Snapback Mekanizmasının Etkileri: Gürültüden Gerçeğe

Ekonomi aktörleri ve yetkililerinin de ifade ettiği gibi, Snapback mekanşzmasının ekonomik boyutlarıyla ilgili yapay gürültü, gerçek etkilerinden çok daha büyük gösteriliyor.

Fransa, İngiltere ve Almanya olmak üzere üç Avrupa ülkesi, Amerika’nın dış politika araçları olarak, nihayetinde snapback mekanizmasını aktif hâle getirme ve BM’nin askıya alınmış yaptırımlarını geri getirme kararlarını uygulamaya koydu.

On yıl önce neden müzakereci ekip bu mekanizmayı nükleer anlaşmaya dâhil etmeyi kabul etti, neden dönemin Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in de dediği gibi, Francesco adında tanınmayan biri nihai metni değiştirebildi(!) Bizim bu raporda ele aldığımız konu, snapback mekanizmasının ekonomik boyutlarıdır. Bazı medya kuruluşlarının ve dolar bazlı varlık sahiplerinin son haftalarda iddia ettiği gibi, mekanizmanın aktif hale getirilmesiyle ülkenin ekonomisi altüst mü olacak, yoksa gerçek farklı mı?

Belki halkın aklına gelen sorular şunlardır:

İran’ın petrol satışı duracak mı? Hangi ekonomik yaptırımlar geri dönecek? Dolar kuru ne olacak? Artık mal ihracatı yapamayacak mıyız? Bankacılık yaptırımları daha mı ağır olacak? Sonuçta biz sıradan insanların hayatı yeni bir sarsıntıyla karşı karşıya mı kalacak? Cevap: Hemen hemen hiçbir şey!

Ekonomi uzmanı Seyyid Mustafa Musevinejad, bu soruların yanıtları konusunda Keyhan gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Tek satırlık cevap vermek gerekirse, ekonomik alanda neredeyse hiçbir yeni şey olmayacak. Sadece psikolojik beklentiler oluşacak ki bu beklentiler yönetilmezse, yeni ve etkili bir yaptırım kadar yıkıcı olabilir.

Her şeyden önce bu yaptırımların sadece iki alanı kapsadığını vurgulamalıyız. Birincisi nükleer ve nükleerle bağlantılı çift kullanımlı konular, ikincisi ise silahlar ve silahlarla ilgili çift kullanımlı konulardır. Dolayısıyla bu kararların içinde petrol, bankacılık ve benzeri yaptırımlardan söz edilmiyor.

Burada şu soru ortaya çıkıyor; snapback mekanizması ekonomiyi hiç etki etmiyor mu? Cevap evet. Hemen hemen hiç! Bunun için de çok sayıda kanıt var. En iyi yöntem, (2010–2012) yılları arasındaki ekonomik istatistiklere bakmaktır. Bu dönem, İran’a karşı son BM kararı ile ABD ve AB yaptırımlarının devreye girdiği zaman aralığıdır.

Yabancı Yatırım Durumu

Musevinejad şu açıklamalarda bulundu: ‘2010’da 1929 sayılı karar çıktığında, eğer bu kararlar İran ekonomisine ciddi etki etseydi, doğrudan yabancı yatırımlar düşmeliydi. Ancak resmi veriler, 2012’ye kadar yabancı yatırımların artmaya devam ettiğini gösteriyor. ABD ve AB yaptırımları yürürlüğe girdikten sonra yabancı yatırımlar azalmaya başladı.”

Eğer bu kararlar İran’ın petrol satışını ve yabancı yatırımları etkilemiş olsaydı, özellikle petrol sektöründe yatırım azalmalıydı. Ama resmi veriler, 2010–2012 arasında bu yatırımların arttığını gösteriyor.’

Müttefik Ülkelerle Ticaretin Devamı

Musevinejad ayrıca şu ifadelerde bulundu: ‘Resmi verilere göre İran’ın dış ticareti 2010’dan sonra artmaya devam etti ve ancak 2012’de ABD ve AB yaptırımlarıyla düşüşe geçti. Dolayısıyla kararların dış ticaret üzerinde etkisi olmadı.’

Buna karşılık bazıları, “BM yaptırımları geri gelirse Çin ve Rusya bile sizinle çalışamaz” diyor. Musevinejad ise bu iddiayı “çok yanlış” diye nitelendiriyor. “2010’dan sonra İran-Çin ticareti sürekli arttı. Hâlbuki o dönemde Çin ve Rusya BM’de bu karar lehine oy kullanmışlardı. Yani bu kararlara tam destek vermelerine rağmen ticaretimiz artmıştı. Bugün ise durum farklı. Çin ve Rusya bu kararlara karşı çıktı, hatta önlemeye çalıştı. Dolayısıyla işbirliği koşulları bugün geçmişten çok daha lehimize durumdadır.

Bahaneler ve gerçekler

Ortadaki veriler açıkça gösteriyor ki asıl sorun ABD ve AB yaptırımlarıdır, BM kararları değil. ABD ve AB yaptırımları zaten 2018’de Trump’ın Nükleer Anlaşmadan çekilmesiyle geri geldi. Yani olabilecek her şey olmuştu, yeni bir şey yok. Ancak bazıları gelecekteki başarısızlıklarını bu tür bahanelere bağlamak isteyebilir; tıpkı FATF bahanesiyle aşı ithalatındaki başarısızlık gibi. Merhum Cumhurbaşkanı Reisi kısa sürede sorun FATF değil, yönetimin zafiyeti olduğunu kanıtladı.

Özel Sektörün Ekonominin Psikolojik Durumuna İlişkin Anlatısı

Ticaretten uzak bazı kimselerin karamsarlık yaymasına karşılık, özel sektör temsilcilerinin çoğu, snapback mekanizmasının etkilerinin çok büyük olmadığını ve bu sürecin aşılabileceğini söylüyor.

İran Ticaret Odası Gayri Petrol İhracatı Geliştirme Komisyonu Başkan Yardımcısı Sadreddin Niyaverani şöyle dedi: ‘Biz zaten daha önce ABD’nin çok ağır yaptırımlarıyla karşı karşıyaydık ve hâlâ da öyleyiz. Snapback’in psikolojik etkisini görmezden gelemeyiz ama abartmamak lazım.’

Niyaverani, döviz piyasasındaki dalgalanmalara da değinerek şunları söyledi: ‘Son günlerde yaşananlar, gerçek ekonomik değişimlerden değil daha çok psikolojik beklentiler ve enflasyon beklentilerinden kaynaklanıyor. Eğer snapback’in doğrudan etkisi olsaydı, çok daha büyük değişimler görürdük.’

İran-Çin Ticaret Odası Başkanı Mecid Rıza Hariri ise şöyle dedi: ‘Snapback mekanizmasının aktive edilmesi, İran özel sektörünü etkilemeyecek. Çünkü taşımacılık, bankacılık ve ticaret alanlarımız zaten önceden yaptırım altındaydı.’

Yetkililerin Petrol Ve Taşımacılık İçin Hazırlıkları

Ülke yetkilileri de bu konuda açıklama yaptı. İran Petrol Bakanı, petrol satışlarının eskisi gibi devam edeceğini belirtti.

Ulaştırma ve Şehircilik Bakanı Ferzane Sadık ise, İsrail rejimiyle 12 günlük savaş sırasında edindikleri tecrübeyi hatırlatarak, “Riskler karşısında daha çevik ve hazırlıklı olduk. Hem kara, hem deniz, hem de demiryolu alanında önlemler aldık ve temel ürünleri halka ulaştırdık. Bugün de snapback mekanizması sonrası için gerekli planlarımız hazır” dedi.

Çıkarılacak ders

Her ne kadar uzmanlar ve yetkililer snapback mekanizmasının etkilerini sınırlı görse de, mevcut durumdan çıkarılacak önemli bir ders var o da; Bugünkü darboğazlar, yıllarca sadece müzakereyle yaptırımları kaldırmaya odaklanıp, ekonomiyi güçlendirmeyi ihmal eden bir anlayışın sonucudur. Bu yaklaşım, halkın günlük ihtiyaçlarını bile Nükleer Anlaşmaya bağladı. Şimdi ise bu anlaşmanın snapback gibi büyük bir zaaf içerdiği ortaya çıktı.

Buna karşılık, 13. hükümet (Reisi hükümeti) ABD ile anlaşmayı öncelik yapmadan, yaptırımları etkisizleştirme stratejisiyle ekonomiyi büyütmeyi başardı. Ancak mevcut hükümet, Hasan Ruhani’nin yolunu izleyerek ekonomiyi yeniden müzakere masasına bağladı.

Müzakereyle Ve Müzakere Olmadan Ekonomik Büyüme

En son ekonomik büyüme verileri, Reisi hükümetinin, müzakerelere bağlanmadan, ağır durgunluk ve enflasyonun yaşandığı 2010’lu yıllardan ekonomiyi yükselttiğini ortaya koymaktadır. Ancak bugün büyüme yeniden negatife dönmüş durumdadır.

İran İstatistik Merkezi’nin verilerine göre, 2025 baharında ekonomik büyüme yüzde –0,1 oldu. Tarım sektörü –2,7, sanayi –1,7, sanayi ve maden (petrol hariç) –1,2 küçüldü. Petrol ve gaz +0,8, hizmetler ise +0,5 büyüdü. Hanehalkı tüketimi %–1,1, yatırım ise %–1,9 düştü.

Rekorlar Ve Karşılaştırmalar

Reisi döneminde, ABD ile yeni anlaşma olmadan, büyüme %5’e kadar çıktı ve hükümet devredildiğinde yaklaşık %3’tü. Sekiz bin fabrikanın yeniden açılması, petrol ihracatının artması ve enflasyonun %45’ten %33’e düşmesi bu dönemde gerçekleşti. Ancak mevcut hükümette büyüme yeniden negatife döndü. Ruhani’nin 8 yıllık döneminde ortalama büyüme %0,6 idi. Böylece 17 çeyrek pozitif büyümenin ardından, 2025 yılı ilkbaharında ekonomi yeniden küçüldü.

Mevcut Kısıtlamalara Rağmen Büyüme Mümkündü

Ekonomik göstergelerdeki düşüşün nedenleri olarak gösterilen birçok faktörün önceki yönetimde de mevcut olduğu unutulmamalıdır. Dengesizlikler, enerji kısıtlamaları, kuraklıklar, finansman zorlukları, döviz tahsisi ve ithalat sorunları vb. faktörler 13. yönetimde de mevcuttu. Ancak hükümetin Batı ile müzakere umudu taşımadan halka hizmet etmeyi hedefleyen ve Şehit Reisi’nin İslami-İran ve devrimci-cihatçı düşüncesinden kaynaklanan genel yaklaşımı ve çoğu bakanlık ve kurumların başında etkin yöneticilerin bulunması, ekonomik durumu o kadar iyileştirdi ki, İmam Hamanei Şehit Reisi’ye “İkinci Emir Kebir” unvanını verdi.

Ekonomiyi Canlandırmanın Yolları

Özellikle bilgiye dayalı alanlarda üretim birimlerinin canlandırılması, tarım, sanayi, tıp vb. tüm sektörlerde yapay zekâ ve nükleer teknolojinin kullanılmasıyla, ülke ticaretinin, genellikle eski ve çağdışı yöntemlerle, eski ve demode olmuş belirli bir grubun tekelinden kurtarılacağı, yenilikçi gençlerin bu alana girmesine olanak tanınacağı, koridorların ve ulusal konut hareketinin tamamlanması için çaba gösterileceği, halkın araziye erişimini sağlayarak ve halk inşaatını teşvik ederek inşaatı tekelden çıkaracağı ve ülkenin ekonomik büyüme ve refaha ulaşacağı belirtilmelidir. Ancak bu hedefe ulaşmak için “Amerika’dan umudu kesme”, “iç güce güvenme” ve Irak, Çin, Rusya, Şanghay ve BRICS üyeleri gibi bölge ve dost veya bağımsız ülkelerle iş birliği yapma ve kilit bakanlıkların, birimlerin ve bakanlık yardımcılarının başında verimli kişilerin bulunması gerekmektedir.

  1. hükümet, kendisinden önceki hükümetlerden hangi yolda ilerleyeceğini seçmek zorundadır? Üretim refahı yoluna geri mi dönecek, yoksa bugüne kadar izlediği yolda mı devam edecek?

Keyhan gazetesinden tercüme edilmiştir

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın