Katil başbakan, büyük şeytan ABD parlamentosunda 72 kez ayakta alkışlanan konuşmasının bir yerinde “Ayrıca Orta Doğu’daki ortak çıkarlarımızı korurken Amerikan postallarının sahada kalmasına da yardımcı oluyoruz.”demiştir. Bu ifade Küresel emperyalizmin maksadının sun’i sınırlarla bölünmüş vatanımızın yani ümmet coğrafyasının Amerikan postalları altında kalmasına süreklilik kazandırmak olduğudur. 1979 yılından coğrafyamızın hatırı sayılır bir parçasında bu ayaklar kırılmış ve diğerlerinde de kırılması için yoğun bir çaba içine girilmiştir.
Katili ayakta alkışlayan Küresel Emperyalizm, bir kez daha İran İslam Cumhuriyetinin hedefinde olduğunu ikrar etmiştir. Bu nedenle başını İslam Cumhuriyetinin çektiği Direniş cephesi de Küresel emperyalizmin hedefindedir.
Küresel Emperyalizm ile çeşitli alanlarda süren bu savaş İslam Cumhuriyetini kuruluşundan önceki tarihlere kadar uzar. İslam İnkılabının en önemli gerekçesi zaten Küresel emperyalizmin coğrafyamızı sömürmesine engel olmak ve sadece İran’ın değil bütün ümmetin kanının emilmesine mani olmaktı.
Katil başbakan, konuşmasında 30’a yakın kez İran tehlikesine dikkat çekerken, ülkemin aynı tehlikeye dikkat çeken cübbelileri, sarıklıları, akademisyenleri, sözüm ona yazarçizerleri gözümün önünde canlandı. Onların da aynı parlamentonun izleyici bölümünde katili ayakta alkışladıklarını hayal ettim. Çünkü katil onların da yüreklerine su serpmiş, nefret duygularına tercüman olmuştu. Katil konuşmasında Amerikan postallarının sahada kalmasından bahsederken bu postal yalayıcılardan mı bahsediyordu acaba!
İran tehlikesi ortak paydasında buluşan yerli/milli(!) işbirlikçi gazetelerdeki manşetleri hatırladım. “İslam Ordusu’nu Türkiye kurdu!(1) İslam ordusu dünya dengelerini değiştirdi! 34 İslam ülkesinin orduları için Riyad’da ortak bir koordinasyon merkezi kurulacak.” diye manşetler atıyorlardı.
Katil de bu o orduyu hatırlamış olacak ki, “ABD Kongresinde yaptığı konuşmada bölge ülkelerine İran’a karşı ittifak kurma çağrısı yapmış; ittifakın, Siyonist rejimin Donald Trump yönetimi sırasında Arap ülkeleriyle yaptığı ve ‘İbrahim Anlaşmaları’ olarak bilinen normalleşme anlaşmalarının ‘doğal bir uzantısı’ olacağını belirtmiştir. (2)”
Öyle bir ittifak ki içinde yok yok! Her dinden, mezhepten, ırktan alçak şerefsiz zalimler var! Tıpkı Ahzap savaşı gibi. Büyük şeytanın başını çektiği bu ittifakın karşısında yine her dinden, mezhepten ve ırktan mazlum ve onurlu topluluklar var.
Katilin kurulmasını istediği ittifak zaten aktif olarak sahada savaşıyor ama hiçbir işe yaramıyor. Aksa tufanının ertesi günü ABD ve İngiliz donanmasından savaş gemileri Filistin kıyılarına gelmiş, Kızıldenizde muhtelif koalisyonlar kurmuşlar ancak hiçbir sonuç alamamışlardır.
Vahşi Batı bu güne kadar direnişe karşı nice ittifaklar kurdu; Suriye’de, Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, kurdukları ittifaklar rezil oldular. Sadece Direniş cephesinin azim, kararlılık ve savaş deneyimini arttırdılar. Mesela sadece Ensarullah, adına İslam(!) ordusu denilen bu moloz yığınından çok daha güçlü!