İsrail’i Suriye’ye Siz Soktunuz

Empati yapamıyoruz veya yapmayı sevmiyoruz. Başkaları yaptığında köpürüyoruz aynısını biz yaptığımızda sittin dereden gerekçe üretmeye çalışıyoruz… Siyasal İslam ve Siyasal dinciler milli kimlikten nefret eder. Bu salt Sünniliğe özgü bir husus değildir. Siyasi-ticari kimlikli İslam’ın, Hristiyanlığın, Yahudiliğin ve de tüm din ve mezheplerin ortak özelliğidir. Ayrıca bu zihniyet milli değil ümmetçidir. Üm ve Ümme, ana ve aynı anadan demektir. Şümul-i yani kapsayıcı değildir. Kendi ümmetini yani sadece kendi anasından olanı kabul eder.

Kabileci, aşiretçi zümreci, tarikatçı bir zihniyet taşır. Ancak siyasal dincilik onda daha geniştir. Onun Türk, Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani, İsrailli, Amerikalı Avrupalı, Rus veya Çinli olmakla bir sorunu yoktur. Zira her renk ve soydan kimselerle kardeşliği kabul eder. Tek şartı ona benzemesidir yani ayni meşrepten olmaları yeterlidir. Kendisine benzemeyeni dışlar, nefret eder ve ortadan kaldırmak için tüm ilahi ayetleri zihniyetine uygun yorumlar.

Müslüman kardeşliği, Hristiyan kardeşliği, Yahudi kardeşliği kimliğinde kullanılan kardeşlik vurgusu her üç kitapta yer alan ve iman ettiklerini iddia ettikleri Allah’ın emrine de aykırıdır. Zira yüce yaratıcı, “Sizleri halklar ve kavimler olarak yarattık birbirinizle tanış (tanışın kaynaşın) olasınız. En güzel takvimde (tekvin, şekil, insan-i kamil, en güzel ve en mükemmel biçimde olan) yarattık. Her birinize özel bir kimlik, şahsiyet, karakter verdik. Birbirinize hürmet edesiniz. Bana en yakın olanınız en takva (en imanlı, yaratıcıya ve yarattığı insana en hayırlı olan) sahibi olanınızdır” buyurmuştur. Ayrıca biz şu mezhebi şu dini şu tarikatı şuna üstün kıldık ibaresi yer almaz alırsa da müzevirdir (arabozan, değiştiren, iftiracıdır).

YAPTIKLARINI MUBAH GÖRÜRLER

Siyasal din, Türkiye’yi ve zihniyetinin iktidar olmadığı her mekanı küfür diyarı olarak telakki eder. Laik ve medeni Türk milleti ve kurucu liderlerimizden haz almazlar. Suriye’de İsrail’in varlığından rahatsızlık duymazlar. Karşısındakini kendisi gibi bilir ecdat sözüne istinaden, kendisi dilsiz ahraz davranır, İsrail’le yataktan çıkmaz, yaptıklarını mubah görür ama “Şii-Alevi” olarak telkin ettikleri Esad, İran, Hizbullah, Yemen’in İsrail ile olan savaşlarını, kavgalarını, rekabet ve çatışmalarını dar mezhepçi anlayışları içinde “tiyatro, paylaşılmış roller, kandırmaca, aslında dostlar ve birbirlerine çalışıyorlar” çerçevesinde sunarlar. Absürt iddialarına sorgusuz sualsiz taraftar buldular ve halen buluyorlar. Esad’ın yıkılmasının bir güzel yanı varsa o da bu münafıkların “Şam’dan sonra Kudüs’ü özgürleştireceğiz. Mazlum Filistinli kardeşlerimizi kurtaracağız. İsrail’i, Yahudileri dize getireceğiz” diyenlerin yüzündeki maskeyi düşürmüş olmasıdır. Hamasi vaatlerinin bir aldatmaca ve yalandan ibaret olduğunu Fizan’daki sağır da duydu, kör de gördü. Ama siyasal dinciler yine de duymaz ve görmezler.

SES ÇIKARTMAZLAR

İsrail ile kendileri güvenlik antlaşmaları imzalar. Filistin’den bahsedilmesini yasaklar, Suriye’de onlarca yıldır mevcut olan Filistin siyasi ve silahlı örgütlerini yasaklar, silahlarına el koyar, liderlerini tutuklar, İsrail tarafından sorgulanmalarına izin verir. Okul müfredatlarındaki Filistin ile ilgili konular silinir. İsrail adına casusluk yaptığı için 60’lı yıllarda idam edilen ajanın kemiklerini ve özel eşyalarını Netanyahu’ya teslim eder. Golan’dan, suyundan, stratejik dağlarından vaz geçerler. Suriye’nin güney cephesini tamamen İsrail’e bırakırlar. İsrail’den Dera ve Süveyda’ya insani koridor açılmasına izin verirler. İsrail saraylarını, bakanlıklarını vurur askeri cevap vermezler. Şam’a yakın bölgelere askeri üs inşa eder kitlesel protesto düzenlemezler. Yandaşlarını milleti cihada çağırmazlar.

İsrail askerleri henüz birkaç gün önce paraşütle Şam’ı çevreleyen dağlara tepelere indirme yaptı, Şara’nın askeri üssünü işgal etti, Şara’nın askerlerini öldürdü, inşa ettikleri dinleme istasyonunu yerle bir etti, cihazlarına el koydu, keyfince tutuklama yaptı, savaş helikopterleri uçakları Suriye’nin her tarafına iner kalkar, siyasi dincilerin tekbiri kursaklarında kalır. Kitlesel protestolar düzenlemezler.

Alevilere, Dürzilere karşı tüm camilerden “haydi cihada” naraları atar ama söz konusu İsrail olunca camilerde elektrik kesintisi olur ses cihazları çalışmaz sesleri kesilir. Fetvacıları şeyhleri buna da bir kılıf bulur: “Henüz iktidarda yeniyiz. Önceliklerimiz var. Önce ülkede istikrarı sağlayacağız, milletin karnını doyuracağız, Suriye’yi şahlandıracağız sonra İsrail’in icabına bakacağız. Ayrıca İsrail, Suriye ordusunun tüm uçaklarını füzelerini, tanklarını vurdu. Neyle savaşacağız?” derler. Derler ama münafıklık yaparlar. Zira Esad, Rusya, İran, Lübnan ve müttefiklerine karşı cihat ederken uçakları, füzeleri mi vardı? Bize “Allah” yeter demiyorlar mıydı? Peki, konu İsrail, ABD olunca “Allahları” neden yeterli değil?

KARAKTERİNİ ÖRTEMEZ

Çünkü münafıktırlar. Çünkü İsrail, ABD, İngiltere tali düşmandır. Bunlar kazanılabilir, bunlarla yaşanabilir, bunlar zimmet ehli olabilir. Ama velakin Şiiler, Aleviler, Dürziler, İsmailliler, Doğu Mesihileri esas düşmandır. Katledilmesi caizdir. Malı, ırzı helaldir. Suriye’de özellikle son günlerde şahit olduğumuz, “eski rejimin kaçakları” diyerek yapılan cinayetler, katliamlar, tecavüzler, mülklere el koymalar bu zihniyetin asli cevheridir. Düşmandır, kafirdir yok edilmelidir. Yargılamaya suçlu olup olmadığına bakmaya hacet yoktur. Ahmet Şara rejimi uluslararası baskılar, isyanlara sebep olması ve başka devletlere kaybetme korkusuyla bir nebze bu cinayetlerden geri adım atabilir. Uzlaşmadan yana olduğunu gösterebilir. Hatta ulusal diyaloga davet edebilir. Ama ve lakin bunlar mevcut olan rejimin mezhepçi ve dışlayıcı karakterini örtemez.

BÜYÜK KÜRDİSTAN İÇİN KONSEYİ

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Medyamız iftiharla sundu: Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu inşa edilmiş. Şam’da toplanmış. Suriye Türkmenlerinin siyasi geleceklerini, hak ve hukukunu filan görüşmüş. Kardeşlerimiz oldukları ve Türkiye ile özel münasebetlerine atıfta bulunulmuş. Buraya kadar her şey normal. Sonra aynı medya Suriye’de kurulan “Orta ve Batı Suriye Siyasi Konseyini” haber yapmış. Alevi kimliğine atıf olmamasına rağmen kurucuları arasında çok sayıda Alevi olduğundan buna Alevi Konseyi denilmiş. Ve bu konseyin bazı yerlerde Rusya, bazı yerlerde İran ve hatta İsrail’in çıkarlarına hizmet etmek üzere kurulduğunu iddia etmiş. Bir gazetenin siyasi dincilerle bağlantılı olan, birlikte silahlı pozlar veren yazarı çıtayı yükseltmiş Suriye’deki, kendi güvenliğini korumakta aciz, güvenlik kaynaklarına istinaden bu Konseyin Büyük Kürdistan için kurulduğunu yazmış.

Medyamız benzer suçlamaları Dürzi Konseyleri, Kürt Konseyleri, Hristiyan Konseyleri için yaparken Suriye Türkmen Federasyonu için “bölücü” demiyor. Hak hukuk mücadelesi için deniliyor. Empati yapamıyoruz veya yapmayı sevmiyoruz. Başkaları yaptığında köpürüyoruz aynısını biz yaptığımızda sittin dereden gerekçe üretmeye çalışıyoruz.

İsrail, ABD ‘ye diş geçiremeyenlerin, Ahmet Şara ve kabinesinin münafıklığını, İsrail ve ABD’ye teslimiyetini göremeyenlerin, mevcut tablodan kendilerinin sorumlu olduğunu kabul etmeyenler münafık olmaya devam edecek. İsrail’i, ABD, İngiltere ve Fransa’yı Suriye’ye sokanlar Sünniler, Aleviler, Dürziler, Kürtler, Türkmenler, Mesihiler, Süryaniler, Ermeniler, Yahudiler değildir. Onlar Suriye’yi birlikte inşa ettiler.

Onların ecdadı sömürge devletler tarafından 100 sene önce Suriye’de kurdukları Alevistan, Sünnistan, Kürdistan, Dürzistanı reddettiler.

Onların evlatları bugün ayrı konseylere federasyonlara yönelmek zorunda kaldılarsa bunun baş sorumlusu kendilerini onlara yönetici, devlet, hükümet olarak dayatanların kibri, pervasızlığı, talanı, yalanı, hukuksuzluğu, zulmü ve cinayetleridir. İsrail’i, ABD’yi Suriye’ye vatansızlar, liboşlar, milli olandan nefret edenler, yabancıya gönüllü lejyonerler, çil altınlara tamah edenler, siyasi makam ve ticari çıkarlarını müstevli devletlere bağlayanlar, siyasi, mali, askeri ve ekonomik milli programdan uzaklaşan Esad yönetimi, Siyasi dinciler ve Allah ile aldatanlar SOKTU. Bu hakikati teslim etmeyenlerin Suriye’yi bir bütün olarak koruyamayacaklarını ve böldüklerini bilmeleri gerekir.

Mehmet Yuva/Aydınlık

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın