«Snapback» Mekanizmasının Aktifleştirilmesi, 12 Günlük Savaşın Devamıdır

Almanya, İngiltere ve Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdikleri mektupla, İran’a karşı BM yaptırımlarını geri getirmeyi öngören “snapback” mekanizmasını harekete geçirdiklerini açıkladı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot da X platformunda yaptığı paylaşımda, bu adımı duyururken, “Bu diplomasiye son vermek anlamına gelmez; İran’la müzakereler için başlayan 30 günlük süreyi en iyi şekilde değerlendireceğiz” ifadelerini kullandı. Oysa ABD’nin anlaşmadan çekilmesiyle birlikte artık fiilen ortadan kalkan nükleer anlaşma üzerinden böyle bir girişimin başlatılması, hem yasa dışı hem şantajcı hem de aşağılayıcı bir adım değil midir? Eğer öyleyse – ki öyledir – neden Avrupa ile müzakerelere devam edelim ve neden NPT’den (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması) çıkmayı gündeme almayalım?

Bu durum aslında yeni değildir. Mart 2003’te, dönemin UAEA Genel Direktörü Muhammed ElBaradei’nin ikinci Tahran ziyareti sonrasında, ajansın ileri sürdüğü taleplerin NPT metniyle örtüşmediği ve daha çok bahane üretmeye benzediği kaydedilmişti. O dönemde kaleme alınan bir değerlendirmede, İran’ın nükleer programının Batı için sadece bir bahane olduğu, esas hedefin İslam Cumhuriyeti olduğu belirtilmişti. NPT’nin 10. maddesine dayanılarak İran için tek çıkış yolunun bu anlaşmadan ayrılmak olduğu ifade edilmişti. Aradan 23 yıl geçmesine rağmen hâlâ aynı bahanelerin gündeme gelmesi, bu tespitin doğruluğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Nitekim yıllar sonra, ABD’nin stratejik öngörüleriyle tanınan Stratejik ve İstihbarat Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu George Friedman, yayımladığı “Önümüzdeki On Yıl” adlı kitabında, Washington’un asıl önceliğinin İran’ın bölgedeki yükselişini engellemek olduğunu açıkça yazmıştı. Friedman, “Amerika’nın İran’la sorunu, onun nükleer programı değil; İran’ın ABD ile ilişki kurmadan, hatta düşmanlık içinde kalarak da bölgenin en büyük askerî ve teknolojik gücü haline gelebilmesidir. Bu, İran’ı bölgedeki İslam ülkeleri için bir model haline getirmiştir” diyordu.

İran Dışişleri Bakanlığı, Avrupa üçlüsünün bu girişimini şiddetle kınayarak, “Bu provokatif ve gereksiz adım, gerekli yanıtlarla karşılık bulacaktır” açıklamasını yaptı. Bakanlık detay vermese de, İran kamuoyunda “NPT’den çıkış” seçeneği güçlü bir karşılık olarak öne çıkıyor. Çünkü Avrupalı ülkeler, 12 günlük savaş boyunca ABD ve İsrail’in yanında saf tutmuş, hatta ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini vurmasını dahi kınamamıştı. Bu nedenle atılan adım, Batı’nın savaşın başarısızlığını telafi girişiminden başka bir şey değildir.

Şimdi artık NPT’den çıkış sadece gecikmiş bir zorunluluk değil, aynı zamanda düşmanın hamlesine karşı İran’ın “karşı hamlesi” olarak görülüyor. Bu konuda gecikmek, rakibe fırsat vermek anlamına gelecektir. Nitekim mecliste de milletvekillerinin hazırladığı üç acil maddelik bir tasarıyla hükümetin NPT’den çıkmaya zorlanmasının gündemde olduğu bildiriliyor. Böyle bir karar, hem düşmana onurlu bir yanıt, hem de bugüne kadar ertelenmiş olan bu stratejik adımın Dışişleri Bakanlığı tarafından hayata geçirilmesine güçlü bir destek olacaktır.

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın