Bir süre önce İslamabad’da Azerbaycan, Pakistan ve Türkiye meclis başkanlarının katılımıyla üçlü bir toplantı yapıldı. Katılımcılar bölgesel tehditleri, güvenlik meselelerini ve parlamentolar arası iş birliğinin güçlendirilmesini ele aldılar.
Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan liderleri aralarındaki ittifakı giderek ve artırarak güçlendiriyorlar. Bu durum yalnızca belirli bir dini ve askeri söylemi teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda açık stratejik çıkarları da temsil ediyor.
Yakın zamanda İslamabad’da yapılan üçlü toplantıda, üç ülkenin meclis başkanları bölgesel tehditler, güvenlik konuları ve parlamentolar arası iş birliğini güçlendirme yolları üzerine görüş alışverişinde bulundular.
Üçlü Askeri İş Birliğinin Genişlemesi
Askeri iş birliği, Bakü ile İslamabad arasındaki ilişkilerin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bakü, eskiyen MiG-29 savaş uçaklarının yerine Çin ve Pakistan ortak yapımı olan JF-17C savaş uçaklarını seçti. Toplamda yaklaşık 60 adet uçağın satın alınması planlanıyor. Hava filosunun yenilenmesi her ordu için önemli bir süreçtir ve Bakü bu konuda aktif bir şekilde çalışmaktadır. Buna karşın, geçmişte Azerbaycan ile birçok askeri çatışma yaşamış olan Ermenistan, silahlı kuvvetlerini güçlendirmek adına kayda değer bir adım atmamıştır.
Bu savaş uçakları şimdiye kadar sadece bir kez gerçek savaşta kullanılmıştır, dolayısıyla gerçek kabiliyetleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak, yeni ve modern uçaklardır, buna karşılık Ermenistan hâlen dağınık ve plansız alımlar yapmaktadır.
Türkiye ile Pakistan arasındaki askeri iş birliği de uzun bir geçmişe sahip olup, askeri, sanayi ve güvenlik alanlarını kapsamaktadır. Pakistan, MILGEM projesi kapsamında Türkiye ile iki savaş gemisinin Türkiye’de, iki geminin ise Karaçi’de üretilmesi için anlaşma yapmıştır ve teknoloji transferi de bu anlaşmanın bir parçasıdır.
Ayrıca Pakistan, Türkiye’den 30 adet T-129 ATAK helikopteri sipariş etmiştir. Taraflar, Türk yapımı Bayraktar TB2 gibi insansız hava araçlarının kullanımı, ortak İHA geliştirme projeleri, savaş uçaklarının modernizasyonu, elektronik harp sistemleri ve simülatörler gibi alanlarda da iş birliği yapmaktadır.
Üç ülke, özellikle Kafkasya bölgesinde ortak askeri tatbikatlar düzenlemekte, asker değişimi yapmakta ve birbirlerinin askeri okullarına katılmaktadır. Terörle mücadele ve iç güvenlik konularında istihbarat paylaşımı yapılmakta, ortak güvenlik ve istihbarat komiteleri kurulmaktadır. Donanma güçlerinin geliştirilmesi ve deniz filosunun modernizasyonu da bu sürecin bir parçasıdır. Örneğin, Pakistan’ın Agosta 90B denizaltısı Türkiye tarafından modernize edilmiştir. Ayrıca, Türkiye’den Pakistan’a aktarılan teknolojiyle yerli savaş gemisi üretimi devam etmektedir.
Üç Ülkenin Stratejik Yakınlaşmasında Koridorların Rolü
Bu iş birliğinin temelinde stratejik ve jeopolitik bir uyum yatmaktadır. Üç ülke de bölgesel konularda benzer görüşler taşımaktadır. Örneğin terörizmin tanımı ve onunla mücadele yöntemleri, Orta ve Güney Asya’da ideal siyasi istikrar modeli ve Afganistan çevresindeki güvenlik meselelerinde benzer tutumlara sahiptirler. Ayrıca, siyasi İslam anlayışına dair benzer yorumlar ve Müslüman Kardeşler (İhvan) çizgisine duydukları sempati, bu ülkelerin bakış açılarını birbirine yakınlaştırmıştır.
Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan uluslararası örgütlerde sıklıkla ortak diplomatik dil kullanmakta ve dış politika tutumlarında karşılıklı destek sunmaktadır. Bu eğilim, farklı nedenlerle giderek artmaktadır.
Üçlü toplantıda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, üç ülke arasındaki iş birliği mekanizmasının askerî, savunma ve savunma sanayii alanlarını da kapsayan bir istikrar platformuna dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı.
Kurtulmuş, Azerbaycan’ın Kafkasya’daki topraklarını yeniden kontrol altına aldığını ve Ermenistan’la barış müzakerelerini ileri bir aşamaya taşıdığını hatırlatarak, Güney Kafkasya’daki olumlu gelişmelerin ve Zengezur Koridoru’nun varlığının bölge ülkelerinin daha yakın ekonomik, siyasi ve insani ilişkiler kurmasına imkân tanıyacağını, ayrıca Orta Koridor gibi stratejik fırsatları güçlendireceğini söyledi.
Zengezur ve Orta Koridor’a verilen bu özel önem, Türkiye ve Azerbaycan’ın bu güzergâhları Pakistan’dan Avrupa’ya uzanan yeni bir ulaşım kuşağının temeli olarak tanımlamalarından kaynaklanıyor. Ancak bu güzergâhta İran yer almıyor, bu da İran açısından ekonomik, siyasi ve güvenlik açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Toplantıda Türk tarafı, Irak’ın Kalkınma Yolu Projesi’nin bu güzergâha dahil edilmesini ve üç ülkenin ekonomik nüfuzunun Orta Doğu’ya kadar genişletilmesini önerdi. Bu tür üçlü stratejik planlamalar Rusya, İran ve Çin için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Çünkü İran’ı çevreleyen bir koridor ağı oluşacak ve bu ülke küresel mal ve enerji taşımacılığı rotalarından dışlanacaktır. Ayrıca, Çin ve Rusya da bu durumdan memnun olmayacaktır. Çünkü ABD ve müttefikleriyle artan gerginlikler sırasında kendi transit yollarının Batı yanlısı ortakların kontrolüne geçmesi, gelecekteki askeri ve güvenlik krizlerinde onlar için ciddi sorunlar yaratacaktır.
Bu gelişmeler, daha fazla ülkenin Türk Dünyası eksenine katılmakta olduğunu göstermektedir. Bu eksenin genişlemesi, daha fazla ilgi duyan aktörün katılımını teşvik edecek ve bölgesel güç dengelerini İran, Rusya ve Çin aleyhine belirgin şekilde değiştirecektir.
İran Ne Yapmalı?
Görünüşe göre Pakistan’ı bu tür iş birliklerine yönlendiren birçok ihtiyaç ve endişe söz konusudur. İran, bu ihtiyaçları karşılayarak Pakistan’ı kendisiyle daha derin ve kalıcı iş birliklerine yöneltebilir. Bunun için İran, geçmişteki güçlü tarihi ve kültürel bağlarını yeniden ön plana çıkarmalı ve Pakistan’la askeri ve güvenlik iş birliğini güçlendirmelidir.
Ekonomik iş birliği, serbest ticaret ve yatırım da büyük önem taşımaktadır. İran-Pakistan tercihli ticaret anlaşmasının tam olarak uygulanması, gümrük vergilerinin düşürülmesi, ortak serbest ekonomik bölgelerin oluşturulması gibi adımlar Pakistan’ın ticaret açığını azaltmasına ve ekonomik büyümesini hızlandırmasına yardımcı olacaktır.
Enerji güvenliği ve bu alanda sürdürülebilir kaynaklara erişim de büyük önem taşır. Pakistan, petrol, doğalgaz, LNG ve petrol ürünleri tedarikinde Azerbaycan’la iş birliği yaparak enerji açığını gidermeye çalışmaktadır. İran ise Rus gazını kendi topraklarından Pakistan’a aktaracak projeyi hayata geçirerek, Pakistan’ın enerji kaynaklarını çeşitlendirebilir ve bu ülkedeki nüfuzunu artırabilir.
Diğer yandan, İran Çabahar Limanı’ndan İnceburun sınırına, Hazar Denizi limanlarına ve Astara’ya uzanan demiryolu ve koridor hatlarını tamamlayarak, Pakistan’ı Kafkasya ve Orta Asya’ya bağlayan en ideal güzergâhı oluşturabilir. Bu tarihî fırsat kaçırılmamalıdır.
Bakü’nün Pakistan’da enerji, altyapı ve madencilik sektörlerine yatırım yapma taahhüdünde bulunduğunu da unutmamak gerekir. Bütçe açığı, yabancı yatırım eksikliği ve altyapı büyüme ihtiyacıyla karşı karşıya olan Pakistan için bu tür iş birlikleri hayati önem taşımaktadır.
Azerbaycan’ın Pakistan’daki toplam yatırım miktarı yaklaşık 2 milyar dolar olarak açıklanmıştır. Ancak bu miktarın büyük kısmı hâlen anlaşma, değerlendirme veya planlama aşamasındadır. Yatırımların önemli bir bölümü karayolu projelerine yöneliktir. 1,2 milyar dolar Sukkur-Haydarabad otoyolu, 600 milyon dolar ise Haydarabad-Karaçi otoyolu inşasına ayrılmıştır.
Azerbaycan’ın devlet petrol şirketi SOCAR, merkezi Pencap’tan kuzeybatıdaki Hayber Pahtunhva Eyaleti’ne petrol ürünleri taşımak amacıyla inşa edilecek beyaz petrol boru hattı projesine yaklaşık 600 milyon dolar yatırım yapacaktır. Ulaştırma, enerji ve bilişim teknolojileri gibi diğer altyapı alanlarına da 500 milyon dolar civarında yatırım planlanmaktadır. Dolayısıyla Tahran, Pakistan ile daha fazla yakınlaşma sağlamak için benzer faaliyetleri planlamalı ve bu yönde uygun bir zemin oluşturmalıdır. Bu süreçte Çin ve Rusya’nın tecrübe ve kapasitelerinden yararlanmak, İran için faydalı olacaktır.
Kafkasya Konuları Uzmanı: İhsan Muvehhidiyan
