Rasthaber – Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun. (tevbe 129)
Bu ayeti kerimede Allah müminlere sesleniyor ve ıttika edip, doğrularla birlikte olmamızı emrediyor. Yani imanın gereği olarak doğrularla birlikte olmak zikredilmiştir.
Mizan tefsirinde, hadislerle açıklama kısmında ise sadıklardan kastın Muhammed ve Ehlibeyti olduğu, diğer bir rivayette ise Ali bin Ebu Talip olduğu ve onlarla beraber olmak gerekliği şeklinde beyan edilmiştir. (Mizan tefsiri cilt 9, s.623)
Nasıl ki peygamberin vefatı ile iki İslam ortaya çıktı ise, Emevi İslam ve Alevi İslam diyerek; İran devriminden sonra da iki İslam ortaya çıkmıştır. Devrimci İslam, Amerikancı İslam diyerek. Birincisine öz Muhammedi İslam da diyebiliriz.
1979 İran İslam devriminden sonra iki grup ortaya çıktı. 1- devrimden yana olanlar 2- karşı olanlar, karşı devrimciler. Devrim adeta mihenk taşı oldu. Komşu ülkeler Türkiye, Pakistan, Afganistan ve diğer İslam ülkeleri de bu devrimden ekilendi ve bir umut doğdu. İran bunu başardı ise bizde başarabiliriz diye. Ancak hemen bu devrimin ardından komşu ülkelerde askeri darbeler oldu ve ‘bizim çocuklar başardı’ mottosu gündem oldu. İslami uyanışlar böylece engellenmiş ve iktidarlar kontrol altına alındı. Pakistan, Afganistan ve Türkiye ve Mısır bunun acık örnekleri.
4 Kasım 1979’da ABD’nin Tahran Büyükelçiliğini devrimci gençler işgal etti. Devrim Lideri İmam Humeyni’nin “birincisinden daha büyük bir devrim” şeklinde nitelendirdiği elçilik işgalinde ABD’li 52 diplomat 444 gün boyunca rehin tutuldu. Tahran yönetimi elçilikte kendilerine karşı hazırlanan 70 casusluk belgesini ele geçirdiklerini ileri sürdü. Böylece bu devrimin Amerika karşıtı olduğu anlaşıldı ve ABD orta doğudaki çıkarlarını korumak için harekata geçti böylece İran’a karşı yaptırımlar başlamış oldu.
Bizdeki tarikatlar ve cemaatler Suudi Rabıta vasıtası ile desteklendi. Vehhabi, selefi akımlar güçlendirildi. İran Şiici akımına karşı Suudi Vehhabi akımı korundu ve güçlendi. Okullarda bedava Suudi kuranları ve Yusuf el Kardavi’nin kitapları dağıtıldı. Selefilerin fikir babası olan İbni Teymiye’nin mınhacussunne adlı eseri piyasaya sürüldü. Kabir ziyareti sirk denildi çünkü ıran İmamların mezarlarına ve ziyarete çok düşkün idi .ABD ıranı kaybettiğinin anladı ve Türkiye ,Suudi ve mısıra yöneldi. İhvancı harekat desteklendi ve korundu yeter ki devrimci İslam gelmesin diye Said Havva Seyyid kutup, Mevdudi, Muhammed Abduh gibi çağdaş yazarlar piyasaya sürüldü Vehhabi Selefi akımlar güçlendirildi. ABD’nin İran düşmanlığı bundan kaynaklı işte. Devrimden sonra Amerikancı İslam kavramı ortaya çıktı. Yani ABD’nin razı olduğu İslam Emevî İslam’ı, saltanat İslam’ı.
1917 ekim devrimi ile birlikte bu devriminde komşu ülkelere sıçramasını önlemek için ve komünizme karşı kullanmak için Nurculuk ve Fetoculuk akımının mimari olan Said Nursi’nin dini akımı desteklenmiş ve Iran devrimine karşı kullanılmıştır. Ki Said Nursi bir dönem teşkilatı mahsus a da görev yapmıştır.
Amerika ıranı kaybetme hırsı ile İran Şii akımına karşı olan tüm İslami akımları desteklemiş ve buradan cihatçı devşirmiştir. İran oysa öz Muhammedi İslam olan Ehlibeyt İslam’ını temsil etmekte ve anayasasına bunu koymuştur.
İran anayasası 12 madde ile tüm İslam mezheplerine yaşam ve hukuk olarak özgürlük verilmiş anayasal olarak güvence altına alınmıştır.13.madde ile de ehli kitap ve Zerdüştlere dini özgürlük verilerek koruma altına alınmıştır.
Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. maide :8
Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. zümer 18
Hasedçi daima hastadır. İmam ali as
Hased takva sahiplerinin erdemlerinden değildir. İmam Ali as.
Hased büyük şeytanın tuzağıdır. İmam ali as.
Sonuç olarak’ bir kavme olan kin bizi adaletten saptırmasın’ ilkesi ve ‘onlar ki sözü dinleyip en güzeline uyarlar’ muştusu ile bizimde İran düşmanlığımız adaletten saptırıp hased ile imanımızı yemesin. Yok pers yayılmacılığı yok Şii İran yayılmacılığı diyerek hased içinde olanlar imanını ve tutumlarını gözden geçirmek durumundadırlar.
Peygamberi de tanımadan önce ona her türlü iftira atıyorlardı ama tanıdıktan sonra adeta onun aşığı oldu çoğu sahabe dediğimiz şahıslar.
İran ve Şiiliği kendi kaynaklarından tanımak zorundayız yoksa muarızlarının gözü ile değil. Onlar zaten ön yargılı davranmaktadırlar. Cübbeli vs. Şii düşmanlığı açık olanların dediğine değil hakikat nedir ona bakmak zorundayız.
Çağdaş yazarlardan Mutahhari, İmam Humeyni, Alleme Tabatabai, Muhammed Bakır es-Sadr, Cevadi Amuli vb. alimlere başvurabilir hakikati onlardan öğrenebiliriz.
Allame Hilli, Şeyh Saduk, Meclisi, Seyh Müfid, Şeyh Tusi gibi önceki alimlerinde kitaplarına da başvurabiliriz.
Bir ideoloji veya inancı kabul veya reddetmeden önce o inancı tarafsız ve ön yargısız olarak incelemeli ona göre hareket etmeliyiz. Akıl ve izan bunu gerektirir, dinimizde bunu gerektirir. Yoksa bir kavme zarar verip imanımız gitmesin .
Selam ve dua ile
Nadir canpolat
02/04/2024