Küreselleşmecilikten önemli kopuş

Trump Yönetimi, sonbaharda açıklanması beklenen Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ni yayınladı. Strateji’de, “Rusya ve Çin tehdidi” değil “Batı Yarıküre’de güvenliği sağlamak” öncelik olarak ortaya konuyor. Önceki strateji belgelerinde yer alan, ABD’nin dünya çapındaki askeri müdahalelerinin kılıfı olan “küresel barış ve insan haklarını korumak” gibi tekerlemeler yok. Tersine, bu yaklaşım şöyle eleştiriliyor:

“Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, Amerikan dış politika elitleri, tüm dünyada kalıcı Amerikan hâkimiyetinin ülkemizin çıkarlarına en uygun olduğuna kendilerini inandırdılar. Elitlerimiz, Amerikan halkının ulusal çıkarlarla hiçbir bağlantısı olmadığını düşündüğü küresel yükleri sonsuza kadar üstlenmeye Amerika’nın istekli olduğu yönünde feci bir yanlış değerlendirme yaptılar. Amerika’nın, devasa bir askeri, diplomatik, istihbarat ve dış yardım kompleksinin yanı sıra, devasa bir refah düzenleyici-idari devleti aynı anda finanse etme yeteneğini abarttılar. Küreselleşme ve sözde ‘serbest ticaret’ üzerine son derece yanlış ve yıkıcı bahisler yaptılar ve bu da Amerikan ekonomisinin ve askeri üstünlüğünün dayandığı orta sınıfı ve endüstriyel temeli oydu.”

RUSYA VE ÇİN İLE DENGELİ İLİŞKİLER

Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Rusya ve Çin ile “dengeli ilişkiler kurulması hedefi” dikkat çekiyor. Strateji’de genel olarak daha fazla Rusya’ya ama aynı zamanda Çin’e karşı da yumuşak bir dil kullanılması dikkat çekiyor. “Rusya ile stratejik dengenin yeniden kurulması” amacından bahsediliyor ve şöyle deniyor:

“Avrupa ekonomilerini istikrara kavuşturmak, savaşın istenmeyen bir şekilde tırmanmasını veya yayılmasını önlemek, Rusya ile stratejik dengeyi yeniden tesis etmek ve Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşasını sağlayarak bu ülkenin yaşayabilir bir devlet olarak ayakta kalmasını sağlamak için, Ukrayna’daki düşmanlıkların bir an önce sona erdirilmesi için müzakere yapmak ABD’nin temel çıkarları arasındadır.”

Strateji belgesinde Çin ile ilgili olarak “Amerikan ekonomik bağımsızlığını yeniden sağlamak için karşılıklılık ve adaleti ön planda tutarak, ABD’nin Çin ile olan ekonomik ilişkilerini yeniden dengelemek” ve “Pekin ile gerçek anlamda karşılıklı olarak avantajlı bir ekonomik ilişkinin sürdürülmesi” hedefi ortaya konuyor. Ayrıca, ABD’nin Hint-Pasifik’te bir savaşı önlemek istediği belirtiliyor.

Belgede, Avrupa ile ilgili olarak ise sert bir dilin kullanılması dikkat çekiyor.

ORTADOĞU ARTIK ÖNCELİKLER ARASINDA BİRİNCİ DEĞİL

“Strateji”de, Ortadoğu’nun en az yarım asırdır Amerikan dış politikasının en öncelikli alanı olduğu fakat bunun değişmekte olduğu belirtiliyor. Bu saptama gerekçelendirilirken, bugün dünyada, önceki dönemlerdeki ABD stratejisinin temelini oluşturan süper güçler arasındaki rekabet dinamiğinin değil “büyük güçler arasındaki rekabet”in söz konusu olduğu ve ABD’nin bölgedeki enerji kaynaklarına bağımlılığının azaldığı vurgulanıyor. Burada da belgenin tamamında da ABD’nin, artık dünyada tek hegemon olmadığı ve dünyanın çok kutuplulaştığı gerçeğinin esas alındığı görülüyor. “Amerikan enerji üretimi arttıkça, ABD’nin Ortadoğu’ya odaklanmasının tarihsel nedeni ortadan kalkacaktır.” deniyor. Strateji’de “(ABD) bölgenin Amerikan çıkarlarına veya Amerikan vatanına karşı terörün kuluçka yeri veya ihracatçısı olmamasını ve İsrail’in güvenliğini sağlamayı her zaman temel çıkarları olarak görecektir.” diye vurgulanıyor ama şöyle devam ediliyor: “Bu tehdidi, ideolojik ve askeri olarak, onlarca yıl süren sonuçsuz ‘ulus inşa’ savaşları olmadan ele alabiliriz ve almalıyız.”

Strateji’de Ortadoğu bahsi son olarak şöyle bitiriliyor: “Ortadoğu’nun hem uzun vadeli planlamada hem de günlük uygulamada Amerikan dış politikasını şekillendirdiği günler, neyse ki sona ermiştir. Bunun nedeni, Ortadoğu’nun artık önemli olmaması değil, eskisi gibi sürekli bir rahatsızlık kaynağı ve potansiyel bir felaket kaynağı olmamasıdır. Ortadoğu, daha çok bir ortaklık, dostluk ve yatırım yeri olarak ortaya çıkmaktadır.”

Sonuç olarak, Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin, Soğuk Savaş sonrası dönemdeki Amerikan dış politikası ve eylemlerinden önemli bir kopuşa işaret ettiği görülüyor.

Konuyu ele almaya devam edeceğiz.

aydınlık

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın