Suriye’de devletin başına HTŞ ile devletsizlik getirilmesinin arka planında bugün Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ofisleri bulunan İngiliz Gizli İstihbarat Teşkilatı MI6 ile, bu örgüte yakın Londra merkezli danışmanlık firması Inter-Mediate varmış

Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı
Suriye’de 2024 yılı sonlarında yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir’üş Şam (HTŞ) örgütünü iktidara taşıyıp Batı ile ilişkilerini geliştiren temel odaklardan birinin MI6 olarak da bilinen İngiliz Gizli İstihbarat Teşkilatı olduğu iyice belirginlik kazandı.
MI6’in HTŞ’nin iktidara taşınması ve Batı ile ilişkilerdeki rolüne adım adım vakıf olduk.
Önce 19 Temmuz tarihli sayısında İngiliz Mail on Sunday gazetesi, MI6’e yakın duran Londra merkezli bir danışmanlık firması olan Inter-Mediate’in, Şam ve Londra arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasına ve Dışişleri Bakanı David Lammy ile Suriye’nin kendi kendini başkanlığa atayan lideri Ahmed el-Şara arasında iki hafta önce kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir görüşmeye aracılık ettiğini yazdı. Bu belki şaşırtıcı bir gelişme sayılmazdı.
19 Eylül 2025 tarihinde ise, geçmişte (Ocak 2014 – Aralık 2017 arasında) İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi olarak da görev yapmış Richard Moore’un bu konudaki daha belirgin açıklamaları geldi. MI6 olarak da bilinen Gizli İstihbarat Teşkilatı’nın son 5 yıllık dönem için başkanlığını yürütmüş olan Moore, görev süresinin sonunda, İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, MI6 sayesinde Suriye’de “çevik” davranabildiklerini söyledi. Moore, teşkilatının, HTŞ ile Beşar Esad devrilmeden 1-2 yıl önce, yani Birleşmiş Milletler, ABD, İngiltere, hatta Türkiye gibi ülkelerce terörist olarak tanımlandıkları zamanlarda ilişki kurduklarını da itiraf etti. Bazı şeyleri yönlendirmek için “erken yola koyulmayı “çeviklik olarak nitelendiren eski Büyükelçi, Suriye’de 53 yıllık Esad iktidarından MI6’in “ikinci kulvar diplomasisini” temel alan çevikliğiyle kurtularak başarıya ulaştıklarını ileri sürdü.
Derken, İngiliz gazeteci Kit Klarenberg’in 16 Ekim tarihli ve “How MI6 Built Syria’s Extremist Police” başlıklı makalesi geldi. Klarenberg, bu yazısında, İngilizlerin Suriye’deki Şam El Kaidesi olarak tanımladığı cihatçı yapıyı MI6’e yakın duran Londra merkezli danışmanlık firması Inter-Mediate eliyle ilmek ilmek iktidara taşıdıklarını yazıyordu. MI6’in bu faaliyetlerinde kilit kişi, silahlı çatışmaların yaşandığı coğrafyalara “yardım” misyonuyla hareket eden Inter-Mediate isimli şirketin 2011 yılındaki kurucusu ve CEO’su Jonathan Powell idi. Powell daha önce de Tony Blair hükümetinde Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü gibi İngiltere’de epey önemli olan bir kamu görevi yürütmüştü.
Powell, HTŞ’nin Suriye’daki Ahmed el-Şara kabinesini ilan etmesinden birkaç gün önce İngiltere Başbakanı Keir Starmer tarafından Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine atanmıştı. Ve Powell’ın söz konusu göreve atandığı günden bugüne Inter-Mediate’ın Suriye Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda çalışır durumda olan özel bir ofisi vardı.
İşte tüm bu gelişmelerde asıl şaşırtıcı olan bu bilgi idi. İngilizler MI6 ve HTŞ eliyle Şam’ın inine girmişti! Bu İngiltere’de muhalefette olan Muhafazakâr Parti için bile “fazla” olmalı ki, İngiliz vergi mükelleflerinin parasıyla “haydut devletler” ile görüşmeler yapılmasına karşı çıkan Muhafazakârlar, Starmer’ın danışmanı Powell hakkında soruşturma açılmasını talep edebiliyorlar.
Ankara, HTŞ ile ilişkiler için Şam’a ziyaretler planlayadursun, İngilizler Şam’daki Cumhurbaşkanlığı konutunun içinde zaten “iliştirilmiş “olarak bulunuyor, burayı MI6’in evi gibi kullanıyorlarmış.
Ayrıca bugün artık kendi ağızlarından öğreniyoruz ki, MI6, Beşşar Esad’ın iktidarını yitirmesinden 1-2 yıl önce, yani dünya HTŞ örgütünü bir “terör yapılanması” olarak resmen tanır iken kurdukları ilişkiler sayesinde Suriye’deki siyasi geçiş döneminde bazı “olayların önünü alacak,” bazı “olaylara da yol verecek” şekilde çevik bir rol oynamış.
Yani bir anlamda İngilizler ile Amerikalılar iyi polis/kötü polisi oynamışlar. Amerikalılar, 2011’de Körfez monarşileri ile bazı NATO ülkelerinin fitilini ateşlediği savaştan 13. yılında muzaffer çıkarak ülke yönetimini ele geçiren HTŞ lideri Şara’nın kellesine 10 milyon dolar ödül koymuşlardı. Ama tabii Şara’nın rakibi sayılacak diğer cihatçı örgütlerin liderlerini “temizlemeyi” de ihmal etmeden! İngilizler ise, “çeviklikte” proaktif davranmış, HTŞ ile ilişkiler kurmuş, Şam’ın bir gün ABD’nin ve İsrail’in planlarına tam teslim hale gelebilmesi için örgüte güler yüzlü bir sivil toplum örgütü bile tahsis etmişler.
Velhasıl, Suriye’de devletin başına HTŞ ile devletsizlik getirilmesinin ve bugün bir ülke için son derece hazin sayılabilecek bu tablonun arka planı biraz da böyle bir prelüd ile şekillendirilmiş. Olup bitenleri ana akım medyamızın aktardıklarıyla ya da “kendimi depresif ve umutsuz hissettiğimde aniden Esad’ın gittiğini hatırlıyorum ve hemen neşeli hissediyorum” diyen İslamcılarımızın veya Şam’a gidip cihatçı güzellemesi yapan muhalif (!) gazetecilerimizin anlattıklarıyla değil, Şara’nın yeni ABD ziyareti öncesinde bizzat itirafçıların ağzından dökülen böyle bir arka planla okumamız şart.
T24
