Beş gün önce (Çarşamba günü) “İsrail İç Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü” (INSS) Gazze savaşı sırasında bu rejimin ordusunun kayıplarına ilişkin bir rapor yayımladı. Raporda, bu rejimin ordusunun son iki yıl içinde direniş cephesinden ve özellikle Gazze direnişinden aldığı büyük darbelere itiraf edildi. Bu rapora göre bu süre zarfında 1.974 gaspçı Siyonist öldürüldü, bunların 919’u ordunun resmi üyeleriydi ve geri kalanların büyük bölümü İsrail ordusunun yedek güçlerindendi. İsrail’in bu güvenlik kurumu tarafından yayımlanan resmi rapora göre ordunun Gazze’deki ölü sayısı 1.721, yaralı sayısı ise 300 bin 26’dır. Bu yaralılar, uzuv kaybı nedeniyle orduda görevine devam edemeyen kişilerden oluşmaktadır. Söz konusu kurum, tedavi edilip orduya geri dönebilen yaralıları bu sayılara dâhil etmemiştir. Raporda, ordunun bu iki yıl içinde esas olarak Gazze savaşında kullanılmak üzere 300 bin yedek askeri göreve çağırdığı belirtilmektedir.
Bu resmi rapor, ordunun bu iki yıl içinde Batı Şeria’da 643 ölü ve yaralı verdiğini (78 ölü ve 565 yaralı) ve bunların hepsinin asker veya yedek güçlerden olduğunu ekliyor. Bu güvenlik raporuna göre ordu, Aksa İntifadası (2000 yılı) sonrasında ilk kez Filistinlilerin ayaklanmasını bastırmak amacıyla çoğunlukla Batı Şeria’nın kuzeyinde 129 hava saldırısı düzenlemiş ve bu bölgede 15 bin 456 kişiyi tutuklamıştır. Diğer yandan, bu güvenlik kurumu Filistinlilerin Batı Şeria’da kendilerini savunmak ve Gazze’ye destek vermek amacıyla İsrail askerlerine karşı 10 bin 496 operasyon gerçekleştirdiklerini ve bunların 1.215’inde orta ve yarı ağır silahlar kullandıklarını ifade etmektedir.
Bu güvenlik raporu, geçtiğimiz iki yıl içinde Lübnan Hizbullah’ı tarafından işgal altındaki topraklara 17 bin 300 füze ve roket ile 593 saldırı ve keşif amaçlı insansız hava aracının fırlatıldığını ve bunların sonucunda 132 İsrail askerinin öldüğünü, 2 bin 307 kişinin yaralandığını itiraf etmiştir. Raporda, haziran ayındaki çatışmalarda İran tarafından fırlatılan 950 füze ve insansız hava aracının sonucunda 3 bin 583 asker ve sivilin öldüğü veya yaralandığı (33 ölü, 3550 yaralı) belirtilmektedir. Oysa Fransız haber ajansı, 12 günlük savaşta İsrailli ölü sayısını 230 olarak açıklamıştı.
İsrail güvenlik enstitüsünün raporuna göre İsrail’e karşı gerçekleştirilen toplam kayıtlı atış sayısı 37 bin 500 füze ve roket olup bunların 10 bin 200’ü Gazze’den fırlatılmıştır. Bu verilere göre bu dönemde 233 bin gaspçı yerleşimci yerinden edilmiştir. Her ne kadar bu güvenlik araştırma enstitüsünün sunduğu rakamlar bu rejimin bugüne kadar yayımladığı en eksiksiz rakamlar olarak sunulsa da, bu rejimin gizlilik, inkâr ve küçültme politikasına bakıldığında gerçek rakamların bunların ötesinde olduğu açıktır. Buna rağmen, bu rakamları İsrail’in Araplarla yaptığı dört meşhur savaşta, İsrail ordusunun toplam ölü, yaralı ve esir sayısıyla karşılaştırırsak, direniş cephesinin, özellikle de Gazze direnişinin büyüklüğü daha da belirgin hale gelir. İşgalci rejim 1948, 1956, 1967 ve 1973 yıllarındaki dört meşhur savaşta toplamda 336 gün yani 11 ay savaşmıştı ve bu savaşların hepsinde kazanan taraf olarak görülmüştü, oysa Gazze savaşında 24 aydan fazla savaşmasına rağmen, birçok askeri uzman merkezinin de belirttiği gibi yenilmiş sayılmaktadır. Bu rejim dört meşhur savaşta toplam 22 bin 304 ölü ve yaralı ve 309 esir vermiştir, ancak Gazze savaşında, kendi güvenlik enstitüsünün resmi açıklamasına göre 38 bin 643 ölü ve yaralı (1.986 ölü, 36 bin 657 yaralı) ve 255 esir kaydetmiştir. Bu, yani İsrail ordusunun Gazze savaşındaki ölü ve yaralı sayısı, Araplar ile İsrail’in dört meşhur savaşındaki toplam kayıplarının yaklaşık iki katına denk gelmektedir. Ek olarak Netanyahu, Trump’ın son Tel Aviv ziyareti sırasında açıkça “İsrail’in bu savaşta 2.000 ölü, 30 bin yaralı ve 200 bin yerinden edilmiş kişisi olmuştur” dedi, bu da İsrail güvenlik araştırma enstitüsünün rakamlarına yakın bir sayıdır.
Dört meşhur savaşta, İsrail rejimi toplam 1 milyon 100 bin 500 askerle, (ortalama her savaşta 275 bin 125 asker), Arap ülkeleri toplamda 1 milyon 743 bin askerle, (ortalama her savaşta 435 bin 750 asker) savaşa girmiştir. Bu da Arap ordularının ortalama olarak işgalci rejimin askeri gücünün yaklaşık iki katı olduğu anlamına gelir. Gazze savaşında İsrail ordusunun resmi ve yedek asker sayısı 470 binin üzerindeydi ve bu güç Gazze ve Lübnan’a karşı savaşmıştır. Yani İsrail’in bu savaşta kullandığı askeri güç, bu rejimin her bir dört meşhur savaşta kullandığı ortalama gücün yaklaşık iki katıydı, oysa bu savaşta direniş güçlerinin sayısı, İsrail ordusunun aktif asker sayısının üçte biri veya dörtte biri kadardı. Eğer Gazze’yi savaşın ana sahası ve İsrail ile 66 günlük savaş dışında Lübnan’ı Gazze savaşının destekçisi olarak kabul edersek, aslında bu iki yılda 470 bin İsrail askeri Gazze’deki birkaç bin Filistin direniş savaşçısını yenmeye çalışmıştır, bu durumda iki taraf arasındaki askeri personel oranı bire on olmuştur.
İşgalci rejimin 70 yıldaki askeri ve teknolojik gücü, bu 78 yıl boyunca onu güçlendirmek için yapılan yüzlerce temel girişim nedeniyle 1940, 1950, 1960 ve 1970’lerdeki askeri ve teknolojik gücüyle kıyaslanamaz. Son Arap savaşı olan 1973’te bu işgalci rejimin kuruluşunun üzerinden yalnızca 25 yıl geçmişti. Ayrıca, Amerika ve üç Avrupa ülkesinin bu rejime Gazze savaşında verdiği destek, onların dört meşhur savaşta verdiği destekle kıyaslanamaz. Batılılar, özellikle İngiltere ve Fransa, sadece 1956/1335 tarihli 10 günlük Süveyş Kanalı savaşı olarak bilinen savaşta doğrudan askeri varlıklarıyla, 79 bin asker göndererek İsrail’i desteklemiş ve Mısır’a karşı harekete geçmişlerdi, diğer üç savaşta ise İsrail’e yalnızca siyasi ve kısmen lojistik destekle yetinmişlerdi. İsrail kaynakları, bu iki yıl içinde Amerika’nın işgalci rejime gönderdiği askeri silah miktarının 150 bin tonu aştığını ve bunun Gazze savaşının başlangıcından önceki silah hacminin yaklaşık üç katı olduğunu açıklamıştır. Bu yüzden askeri uzmanlar bu savaşta Amerikan ordusunun İsrail ordusundan daha fazla savaştığını söylemişlerdir.
Amerika, İsrail ve birkaç Avrupa ülkesinin bu savaştaki suçları, Araplar ve İsrail arasındaki dört meşhur savaştaki toplam suçlardan daha fazladır. Filistin halkı bu savaşta yaklaşık 100 bin şehit, 300 bin yaralı vermiş ve evlerinin ve merkezlerinin yaklaşık yüzde 80’i Gazze’de yıkılmış, yaklaşık iki buçuk milyon kişi yerinden edilmiştir. Ancak tüm bunlara rağmen, hâlâ İsrail içinde savaşın yeniden başlatılmasından söz ediliyor ve bu da onların yenilgisinin en açık göstergesidir. Çünkü zaferden sonra savaşın sürmesi diye bir şey olmaz. Eğer Gazze halkının yiğitçe direnişi, direniş cephesinin diğer unsurlarının desteği ve onların kararlılığı olmasaydı, bu savaş 24 ay sürmek yerine 1948’deki 11 ay, 1956’daki 10 gün, 1967’deki 6 gün veya 1973’teki 19 gün gibi bir sürede işgalci rejimin zaferiyle ve Gazze’nin ve Müslümanların yenilgisiyle sonuçlanırdı, nitekim o savaşların hikâyesi böyle olmuştu.
İşgalci rejimin 48, 56, 67 ve 73 savaşlarından sonraki ufku, her bir savaşın başlangıcından öncekinden daha parlaktı ve buna karşılık Filistinlilerin ufku her savaşın sonunda öncekinden daha karanlıktı. Ancak bu savaşta, İsrail’in silah ve insan gücü düzeyi önceki her savaştan iki kat fazla olmasına rağmen, İsrail’in ufku savaşın başından daha karanlıktır, çünkü eğer Gazze savaşı yeniden alevlenir ve savaş önceki aylardaki durumuna dönerse, ilk olarak İsrail’in kendisi bu ateşin içinde yanacaktır. İsrail ordusu mevcut Gazze savaşında, kendi güvenlik enstitüsünün resmi itirafına göre, 31 bin 747 ölü ve yaralı vermiştir. Oysa geçmiş dört savaşta ortalama ölü ve yaralı sayısı 5 bin 576’dır (2 bin 531 ölü ve 3 bin 45 yaralı). Bu, İsrail’in bu savaşta geçmiş savaşların ortalamasının 7,5 katı yani neredeyse altı katı kadar kayıp verdiği anlamına gelir. Gazze direnişine verilen insani kayıpları, işgalci rejim ordusunun aldığı insani kayıplarla karşılaştırırsak, hiç kuşkusuz İsrail ordusu, Gazze direniş tugaylarının şehit ve yaralı sayısının en az iki katı kadar ölü ve yaralı vermiştir. Elbette, Gazze’de çocukların, kadınların, hastaların, yaşlıların ve sivillerin öldürülmesi, yaralanması ve yerinden edilmesi apayrı bir konudur.
Bugün bu cani rejimin ordusu, Gazze direnişi için yakın bir hedef hâline gelmiştir ve bu nedenle bir yıldır Gazze savaşının devamı meselesi, ordu üst düzey ve saha komutanları ile Netanyahu kabinesinin sivil üyeleri arasında bir anlaşmazlık konusuna dönüşmüştür. Bu anlaşmazlık kayıplara yol açmış ve bunlardan biri de üst düzey ordu komutanı Yoav Galant olmuştur.
Sadullah Zarei
