Türkiye, NATO’ya üyeliği ile dış politikada Sovyet
yayılmacılığına karşı kendini korumaya aldığını düşünürken 1960’tan itibaren
her 10 yılda bir NATO darbesine maruz kalarak NATO’nun gerçek yüzü ile
yüzleşmiştir. Üstelik NATO’nun üye ülkelerden birine saldırı NATO üyesi tüm
ülkelere saldırı sayılacak ve karşılık verilecek maddesine aykırı olarak
PKK’nın Türkiye’ye düzenlediği saldırılarına karşı hiçbir girişimde
bulunulmamış hatta PKK terör örgütü silah ve istihbarat bilgileri ile
desteklemiştir.
ABD denetimindeki askeri bir ortaklık olarak görülen NATO,
1960’tan bugüne Türkiye’nin siyasetini dizayn etmede etkin bir rol
üstlenmiştir. Bu doğrultuda Türkiye’de iktidar olmak isteyen parti liderleri
(Necmeddin Erbakan hariç) her seçim öncesi ABD-NATO ile sıkı pazarlığa girmek
durumunda kalmışlardır. Şimdi iktidarda olan AKP hükümeti başkanı Recep Tayyip
Erdoğan daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken ABD’li yetkililerle
görüşmeler yapmıştır. Şimdi de yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’de yine
siyasilerin ABD’li yetkililerle görüşmesi gölgesinde geçmektedir. Muhalefet
parti liderleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve iktidar yetkililerinin
ABD’li kişilerle görüşmeleri medyaya yansımakta, bu konuda iktidar ve muhalefet
tarafları karşılıklı olarak birbirini seçim için sırtlarını dış güçlere
yaslamakla suçlamaktadır.
20 yıldır ABD-NATO ile inişli çıkışlı ilişkilere rağmen her
defasında ABD-NATO onayını alarak iktidarda kalmayı başaran AKP hükümeti,
ekonominin de getirdiği sıkıntı girdabından kurtulmak ve iktidarını devam
ettirmek için bu defa ABD-NATO cenahına karşı eline koz geçirmiş bir durumda.
ABD’nin tahrikleri ile başlayan Rusya-Ukrayna savaşında ABD-NATO hem Rusya’ya
karşı Türkiye’yi kullanmayı hem de Rusya karşısında cepheyi genişletmek için
Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya katmayı planlamakta. Bu plan ise Türkiye’nin
ABD-NATO cenahı ile olan pazarlığında elini kuvvetlendirmekte. İktidarını
korumayı isteyen AKP, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine PKK terör örgütüne
destek verdikleri için karşı çıkıyor. Oysa işin aslına bakacak olursa Türkiye,
PKK terör örgütüne en büyük desteği veren başta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya
gibi NATO üyesi ülkelerle hatta Siyonist rejimle ilişkilerini hiçbir zaman
koparmamıştır. Bu realiteye dayanarak Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO
üyeliğine karşı çıkıyor gözükerek ABD-NATO ile sıkı bir pazarlık yaptığını
söyleyebiliriz. Ayrıca ABD’li yetkililer ve NATO Genel Sekreteri Jens
Stoltenberg de yaptıkları açıklamalarda, Türkiye’yi Finlandiya ve İsveç’in
NATO’ya üyeliğini onaylaması konusunda ikna edebileceklerini söylemekteler.
Türkiye’nin enerjide, turizmde, ekonomide ve denge siyasetinde bağımlı olduğu
Rusya’ya karşı Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması kolay gözükmese
de onayın tek şartının AKP iktidarının devamı olacağı kesindir. AKP yönetimi,
Rusya’yı karşısına almanın karşılığı olarak iktidarının devamını istemekte ve
bunun için Finlandiya ve İsveç kozuna sıkı bir şekilde sarılmış bir durumda.
Ayrıca Finlandiya ve İsveç kozu sadece ABD-NATO cenahına
karşı değil aynı zamanda iç politikada da iyi bir enstrüman olarak
kullanılmakta. AKP yönetimi her seçim öncesi, kendisine bir dış düşman yaratmış
ve halkın milli duygularını kışkırtarak halkın oylarını alabilmiştir. Resmi
olarak seçimlere bir yıl hatta büyük ihtimal erken seçimle daha az zaman
kalmışken Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmak istemeleri AKP yönetimine
altın tepside sunulmuş bir fırsat yarattı. Erdoğan’ın teröristleri himaye
edenlerin NATO üyeliklerine evet diyemeyiz açıklaması toplumda olumlu karşılık
bulmuş, büyük oy kaybı yaşayan AKP’ye adeta can suyu olmuştur.
Yine AKP yönetimi, hem içeride toplumun desteğini almak hem
de ABD-NATO cenahına bir nevi gözdağı vererek desteklerini almak için Suriye’ye
yeni bir operasyon yapacağı açıklamasında bulundu. AKP yönetimi, Suriye’ye
operasyon yapacağı bölgeyi ise ABD-NATO himayesinde olan Kürt güçlerinin olduğu
bölgeye yapacağını açıkça ifade etti. ABD-NATO cenahından operasyona karşı
oldukları açıklamalarının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “ABD ve
Rusya’nın bize verdikleri sözler var, bunların sözlerini tutmalarını bekliyoruz
eğer bize verilen vaatler yerine getirilmezse operasyon kaçınılmazdır”
açıklamasında bulundu. Çavuşoğlu’nun sözlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere
AKP yönetimi Suriye üzerinden ABD-NATO cenahı ile bir pazarlık halindedir.
AKP yöneticilerinin bir anda Türkiye’de yaşayan Suriyeli
mültecileri geri göndereceğiz açıklamalarında bulunmaları, üstüne Suriye’ye
yeni bir operasyon yapacağız tehdidi Suriye’yi işgal ederek petrol ve tahılını
çalan ABD-NATO cenahını zora sokmuş gözükmekte.
Önce Covid-19 pandemisinin ardından Rusya-Ukrayna savaşının
dünya ekonomisinde özellikle de enerji ve gıda alanında oluşturduğu kriz
gölgesinde yaşanan gelişmeler AKP iktidarının tamam mı devam mı paradoksunu
çözmek için ABD-NATO cenahı ile pazarlığın sıkı geçmesine neden olmakta. AKP
iktidarı, ekonomik sorunlar, 20 yılın şımarıklığı ve yorgunluğu sonucu yaşanan
siyasi tükenmişlik, içerideki kutuplaşmalarla yaşadığı büyük ölçüdeki kan
kaybını durdurmayı başarıp iktidarını yine devam ettirebilecek mi bilinmez ama
net bir şekilde bilinen AKP’nin seçime kadar Finlandiya-İsveç ikilisinin NATO
üyeliği ve Suriye’ye operasyon kozlarını kullanacağıdır./tesnim