Açlık, Füze, Ölüm Ve 24 Bin TL'lik Un Çuvalı...

GİRİŞ: 28.07.2025 09:26      GÜNCELLEME: 28.07.2025 09:26
Rasthaber - İki küçük çocuğuyla birlikte Gazze'den tahliye edilen The Times muhabiri Amal Helles, arkasında çok şey bırakmak zorunda kaldı. Helles, İsrail'in açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'de yaşayanlardan edindiği bilgiler doğrultusunda gündelik yaşamı anlattı.

The Times muhabiri Amal Helles, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları nedeniyle önce ailesiyle birlikte yerinden edildi, ardından onlarca kişiyle paylaşmak zorunda kaldığı tehlike altındaki evlerde yaşantısını sürdürdü.

2024 yılının Aralık ayında biri 7, diğeri 6 yaşındaki iki çocuğuyla birlikte önce Mısır'a sonra kazandığı bursla Hollanda'ya taşındı. Arkasında çok şey bırakmak zorunda kaldı: Eşi, annesi, babası, kardeşleri, arkadaşları, ülkesi...

Bağlantılar kopsa da sinyaller kesilse de bir şekilde yakınlarıyla iletişimi sürdüren Helles, Gazze'deki günlük yaşantıyı oradakilerden, İsrail'in açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'de yaşayanlardan edindiği bilgiler doğrultusunda The Times'ta kaleme aldı.

Helles'in annesini nasıl ilk başta tanıyamadığının, küçük kardeşinin bir torba un alabilmek için neler yaşadığının, yaklaşık 490 TL'ye satılan bir adet kabağın nasıl 10 kişiye pay edildiğinin, yeni ortaya çıkan banknot tamirciliğinin, özlemlerin ve daha nicesinin kısa hikayesi...

'Annem olduğunu anlamam birkaç saniyemi aldı'

İsrail'in altyapılara yönelik saldırıları nedeniyle Gazze'deki en büyük sorunlardan biri de iletişim. Amal Helles de günlerce süren başarısız denemelerin ardından bağlantı kopsa da, görüntü bulanık olsa da, sonunda annesiyle görüntülü görüşme fırsatı yakalayabildiğini aktarıyor:

"Bağlantı koptu, görüntü bulanıktı, ama sonra yüzü belirdi ve donup kaldım. Bir an onu tanıyamadım. Annem olduğunu anlamam birkaç saniyemi aldı. Yüzü değişmişti. Tanıdığım güçlü, sıcakkanlı, sakin kadın artık zayıf ve yabancı görünüyordu; teni solgun, gözleri çöküktü. Bir zamanlar berrak ve kendinden emin olan sesi, hırıltılı ve gergin bir hal almıştı.

'Kırışıklıklarıma bak' dedi, zorla gülümseyip yanaklarındaki deriyi çekiştirerek. 'Bu savaşta yaşlandım.' 'Hâlâ tanıdığım en güzel kadınsın' dedim. 'Cilt bakımı sırrın ne?' Şöyle cevap verdi: 'Günlerdir doğru düzgün yemek yemiyoruz."

'Açlık füzeler gibi çığlık atmıyor, sessizce öldürüyor'

Amal Helles'in ailesi, Gazze'nin merkezindeki Han Yunus'tan İsrail'in "güvenli bölge" ilan ettiği, ancak ne güvenliğin ne de yiyeceğin olduğu dar ve aşırı kalabalık bir deniz kenarı şeridi olan El Mevasi'ye kaçan çok sayıda kişinin arasında yer alıyor.

Ailesinin de El Mevasi'deki diğer herkes gibi çadırda yaşadığını belirten Helles, ailesinin yaşam koşullarını şu ifadelerle aktarıyor:

"Annem Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNRWA) Gazze Eğitim Merkezi'nde müdürdü. Babam Filistin Üniversitesi'nde halkla ilişkiler alanında çalışıyordu. Bugünlerde açlığı bastırmak için suyu kaynatıp içine bulabildikleri her türlü yiyeceği koyuyorlar. Şanslılarsa mercimek ve pirinçle besleniyorlar. Bazen mercimeği öğütüp ekmek yapıyorlar.

18 yaşındaki küçük kardeşim Muhammed, üniversitenin ikinci yılında olmalıydı. Oysa o, bir torba un alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Sadece hava saldırıları yüzünden değil, her seferinde evden çıktığında endişeleniyorum: Genç erkeklerin bıçaklanarak öldürüldüğü, unlarının çalındığı veya yiyecek kuyruklarındaki kaosun ortasında ezildiklerine dair hikayeler bolca var.

Savaşın en kötü evresi bu. Sadece bombalamalar durmadığı için değil - gökyüzü İsrail'in hava saldırılarıyla neredeyse sürekli uğulduyor - aynı zamanda insanlar yavaş yavaş öldüğü için de . Açlık, füzeler gibi çığlık atmıyor. Manşetlerde parlamıyor. Sessizce öldürüyor."

'Hedef alınabilecek bir yerdi ama başka seçeneğimiz yoktu'

The Times muhabiri olan Helles, 2024 yılının Aralık ayında eşi ve biri 7, diğeri 6 yaşındaki iki çocuğuyla birlikte Han Yunus'taki evlerinden kaçmak zorunda kalmış. "Ayrılmak istemiyordum. Çocuklara defalarca 'Yakında döneceğiz' diyordum. Ama bir türlü dönemedik" diyen Helles, Han Yunus'taki yaşantısını şöyle aktarıyor:

"Evimiz zaten bir sığınma evine dönüşmüştü. Annem, babam, kardeşlerim ve çocukları binamıza sığınmıştı. Kocamın ailesi birinci katta yaşıyordu. Biz üst kattaydık. O evde yaklaşık 100 kişiyi barındırıyorduk.

Aralık 2023'te saldırılar yoğunlaşınca, ailem Han Yunus Eğitim Merkezi'ne taşındı ve orada tek bir odaya tıkıştırıldık. Çocuklarımızı Refah'a götürdüm ve orada 17 kişiyle birlikte bir bodrum katında yaşamaya başladık. Akan su veya tuvalet yoktu, elektrik ise hiç yoktu.

Ardından, Ocak ayında, güvenli olduğunu düşündüğümüz Tel el Sultan mahallesinde, yanımızdaki bir daireye İsrail hava saldırısı düzenlendi. Çoğu çocuk olmak üzere 11 kişi öldü. O gece çocuklarımla birlikte tekrar kaçtım, bu sefer Doğu Refah'taki kız kardeşimin evine.

Hatta o bölge İsrail'in dijital haritalarında kırmızıyla işaretlenmişti, yani hedef alınabilecek bir yerdi. Ama başka seçeneğimiz yoktu. Sonunda The Times, benim ve çocuklarım için bir tahliye ayarlamamıza yardımcı oldu. Kocam geride kalmak zorundaydı. 25 Temmuz Cuma günü, evlilik yıldönümümüzdü; ayrı geçirdiğimiz ikinci yıl. Keşke her şeyden çok yanımızda olabilseydi."

Bir adet kabak 490 TL: 'Onunla 10 kişiyi doyurması gerekiyormuş'

Çocuklarıyla birlikte Mısır'da geçirdiği 7 ayın ardından Hollanda Beşeri ve Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Enstitüsü'nden burs kazanan Helles, burs sayesinde Amsterdam'a taşındı ve gazetecilik çalışmalarına devam ediyor. "Ailemin aksine, burada barınak, sıcaklık ve yiyecek bulabiliyorum" diyen Helles, ailesinden edindiği bilgiler doğrultusunda Gazze'deki günlük yaşama dair şu bilgileri veriyor:

"Elektriksiz bir ülkede yaşadıkları için onlarla iletişim kurmak zor olabilir. Gazze'de güneş panellerine erişimi olan bazı kişiler, internet şifresi ve görüntülü görüşmeye yetecek kadar güçlü sinyal için ücret talep ediyor. Kocam NBC'de gazeteci olarak çalışıyor ve Han Yunus'ta yaşıyor. Açlığın insanların birbirlerine bakışını değiştirdiğini söylüyor. 'Daha uzun süre bakıyoruz' dedi. 'Bazen bir zamanlar tanıdığımız yüzleri tanıyamıyoruz. Savaş ve açlık onları yeniden şekillendirdi.'

Annem ise yakın zamanda pişirecek bir şeyler bulmak umuduyla pazara gittiğini anlatıyor. 40 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 490 TL) karşılığında sadece bir kabakla geri dönmüş. Onunla 10 kişiyi doyurması gerekiyormuş. Bana bir kilo unu hamur haline getirmeye nasıl çalıştığını, yakıt olarak kullanabileceği bir şey bulmak için saatler harcadığını (tahta parçaları, karton, tutuşabilecek herhangi bir şey) ve sonunda kişi başı bir tane olmak üzere 12 somun ekmek pişirmeyi nasıl başardığını anlattı.

Teyzem bir gün açlıktan bayıldı ve hastaneye kaldırılıp glikoz serumuyla beslenmek zorunda kaldı. Sıkı bir diyete ihtiyacı olan diyabet hastası amcam ise şu anda sürekli risk altında.

Kız kardeşim Riham da dört kez yerinden edildikten sonra eşi ve çocuklarıyla birlikte El Mevasi'de bir çadırda yaşıyor. Kocası günlerini yardım kamyonlarının geçebileceği ana yolun yakınında bekleyerek geçiriyor. Her gün saatlerce bekledikten sonra, Çarşamba gecesi 25 kiloluk bir un çuvalıyla geri dönmüş.

