II. Dünya Savaşı’nın bitiminde kurulan dünya düzeni çatlarken aradan ne filizleniyor ve neler görebiliriz, neler görmeyebiliriz…

Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı, 2025
BİR: II. Dünya Savaşı’nın bitiminde kurulan dünya düzeni çatlıyor. Uluslararası siyaset alanı, Şanghay İşbirliği Teşkilatı 25. Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi’nin de gösterdiği gibi, Batı’nın merkezde olduğu hiyerarşik tek kutuplu yapıdan çok kutuplu bir yapıya doğru ilerliyor.
İKİ: ABD ve AB’nin kurulu ekonomik ve teknolojik kapasiteleri göz ardı edilemez olsa da, yeni kaynaklar, yeni koridorlar ve işbirliğine dayalı projelerle kalkınmacı ve en önemlisi genişlemeye açık bir alan oluşturma çabasından görünen Avrasya, yeni bir cazibe merkezi olarak beliriyor.
ÜÇ: Almanya bu olgunun farkında olduğu ve bunu Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirerek kendi ulusal faydasına başarıyla tahvil etmeşi hedeflediği için 2020’li yılların başlarında, Büyük Birader (ABD) ile “eski hasımları” diyebileceğimiz Avrupalı küçük “müttefiklerince” hedefe kondu.
DÖRT: Rus doğal gazını Almanya’ya ulaştırmak üzere Baltık Denizi’nde inşa edilen Kuzey Akım boru hatlarında, 2022 yılı Eylül ayında gerçekleşen üç patlamayla gaz akışının kesilmesine sebep olan – ve 5-17 Haziran 2022’de gerçekleştirilen BALTOPS 22 askeri tatbikatına katılan NATO üyesi 14 ülke ile İsveç ve Finlandiya’yı oluşturan 16 paydaşın büyük kısmının muhtemelen bilgisi dahilinde olan- o esrarengiz (!) sabotaj eylemleri bu hedefe konmanın en sembolik eylemi oldu.
BEŞ: Avrupa’yı Avrasya’nın bir parçası yapmamak adına ilkin Rusya’ya karşı çekilen duvarların sonucu olarak ucuz enerji kaynakları ile yeni pazarlardan mahrum kalan ve rekabet gücü gerilemeye başlayan Almanya, II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzenin kendisine biçtiği ABD vassallığı rolü gereği, o boru hatlarının inşasına zamanında karşı çıkmış küçük Avrupa devletlerinin de başı çektiği iradeye sessizce boyun eğdi. O andan itibaren siyaseten de müflis bir görüntü sergiler oldu.
ALTI: Yüz yıllarca birbirleriyle savaşmış, hatta iki dünya harbinde birbirlerini fena hırpalamış Avrupa ülkelerinin bir daha kendi aralarında savaşıp enerji tüketmemeleri için tepesine ABD’nin yerleştirildiği bir hegemonya ile kurulmuş NATO, doğuya doğru genişleme siyaseti ile belki Rusya’ya karşı tehdit oluşturur bir görüntü veriyor, Avrupa kapılarını Rusya ve iş ortaklarına kapatmayı arzulayan bir izlenim içinde görülüyor ama, özünde Avrupa içini tahkim etmeye öncelik vererek aslında yaşlı kıtanın kapısını iç çatışmalara kapalı tutmanın mücadelesini veriyor.
YEDİ: Ancak küresel ekonomik başat güç olma vasfını yitirmekte olan ABD’nin liderliğin gerektirdiği savunma maliyetlerini üstlenmeye artık sadece Avrupa’da değil Asya’da bile eskisi kadar istekli görünmemesi, rekabet gücü giderek zayıflayan, sosyal sorunlarla boğuşan yaşlı kıtayı bir de savunma harcamalarını artırmaya ve elini taşın altına daha fazla koymaya, hatta -“Avrupa’da bir heyûlâ kol geziyor” başlıklı T24 yazımda da altını çizdiğim gibi- NATO eliyle Avrupa ufkuna yeni bir militarizasyon dönemi yerleştirecek askeri Keynezyenizmi de devreye sokmaya zorlaması, işleri çok zorlaştırıyor. Sorun şu ki, bu yol mevcut sorunları pekâlâ katlayabilecek, hatta Avrupa’nın Birliğini çatlatabilecek bir potansiyel taşıyor.
SEKİZ: Büyük Avrasya projesi kendisini Avrupa Birliği gibi sert kural ve kurumlardan oluşan duvarlarla çevreleme girişimi taşımadığı, iş ortaklıklarına açık olduğu için daha kolay takipçi bulabiliyor. Ayrıca Batı’nın yükselttiği gümrük duvarları karşısında zayıflamayan, aksine ticaretlerini yeniden rotalandırarak güçlenebildiklerini gören ve Batı’yı “sadece bir opsiyon” olarak konumlandıran bu ülkeler yenilerine de emsal teşkil ediyor. Ancak durum böyle de olsa, Avrasya’nın ufkunda da liderlik maliyetlerini üstlenmeye istekli, başat bir gücün en azından şimdilik görünmemesi, onu da kırılgan yapıyor ve işini zorlaştırıyor.
DOKUZ: Büyük Avrasya projesinin takipçileri NATO bloğundan kendilerine yönelen ve yönelebilecek güvenlik tehditlerini de yönetmenin bir yolunu Avrasya içinde iç bölünmelere yol açmadan bulurlar ise geleceğin dünya düzeninde kendilerine daha geniş ve parlak bir alan açabilecekler.
ON: Ancak Batı’dan yeni sınavlarla ve yeni duvarlarla sürekli mukabele görecek bu “yol” şartlarında uzun süre lidersiz gitmeleri de çok zor. 4 Temmuz’da NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı’nın (SACEUR) komutasını devralarak göreve başlayan General Alexus Gregory Grynkewich, 2027’nin potansiyel çatışma yılı olabileceğini söylüyordu. Batı kendi ufkuna böyle bakarken, iki tarafın da altını çizdiğim zorluklarının üstesinden ancak böylesi bir büyük savaş şartları mı gelecek, yoksa giderek kaotik bir hal alan dünya ahvali bu şekilde karmaşık, küçük ölçekli çatışmalar ve belirsizliklerle dolu uzun zamana yayılan bir süreçle mi daha barışçıl, daha adil bir dengeyi yakalayacak, öngörmek zor. Ancak artık şurası son derece açık ki, Batı’dan müsaade beklemeden kendi gündemlerini oluşturup, kurumlar tesis edebilen ve birlikte hareket ettikçe özgüvenleri de yükselebilen bu ülkelerin yolu artık geri döndürülemeyecek denli belirginleşmiştir.