Deve çobanlığından devrik rejimin savaş ağasına dönüşmüş olan Muhammed Hamdan Daglu’nun, namı diğer Hemedti’nin (Humeydti) Sudan’da yürüttüğü savaş, Afrika’nın politik endemisine dair çok şey söyleyebilir.
Kurumsallığı olmayan devlet, yolsuz siyasi elit, sınır aşan kabile ağları, aşırı milisleşme, savaş ağaları, ekonomik kontrol alanları, yerel düşmanlıklar, Afrikalı yerli-bedevi Arap çelişkisi, sömürgeci miras ve yeni nüfuz savaşları bu endeminin temel parametrelerini veriyor. Bunlar Sudan’da dünün Cancavidlerini, bugünün Hızlı Destek Güçleri’ni doğuran ve büyüten faktörler olarak ele alınabilir.
Nüfuz mücadelelerinin Sudan’ı bir kez daha bölünmeye sürükleyen iç savaştaki yerine bakarken damadın SİHA’larını çatışma bölgelerine satma sevdasıyla Türkiye’nin de fotoğrafa girdiğini görüyoruz.
Bunu “Afrika’da Türkiye yüzyılı” diye gurur vesilesi yapanlar olabilir fakat Bayraktar SİHA’ların Libya ve Etiyopya’dan sonra Sudan’da denkleme girmesi, Türkiye’yi çatışmaların tarafı haline getiriyor.
Türkiye’nin Afrika’daki rolünü tartışmaya açıyor. Bu ilişkiler hazmı zor tonlarca çelişki barındırıyor.
Hayalet Atlılar’ın (Cancavid), 2000’lerde Fur halkının ülkesi Darfur’da Afrikalı kabilelerinin isyanlarını bastırırken gerçekleştirdikleri soykırım, siyaseten devrik lider Ömer el Beşir’in, fiilen de bölgedeki Arap kabilelerinden gelen Musa Halil ve Hemedti gibi milis şeflerinin imzasını taşıyordu.
Hemedti, Beşir’in, oğlu mesafesine koyduğu bir suç makinesiydi. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranmasına rağmen Beşir de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘kardeşim’ diyerek ağırladığı liderdi.
Türkiye’de İslamcı çevrelerin bir dönem pek değer verdiği Hasan el Turabi’nin Müslüman Kardeşler çizgisindeki Ulusal İslami Cephe’si, 1989’da Beşir’in yaptığı askeri darbenin ortağıydı. İslami hareket 10 yıl sonra Beşir’le yollarını ayırırken Turabi’nin bir grup talebesi Adalet ve Eşitlik Hareketi’ni (JEM) kurmuştu. Bu yeni oluşum, Hartum’un etnik Arapları kayıran politikalarına ve Darfur’da Fur, Zaghava, Masali gibi Afrikalı kabilelerin marjinalleştirilmesine karşı ayaklanmıştı. Sudan Kurtuluş Ordusu (SLA/M) da bu isyanda ortaktı.
Bugün Sudan’a hükmeden Askeri Geçiş Konseyi Başkanı Abdulfettah el Burhan’ın, istihbarat subayı olarak Cancavidlerle koordine ettiği operasyonların hedefinde bunlar vardı.
Hemedti, Beşir’in sahadaki adamıydı. 2011’de gösterilerin etkisizleştirilmesi, 2019’da başkent Hartum’da patlak veren gösterilerin bastırılmasında Beşir’in yanındaydı. Beşir düşerken idareye el koyan askerlerin safına geçti. Darbeci Beşir darbeden korktuğu için paralel ordu olarak 2013’te Hızlı Destek Güçleri’ni yasallaştırıp maaşa bağladığında generaller huylanmıştı. Hemedti ordunun tuttuğu biri değildi.
Beşir, Çad ve Libya sınırlarını bu güçlere bırakarak kendi gelir kaynaklarını yaratmalarının önünü açmıştı. 2012’den itibaren Darfur’daki Cebel Amir ve Singo’da keşfedilen altın madenleri üzerindeki kontrol savaşı Hemedti’yi tam anlamıyla bir savaş ağasına dönüştürdü ve gücünü Hartum’a kadar taşıdı.
Hemedti’nin kurduğu El-Cuneyd adlı holding madencilikten demir-çelik, ulaşım, altyapı ve araba ticaretine kadar bir dizi alanda devleşti. Eriştiği askeri ve maddi güç sayesinde Hemedti askeri geçiş konseyinde başkan yardımcısı olarak girdi. Pek oturmayan şablonlarla tanımlarsak güya “Müslüman Kardeşler’e sırtını dayayan” Burhan ile “İslamcılarla savaşan” Hemedti aslında aynı çarkı döndüren iki farklı dişliydi. Hemedti’nin patronu Beşir’in de JEM’le savaşına rağmen İslamcı müttefikleri vardı. Burhan ile Hemedti, askeri konseye ortak edilen sivil yönetime karşı 2021’de darbe yaparken bu ortaklığı korudu. Lakin Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegre edilmesini öngören anlaşmaya sıra gelince Hemedti yan çizdi. Anlaşmanın 1 Nisan 2023’te imzalanması gerekiyordu. Hemedti altın madenleri başta olmak üzere Hızlı Destek Güçleri’nin kontrol ettiği devasa çıkarları korumayı tercih etti. Bu tercih 15 Nisan 2023’te tetiklenen iç savaşın da nedenidir.
Çıkarılan altın Dubai’de paraya çevriliyor. Altının en az yüzde 88’i Birleşik Arap Emirlikleri’ne gidiyor. Emirliklerin Sudan’daki iktidar savaşına dahil olmasının en önemli nedeni bu. Bir diğer neden Kızıldeniz’de liman sahibi olmak gibi bölgesel hegemonya planlarıdır. BAE güdümlü medya, Hemedti’nin İslamcılara karşı savaştığı savını öne çıkarıyor. 2019’da kitlesel gösterilerle yükselen değişim umudunu çalarak darbe yapan Burhan’ın ana destekçilerinden biri Emirliklerdi. O zamanki mesele Sudan’ın toptan eksenini değiştirmekti. Şimdi Burhan’ı tehlikeli bir İslamcı diye lanetleniyorlar.
Bir tarafta BAE, diğer tarafta Türkiye’nin dahli öne çıkıyor. Sudan’da güç dengesinin değişmesi ve Burhan’ın başkomutanlığındaki Sudan ordusunun iki yıl yol sonra başkent Hartum’u geri almasında Türk SİHA’larının da bir payı olduğu düşünülüyor.
Bu noktada Türkiye ile BAE karşı karşıya geliyor. Elbette çok faktörlü bir çatışma, basitçe bir vekalet savaşına indirgenemez. Fakat SİHA’lar tüm taraflar için erişilebilir bir silah haline gelince savaşın ritmini bunlar belirliyor. Bayraktar TB2 ve Akıncılara karşı Çin’in Wing Loong SİHA’ları…
BAE, Hemedti’nin milislerini Yemen ve Libya’ya da taşımıştı. Türkiye ile BAE, Yemen’de aynı çizgideydi ama iki ülke Libya’da karşı yakalarda yer almıştı. Hafter’in kontrolündeki Doğu Libya, Hızlı Destek Güçleri’ne ikmal hatlarından biri. Diğeri Hemedti’nin kabile bağlarının olduğu Çad. BAE’nin Çin’den temin ettiği silahların bir kısmı Somaliland bir kısmı da Çad üzerinden Darfur’a ulaştırılıyor.
Ankara bir Osmanlı nostaljisi olarak Beşir’e kabul ettirdiği Sevakin adasını canlandırıp üsse dönüştürme planını kurtarmak için, askeri geçiş yönetimi oluşturulunca hem Hemedti hem Burhan’a kucak açmıştı. Fakat 2023’teki ayrışmadan sonra Hartum’dan yana tercihini sürdürdü. Bununla yetinmeyip 2024’te Burhan’la SİHA anlaşmaları yaptı. Çok geçmeden Bayraktar SİHA’lar Sudan semalarında görülmeye başladı. Yani Türk SİHA’ları savaşa girdi. 3 Mayıs’ta Sudan ordusu, Nyala Havaalanı’ndaki bir askeri kargo uçağını Türk yapımı SİHA’larla vurdu. İddiaya göre hedefteki uçak, İHA-SİHA, mühimmat ve radar sistemleriyle yere inmişti. Saldırı sonucu Hızlı Destek Güçleri’nden 70 milisin yanı sıra 18 yabancı öldü. Bunların dördü Emirlikler vatandaşıydı. Bunun üzerine Hızlı Destek Güçleri de hükümetin yanı sıra yabancı misyonların taşındığı Port Sudan’ı, Çin SİHA’larıyla bombaladı. Bu saldırıda Bayraktar SİHA’larının bulunduğu askeri hangarların hedef alındığı da öne sürüldü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan apar topar Abu Dabi’ye giderek BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid ile görüştü. İki ülke de normalleşme sürecinden sonra tekrar karşı karşıya gelmek istemiyor. Ama Sudan üzerinden ters düştükleri de ortada. 4 Eylül’de Hızlı Destek Güçleri bir Bayraktar Akıncı SİHA’sını düşürdüğünü öne sürdü. Ülkenin batısında, merkezin kontrolündeki son eyalet olan Batı Darfur’un başkenti Faşir düştükten sonra Burhan’ın behemehâl Türkiye’nin Hartum büyükelçisiyle görüşmesi, Ankara’nın bu savaştaki yerine dair ipuçları veriyor.
Türkiye’nin bu şekilde karşısına aldığı cephe Libya ile kıyaslandığında belki daha sınırlı. Hızlı Destek Güçleri’nin soykırımcı sicili, Emirlikleri tefe koyarken şimşekleri Türkiye’den uzaklaştırıyor.
Türkiye’nin Libya’da karşı karşıya geldiği eksendeki Mısır ve Suudi Arabistan da zarlarını Sudan ordusunun zaferine atıyor. Kahire için önemli olan Nil üzerindeki güç denkleminde Etiyopya’ya karşı Sudan-Mısır ittifakının korunması. Suudiler de Kızıldeniz’deki istikrarsızlığı kendisi için tehdit olarak görürken Emirlikler’in fütursuz rekabetinden rahatsız oluyor.
Libya’da Hafter’i destekleyen Rusya da Türkiye gibi ilk başta bu çıkarlarını güvence altına almak için hem Burhan hem de Hemedti’yi yakın planda tuttu.
Geçmişte Beşir’in paralel ordusu konumundayken Vagner’in Hızlı Destek Güçleri’ne destek vermesi Hartum açısından bir çelişki değildi. Ama iç savaş patlak verince Ruslar taraf görüntüsünden uzaklaştı. Rusların temel öncelikleri Kızıldeniz’de üs edinmek, Sudan’ı Afrika’daki operasyonlar için bir rampaya dönüştürmek, Afrika’nın ikinci büyük rezervini barındıran altın madenlerinden pay almak ve uranyum yataklarına erişmek. Bölünmüş yakalara düşen bu çıkarlar, yekpare bir Sudan’ı gerektiriyor.
ABD ise Beşir düşerken bütün kartlarını Rusya, Çin ve İran’dan uzaklaşmış bir Sudan için kullandı. Darbeci yönetim de 2020’de yaptırımlardan kurtulmak için Abraham Anlaşmaları’na imzayı bastı. Beşir döneminde Sudan, İsrail’in düşmanıydı.
2005’te Güney Sudan’ı Sudan’dan kopararak Hartum’u petrol gelirlerinden mahrum eden ABD, bu sefer maden zengini Darfur’u ayırma yönünde bölücü bir sinyal göndermiyor. Ayrıca dörtlü arabuluculuk mekanizmasına Amerikalılar öncülük ediyor. Yani Türkiye’nin SİHA’larla bu savaşın parçasına dönüşmesi şimdilik Amerikan yönetimi nezdinde bir soruna dönüşmüş gözükmüyor. Fakat bu, çatışma bölgelerine hesapsız-kitapsız SİHA satma hevesinin Türk dış politikasının bagajını şişirdiği gerçeğini değiştirmiyor.
Evrensel
