veya bugün bu kesif kuşatma baskı aç bırakma susuz ve suya hasret bir hayatı yıkıntılar arasında yol veren tam kötülük Siyonist rejimin vahşiliğine karşı duran Yahudiler de bunu talep etmektedirler.

Direniş başarısız değil şehit verse de başarısız değil, galip gelse de başarısız değil. Eğer bu ifadeler seküler birsi tarafından söylense ona göre cevap verilebilir ancak direniş tarihi meşgalesi olan ve genel görünümü de direniş tarafı bir müminin ifadesi olunca en hafifi ile ve kendi ifadesi ile can acıtıcı olabilir. Direniş liderliği bir başarısızlıktan bahsetmiyor, direniş unsurları bir başarısızlık zikretmiyor ancak direniş taraflısı direniş gönüllüsü olanlar kalplerini liderlikten kan veren can veren dayanıp duran yiğitlerden bağımsız olarak görüş serdetmek direnişe gönül verenler değil direnişçiler arasında da ümitvar hissiyat oluşturmaya uygun olmaz. Direnişçi olanlar direnişi anlatmaya çalışanlar direnişin başarısızlığını kesinleştirmeye çalışıyorsa bir sorun var demektir.

Başarısızlık sebebiyle direnişin terk edilmesi gerektiği, çıkarılabilecek tek mutlak sonuç mudur?

Tam aksine başarısızlık sonucundan, direnişin desteklenip güçlendirilmesi gerektiği sonucu da çıkar.

Yani başarısızlığımız kesin ama bu başarısızlığı kabul edersek başka sonuçlarda çıkabilir deniliyorsa başarısızlık kabulü kendini dolandırıcılara teslim etmektir.

Zira başarısızlık, teslim olmak şeklinde bir davranış değişikliği yaratabileceği gibi ‘ne yaparsak başarılı olabiliriz?’ arayışına da götürebilir.

Direnişin başarısızlığının sebeplerine ilişkin sunulan argümanlar özetle şöyle:

Bütün sözler Siyonistlerin gerçek kelimesi ile açıklanan başarıların sahibi olduğu saadetindedir. Aynı zamanda Direnişin gerçek olarak da başarısız olduğu noktasında.

Siyonistlerin Filistin yurdunu işgal etmeleri ve Mazlum halkı katletmeleri gerçeklik gibi pozitif kelimelerle ifade edilerek haklılık kazandırılabilecek bir durum değildir.

1897’den 1917’ye 1917’den 1948’e ve 1948’den 2023 yılına Aksa Tufanı’na ve günümüze kadar sürüp gelen Siyonist batı medeniyetinin sömürgecilik ve işgal geçmişi bir başarı ve bir gerçeklik güzellemesini hak eder bir hikâye değil.

Bir bütün olarak garp medeniyetinin gerek kendi içlerinde gerekse bütün dünyada vücuda getirmiş oldukları cinayetlerin en numune ve en zalimane şekli Siyonist rejimin tesisi ve devam eden melanetleridir.

Bu meşum ve melun harekete karşı Hüseyni Direniş Humeyni Kebir ile birlikte en net en cepheden saldırı tavrını almıştır.

İmam Siyonistler ile ilgili her yeni durumu değerlendiren bildiriler yayınlamış hareketinin temel noktası ve dostluk düşmanlık çizgisinin hattı olarak Kudüs’ü belirlemiştir.

Siyonist tarafın bütün gayret ve çabalarına rağmen bu bölgenin en önemli ülkelerinden birinde İslam devrimini gerçekleştirmiştir.

Dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki İran’da devrin yapan kadro Filistin mücadelesini desteklemiştir den daha çok Filistin Mücadelesi ve Kudüs’ün kurtuluşunu hedefleyen Mümin Hizbullah erleri İran’da devrim yapmıştır.

İran devrimi ile birlikte Filistin mücadelesi hakkında DİRENİŞ tabiri kullanılabilir değilse ulusal Arap devletlerinin veya ulusal ülküsü olmayan Arap liderlerinin gerçek ya da görüntü Filistin Mücadeleleri DİRENİŞ değildir.

Direniş İmam Humeyni ile en tavizsiz şekilde yeniden başladı. Doğdu onunla bir daha eski denilen yeni. Humeyni ve Hamanei zikredilmeden DİRENİŞTEN bahsedilemez veya direnişi kısmen sosyalist, ulusalcı veya batıcı Arap krallarının, liderlerinin başbakanlarının cumhurbaşkanlarının amelleri olarak nitelemek DİRENİŞİ sulandırmaktır. Bu güruhun amelleri mücadeleleri vardır ne kadar anlamlı anlamsız bu ayrı bir bahistir. Ancak DİRENİŞ, HİZBULLAH, İSLAMİ MUKAVEMET (Hamas) ve bu cephenin tek bir vücudun mümtaz uzuvları günümüz düzleminde yani gasıp Siyonist çetenin Filistin Müslüman Ülkesini işgali ile başlayan yeni dönemde Ayetullah Uzman Ruhullah Humeyni ve Ayetullah Uzma Seyyid Ali Hamanei’den ari bir direniş düşünülemez ve bu şekilde olan hareketler de düşmana düşüşünde sadece asansör görevi görmenin ötesinde bir rol sahibi olmamışlardır.

Şehadetinde Şecaati ve sarsılmaz iradesi güzelliğine şahit olan Yahya Sinvar dilimize de çevrilen Diken ve Karanfil kitabında sürecin aşamalarını çok gönül alıcı bir şekilde beyan etmektedir. Sıkacak tek bir kurşun bulmak için ne çabalar gösterdiklerini okuyan her vicdan bu sevgili şehide gönül vermektedir.

Direniş silahı olmadığında da direniş idi.

Şehit Ragıp Harb şöyle diyordu; “Duruşum silahımdır” DİŞRENİŞ DURUŞA SAHİPTİR

Şehit Abbas Musevi “GİDİN İSRAİLLİLERE SÖYLEYİN BİZ MUHAMMEDİN ORDUSUYUZ GERİ DÖNDÜK KUDÜS YOLUNDA İLERLİYORUZ.” Derken bu sadece bir slogan değildi. DİRENİŞ sadece ve sadece Muhammedi (saa)’dir. Sadece ve sadece Ali (as) ve Mazlum Masum Evlatları(as)’nın yoludur.

“Zalimin karşısında ve mazlumun yardımında olun”

Lübnan’da Hizbullah mazlumların ümidi oldu ve işgalcilere birçok acı tattırdı ve büyük şehitler sundu Allah yoluna DİRENİŞE.

Nasrallah

Safiyuddin

Muğniye

İmam Musa Sadr

Hadi Nasrallah

Seyyid Abbas Musevi

Canım anam baban feda olası şehitler.

Irak’ta Direniş Zalimleri alt etti Sapıklığın dehşetini bertaraf etti ve savaşmaya devam ediyor. Şehitler verdi

Muhammed Bakır Es-Sadr ki mucizevi bir alimdir.

“Ben Humeyni’de binler eridim siz de öyle olun”

Katili Saddam Muhammed Bakır Es Sadr ve Zeyneb misali Bacısı Bintul Huda için demişti ki;

“Ben Yezidin yaptığı hatayı yapmayacağım o Hüseyni öldürüp Zeynebi sağ bıraktı”

Allah Muhammed Bakır’ı Hüseyn ile Bintul Hudayı da Zeyneb ile ve

Saddam’ı da Yezid ile haşretsin.

Suriye’de Direniş ayağa kalktığında dolandırıcılar bile şaşıracak hatta sahipleri gafil avlanacak

Direniş Yemenden Hicaza doğru hadim olmaya Rasulallah’a ilerliyor görmeyen görmez ama kalplerimiz hissediyor ve ben onların yalın ayaklarından öpüyorum.

Mübarek Peykeri 9 sene esir tutulan Şehit Hüseyin El Husi’yi “İlan ediyordu ki direniş önderleri Haydar-ı Kerrar evlatları arasından çıkar sadece.” Çünkü Hayber’ e Fatih olan Sadece Ali Murtezadır. Temiz ellerinden değil İslam ve Hikmet topraklarına tam sağlam basan ayaklarından öperek selamlıyorum.

Kara kıtanın beyaz kalpli evlatlarının güzelliklerine Necef Kerbela yolunda hayranlıkla şahit oldum ve Şeyh İbrahim’in ki altı evladını DİRENİŞ yolunda şehit verdi ellerinden öpüyorum.

Dost düşman bilsin DİRENİŞİN BAYRAĞI YÜCELDİ YÜCELECEK KIYAMETE KADAR ve bizler bu şahitlikle mesrur olacağız dolandırıcıların bu zevkten nasibi yoktur olmayacak.

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın