İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, üç Avrupa ülkesi (İngiltere, Almanya, Fransa) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin, nükleer anlaşma (KOEP) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararı çerçevesinde öngörülen ihtilaf çözüm sürecini kötüye kullanarak İran’a karşı süresi dolmuş kararları yeniden canlandırma girişimini hukuksuz ve haksız olarak nitelendirmekte ve 2231 sayılı karar ile bu çerçevede öngörülen kısıtlamaların İran’ın barışçıl nükleer programına dair 18 Ekim 2025 tarihinde sona ermiş kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Amerika’nın tahrik ve baskısı ile sözde “Snapback” mekanizmasını devreye sokan üç Avrupa ülkesi, bizzat kendileri nükleer anlaşmadaki taahhütlerini sürekli ve esaslı şekilde yerine getirmemeleri nedeniyle “ağır ihlal”de bulunmuş ve ihtilafların çözüm sürecini istismar etmişlerdir. Ayrıca, üç Avrupa ülkesi, Amerika ile birlikte veya zımnen, İsrail rejiminin İran’ın barışçıl nükleer tesislerine yönelik askeri saldırılarını destekleyerek, uluslararası hukuku ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimini, özellikle de Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2. maddesinin 4. fıkrasını açıkça ihlal etmiş; böylelikle KOEP’nin ve 2231 sayılı kararın hükümlerini de çiğnemişlerdir. Bu çerçevede, Avrupa tarafları da tıpkı Amerika gibi açık kötü niyetle anlaşmanın lafzını ve ruhunu sürekli ve ağır biçimde ihlal etmiş, ihtilafların çözümü için iyi niyetli hiçbir girişimde bulunmamışlardır.
Süresi dolmuş kararları yeniden canlandırma girişimi yalnızca hukuki açıdan temelsiz ve savunulamaz olmakla kalmayıp, aynı zamanda ahlaki ve mantıki bakımdan da tamamen reddedilmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin barışçıl nükleer programı daha önce 2231 sayılı karar ve ek belgesi olan KOEP’te kapsamlı biçimde ele alınmış olup, on yıllık süresi öngörülen tarihte, yani 18 Ekim 2025’te sona ermiş kabul edilmelidir.
Üç Avrupa ülkesi, konuyu takip etme sürecinde de 2231 sayılı kararın hükümlerine riayet etmemiştir. Söz konusu kararın 11. fıkrası, Güvenlik Konseyi’nin “ilgili ülkelerin görüşlerini dikkate alması gerektiğini” açıkça belirtmektedir. Ne yazık ki, diğer KOEP taraflarının, özellikle İran, Çin ve Rusya Federasyonu’nun açık tutumlarına rağmen, üç Avrupa ülkesi ve ABD’nin baskısıyla Konsey Başkanı, taslak kararı hukuka aykırı şekilde oylamaya sunmuştur. Çin, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının 28 Ağustos 2025 tarihli ortak mektubunda da vurgulandığı üzere, Güvenlik Konseyi üç Avrupa ülkesinin sakat bildirimine dayanarak hareket edemez. 2231 sayılı karara aykırı her türlü eylem, Birleşmiş Milletler üyesi devletler için yasal yükümlülük doğuramaz.
Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti, üç Avrupa ülkesi ile Amerika Birleşik Devletleri’nin, 2015 yılında 2231 sayılı karar uyarınca sona ermiş bulunan önceki kararların yeniden yürürlüğe girmesi iddiasını reddetmektedir. İran, Birleşmiş Milletler üyelerinin, İran dâhil, yürürlükten kaldırılmış kararların hükümleri ve mekanizmaları karşısında herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını vurgulamakta ve tüm devletlerin, 2231 sayılı karara aykırı olan bu gayrimeşru durumu tanımaktan kaçınmaları gerektiğini belirtmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin bu konudaki ilkesel tutumu 27 Eylül 2025 tarihli resmi mektupta BM Genel Sekreteri’ne iletilmiştir.
İran İslam Cumhuriyeti, son yirmi yılda barışçıl nükleer programına ilişkin ortaya çıkan meselelere çözüm bulmak için diyalog ve diplomasiye bağlılığını defalarca kanıtlamış; İran milletinin barışçıl nükleer enerjiyi kullanma hakkı ve menfaatlerini güvence altına alırken aynı zamanda nükleer faaliyetlerin barışçıl niteliğine dair gerekli şeffaflığı ve güveni sağlayacak makul ve adil bir çözüm bulmaya hazır olduğunu göstermiştir.
Bu çerçevede İran, 2015-2019 yılları arasında (yani ABD’nin hukuka aykırı çekilişinden sonraki bir yıl süresine kadar) KOEP’nin hükümlerini eksiksiz bir şekilde uygulamanın yanı sıra, Mayıs 2019’dan itibaren KOEP’nin 26. ve 36. maddelerine uygun olarak düzeltici tedbirlerini öyle düzenlemiştir ki; Avrupa tarafları ve ABD taahhütlerine geri döndükleri takdirde İran’ın taahhütlerine derhal dönmesi mümkün olabilecektir.
Son dört yıl içinde İran, tüm tarafların KOEP kapsamındaki taahhütlerini yeniden uygulamasına veya nükleer programa ilişkin ortaya çıkan meseleleri çözmek üzere müzakere edilmiş başka bir mutabakata varılmasına yönelik çok sayıda inisiyatif ve teklif sunmuştur; bunların tamamı, üç Avrupa ülkesinin veya ABD’nin samimiyetsizliği ve iyi niyet eksikliği nedeniyle başarısız kalmıştır.
13-24 Haziran 2025 tarihleri arasındaki dönemde İsrail rejimi ve ABD tarafından İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirilen askerî saldırılar ile bu saldırganlara üç Avrupa ülkesinin eşlik etmesi, söz konusu üç ülkenin KOEP taahhütlerini açıkça ve ağır biçimde ihlal ettiklerinin ve bariz bir kötü niyet sergilediklerinin zirve noktası olmuştur. Kuşkusuz, İran’a karşı gerçekleştirilen bu askerî saldırı suçu; çok sayıda İranlı vatandaşın şehit edilmesi ve yaralanmasına, nükleer tesislerin ve ülkenin bazı kritik altyapılarının tahribine yol açmış olup, bu suçun failleri ve emrini verenler açısından cezaî sorumluluk doğurmasının yanı sıra, saldırgan tarafların uluslararası hukuka aykırı fiillerinden dolayı uluslararası sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir. İran İslam Cumhuriyeti, suçluların yargılanması ve cezalandırılması ile tazminat talepleri için elindeki tüm araçları kullanacaktır.
Son iki ay içinde İran, üç Avrupa ülkesinin KOEP ihtilaf çözüm mekanizmasını kötüye kullanmasını engellemek için yoğun çaba sarf etmiştir. 9 Eylül 2025 tarihinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile varılan mutabakat ve bu alandaki iletilen faydalı ve makul teklifler ile nükleer programa ilişkin diğer konulara dair yapılan öneriler bu çabalar arasındadır; ancak bunlar üç Avrupa ülkesinin ve ABD’nin ilgisizliği ve taleplerindeki aşırılık nedeniyle sonuç vermemiştir.
Gerçekte üç Avrupa ülkesi ile ABD, diplomasinin ve diyalogun önünü açmak yerine yüzleşme ve kriz yaratma yolunu seçmiş; kaldırılmış Güvenlik Konseyi kararlarını yeniden yürürlüğe konulması aracıyla yeni bir baskı unsuru elde edecekleri yanlış kanaatine kapılmışlardır. İran İslam Cumhuriyeti, ülkenin hak ve menfaatlerini kararlılıkla savunacak ve İran milleti’nin hak ve çıkarlarına zarar vermeye yönelik her türlü girişime uygun ve kesin bir karşılık verecektir.