Riham bana neşeli bir mesaj gönderdi; sadece sonunda yiyecek buldukları için değil, kocasının sağ salim döndüğü için de. Çocukları onu, eve nadir bir hazine getirmiş gibi karşıladı. Aile o gece çadırlarının dışında geç saatlere kadar yemek pişirdi. Fırın veya gaz olmadığı için insanlar, moloz ve odun parçalarından yapılmış bu tür açık ateşlere güveniyor. 'Ama çoğu gece onlara verebildiğim tek şey çorba' dedi Riham. 'Aç uyuyup aynı şekilde uyanıyorlar.'"

Yeni bir meslek ortaya çıktı: Banknot tamirciliği

Bölgede ciddi bir nakit krizi yaşandığını belirten Helles, "Birçok dükkan ve satıcı, yıpranmış ve yırtılmış oldukları için artık banknot kabul etmiyor. İsrail, savaş başladığından beri Gazze'ye yeni para girmesine izin vermediği için, kalan banknotların çoğu kullanılamayacak kadar hasarlı" diyor.

Bu durumun Gazze'de yeni bir işin ortaya çıkmasına neden olduğunu aktarıyor Helles: Banknot tamirciliği. Helles, "Eski banknotları 'lamine etmek' için bir ücret alıyorlar, bu da onları kullanılabilir durumda tutmak anlamına geliyor" diyor.

ATM'lerin çoktan bozulduğunu bildiren Helles, şöyle devam ediyor:

"Bu yüzden 'nakit komisyoncuları', insanların bankalardaki kendi paralarına erişmelerine yardımcı olmak için yüksek komisyonlar alıyor. Annem yakın zamanda bir bankacılık uygulaması aracılığıyla onlara 1000 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 12 bin TL) ödedi. Kendisine sadece 600 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 7 bin TL) nakit verildi."

Temel gıda malzemelerine ulaşım zorlaştı, fiyatlar uçtu

İnsanların takasa yöneldiğini söyleyen Helles, "Arkadaşlarımdan birkaçı artık temel ihtiyaç maddelerini takas etmek için Facebook gruplarını kullanıyor: Bir torba mercimek karşılığında bir torba pirinç veya şeker karşılığında un" diyor.

Helles, ailesinden edindiği bilgiler ışığında temel gıda malzemelerinin ortalama fiyatlarını da şöyle aktarıyor:

Bir kutu bakla: 25 şekel (Yaklaşık 294 TL)

Bir kilo mercimek: 60 şekel (Yaklaşık 710 TL)

Domates ve salatalığın kilosu: 100 şekel (Yaklaşık 1090 TL)

Soğanın kilosu: 120 şekel (Yaklaşık 1440 TL)

Helles ortalama fiyatları aktarıyor ancak bu malzemelere ulaşımın çok zor olduğunu da belirtiyor.

"Una gelince, altın değerinde: 'Savaştan önce bir kilo un 3 şekelden (Yaklaşık 25 TL) fazla değildi' dedi kız kardeşim" diyen Helles, şimdi eğer bulunabilirse 25 kiloluk bir un çuvalının ortalama 2 bin şekele (Yaklaşık 24 bin TL) satıldığını belirtiyor.

Yani kaba bir hesaplamayla saldırılardan önce 882 TL'ye satılan 25 kilo unun fiyatı yaklaşık 27 kat arttı.

'Günlerimiz kısa mesajlar, istikrarsız sinyaller ve sürekli bir korkuyla geçiyor'

"Artık Gazze'den uzakta, Hollanda'da yaşıyorum" diyen Helles, hissettiklerini şöyle anlatıyor:

"Ama açlık asla uzakta değil. Telefon görüşmelerimde, her gün duyduğum şu sözlerde: 'Açız... yiyecek yok... ölmeyi bekliyoruz.'

Gittiğimden beri, dolu bir tabağın ne kadar ağır gelebileceğini öğrendim. Yemeklere bakıp yüzler görüyorum: kocam, annem, babam, yeğenlerimin yüzleri. Günde sadece bir kez yiyorum, oruç tuttuğum için değil, onlar hiçbir şey yemediğinde ben de yemeye dayanamıyorum.

Ve açlığın ötesinde, korku da var. Kocam hâlâ orada, hâlâ belgeliyor, hâlâ hayatta kalmaya çalışıyor. Sayamayacağım kadar çok kez ölüme yaklaştı. Günlerimiz kısa mesajlar, istikrarsız sinyaller ve sürekli bir korkuyla geçiyor.

İnsanlar güvende olduğumu söylüyor. Ama sevdikleriniz güvende olmadığında, güvende olmak bambaşka bir his. Gazze'de değilim. Ama Gazze yaptığım her şeyde var. Ailem iyi beslenip tehlikeden uzak olana kadar kendimi asla tam hissedemeyeceğim."/sol

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM