İsrail çevrelerinde Yemen’den gelen tehdit azalmadığı gibi, bu ülke İsrail’in Kızıldeniz’deki stratejik önceliği haline geldi ve bu nedenle Tel Aviv, San’a’ya karşı güvenlik toplantılarında yeni senaryolar tasarlıyor.
Dikkatler Batı Asya bölgesindeki geleneksel çatışma cephelerine yoğunlaşmışken, İsrail, füze ve insansız hava aracı yeteneklerini geliştirerek Kızıldeniz güvenlik denkleminde yeni ve kaçınılmaz bir oyuncu haline gelen Yemen Ensarullah hareketi konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.
Lübnan’ın el-Ahbar Gazetesi yayımladığı bir yazıda, İsrail’in bu sahte varlığının güvenliği için ortaya çıkan bu yeni tehdide karşı aldığı güvenlik ve siyasi önlemleri değerlendirdi. Haberde, bu tehdidin sadece askeri değil, aynı zamanda İsrail kaynaklarına göre bölgesel stratejik dengeleri kökten değiştirme potansiyeline sahip olduğu belirtildi.
Yazının girişinde şu ifadeler yer aldı: “İsrail, Yemen Ensarullah hareketinin artan askeri kapasitesinden duyduğu endişeyi açıkça ortaya koymuş durumda ve Kızıldeniz’deki ve bölgedeki güvenliğine yönelik bu büyüyen tehditle mücadele etmek için planlar hazırlıyor.”

Bu habere göre, İsrail güvenlik çevreleri, Ensarullah’ın kapasitesinin geliştirilmesi ve füze-İHA cephaneliğinin güçlendirilmesi konularına odaklanmış durumda ve Gazze’deki ateşkesin ardından Ensarullah’la nasıl başa çıkılacağına dair açıklamalar ve güvenlik toplantıları yüksek düzeyde sürüyor.
İsrail’in resmi tutumları, Yemen’in gelişmiş ve daha tehlikeli bir askeri güç hâline gelmesinden duyulan ciddi endişeyi yansıtıyor. Bu, güvenlik ve siyasi düzeyde açıkça dile getirilen bir endişe. Yemen meselesinin, özellikle Ensarullah’ın nüfuzunun ve füze üretme kabiliyetinin genişlemesiyle birlikte, İsrail’in daha geniş stratejik çevresini karmaşıklaştırdığı tahmin ediliyor.
Geçen hafta Başbakan Binyamin Netanyahu’nun başkanlığında, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve diğer güvenlik yetkililerinin katıldığı toplantıda, Kızıldeniz’deki sivil altyapıların ve deniz taşımacılığı hatlarının korunmasının önemi vurgulandı. Toplantıda, Ensarullah tarafından gelebilecek herhangi bir gerginliğin kararlı bir şekilde karşılanması ve İsrail’in güvenliğine yönelik daha fazla tehdidin önlenmesi kararlaştırıldı.


Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, İsrail’in Yemen’e karşı planı, Ensarullah’ın güçlenmesini engelleme iddiasıyla limanları veya Yemen’e giden gemileri hedef alma ihtimalini içeriyor. İsrailli yetkililer operasyonel kararların ayrıntılarını açıklamasa da, demeçlerinden yüksek alarm hâli ve Ensarullah’ın kapasitesini zayıflatmak veya ikmal hatlarını kesmek için saldırı gibi önlemler alınabileceği anlaşılıyor.
Netanyahu konuşmalarında, Ensarullah tehdidinin İsrail güvenliğinin temel önceliklerinden biri olduğunu belirterek şu uyarıyı yaptı: “Bu tehdit varsayımsal değil, gerçektir ve zamanla artabilir. Bu tehdit doğal olarak İran’la koordinelidir ve biz onu ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacağız. En azından harekete geçme kapasitelerini engelleyeceğiz.”
Tel Aviv güvenlik çevreleri, Ensarullah’ın kapasitesine ve füze ve İHA cephaneliğini koruma çabalarına odaklanıyor. Değerlendirmelere göre Ensarullah, silahlarını, mühimmatını ve kritik malzemelerini daha sağlam sığınaklara taşımış durumda. Üretim ve bakım atölyeleri de Saada, Amran, el-Cevf, San’a ve Hicce illerine yakın dağlık ve ulaşılması zor bölgelere kaydırılmış durumda.
İsrail medyası, bu sığınakların girişlerinde savunma yapılarının inşa edildiğini, yeni koruyucu katmanlar eklendiğini ve tesislerin toprak, taş ve çimentoyla güçlendirildiğini bildiriyor. Bu, gelecekteki muhtemel hava saldırılarına karşı Yemen’in savunmalarını güçlendirme çabası olarak görülüyor.
Öte yandan, İsrail’in çabalarının sadece askeri boyutla sınırlı kalmadığı, Yemen’in kırılgan ekonomisini hedef alan adımlara da genişlediği belirtiliyor. Bu yönün, doğrudan askeri maliyet olmadan siyasi sonuçlar doğurabilecek sivil bir mücadele yöntemi olarak değerlendirildiği ifade ediliyor.
Bu noktada, İsrail ile Suudi Arabistan’ın çıkarlarının kesiştiği görülüyor. Yedioth Ahronoth gazetesine göre, San’a yönetiminin ekonomik sorunlardan kurtulmak için atacağı her adım, Ensarullah’a gelir sağlamayacağı gibi, iç krizi de derinleştirecek. Bu durumda, Ensarullah’ın önündeki seçeneklerin “son derece zor” olduğu ve bunların uluslararası destekli acı bir karşılıkla sonuçlanabileceği ifade ediliyor. Haberde, Suudi Arabistan’ın İsrail aracılığıyla gönderdiği uyarı mesajlarının da bu çerçevede olduğu vurgulanıyor.
İbrani medyaya göre, “Riyad, tehdidin yayılmasına yol açacak veya Ensarullah’a yeni mali kanallar açacak bir anlaşmaya mecbur kalmayacaktır.”
Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü araştırmacısı Ari Heistein, Suudi Arabistan’ın Husilerden gelen herhangi bir sızmaya askeri yanıt verme hakkını savunuyor ve Gazze ateşkesi sonrasında Ensarullah’ın önündeki üç büyük zorluğu şöyle sıralıyor:
1. Ağır ekonomik durgunluk ihtimali: İsrail’in Yemen’in hayati ekonomik damarlarına saldırması, ABD yaptırımlarının artması ve insani yardımların azalması sonucunda, Yemen halkının zaten yıllardır süren yıpratıcı savaşın yükünü daha da ağır hissetmesi.
2. İsrail-Hamas ateşkesinin sona ermesi: Bu durum, son iki yıldır Ensarullah’ın iç politik ve halk desteğini seferber etmek için kullandığı sembolik ve ideolojik araçlardan birini ortadan kaldırıyor.
3. Daha sert ve uyumlu bir düşmanla karşı karşıya kalmak: Yani Suudi koalisyonundan farklı olarak, askeri ve istihbari açıdan Ensarullah için çok daha zorlu bir rakip olan İsrail’le.
Heistein, yazısının sonunda şu değerlendirmede bulunuyor: “San’a’daki yönetimin varlığını sürdürmesi, bu üç ekonomik, siyasi ve askeri krizi aynı anda yönetebilme becerisine bağlıdır.”
Farsnews’den tercüme edilmiştir
