Soykırımcı İsrail’in Gazze’de yeniden başlattığı soykırım
savaşı sürerken ABD Başkanı Donald Trump ile Siyonist İsrail Başbakanı Binyamin
Netanyahu geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’da bir araya geldi.
İsrail Başbakanı ile önceki görüşmesinde duyurduğu Gazze’yi
ele geçirme planını yineleyen Trump, Gazze’yi “inanılmaz derecede önemli bir
gayrimenkul parçası” diye niteledi ve "Orada ABD gibi bir barış gücünün
olması, Gazze Şeridi'ni kontrol etmesi ve sahip olması iyi bir şey olurdu”
ifadelerini kullandı.
Bir kez daha Gazze’deki Filistinlilerin sürgün edilmesini
savunan Trump "birçok ülkenin" 2,1 milyon sürgün edilen Filistinliyi
alacağını iddia etti. Trump "İnsanları, Filistinlileri alıp farklı
ülkelere taşırsanız -ve bunu yapacak birçok ülkeniz var- gerçekten bir özgürlük
bölgeniz olur. Buna özgürlük bölgesi, serbest bölge, insanların her gün
öldürülmeyeceği bir bölge diyorsunuz" dedi.
Yeni Şafak yazarı Taha Kılınç, Trump'ın açıklamalarının
ardından "Gazze ve hicret" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
9 Nisan'da yayımlanan yazıda, şimdiye dek Türkiye kamuoyunda
hemen hiçbir kesimin ciddiye almadığı Trump önerisini birdenbire ülkenin
gündemine soktu.
İsmini vermediği bir grup insanla gerçekleştirdiği sohbeti
aktaran Kılınç, yazısında şu diyaloğa yer verdi:
"- Gazze’deki insanları başka bir coğrafyaya taşımayı
artık konuşmamız gerekiyor. İslâm dünyasının gözleri önünde bir halk yok
ediliyor. Toprak mı önemlidir, yoksa insan mı? Elbette insan daha önemlidir.
Madem bu insanların öldürülmesine Müslümanlar engel olamıyor, bari kapılar
açılsın. Bunun gündeme taşınması lazım.
- Fakat 'Gazze’nin boşaltılması' zaten şu anda İsrail ve ABD
yönetiminin temel önceliği. Dolayısıyla, böyle bir plana Müslümanlar olarak
onay verdiğimizde, Siyonistlerin tezlerine doğrudan destek sağlamış oluruz.
Onlar zaten Gazze’yi tahliye etmek ve orada İsrail’le iltisaklı bir yönetim
kurmak istiyor. Ayrıca tahliye de çözüm olmayacaktır. Bakın mesela İsrail
sadece Gazze’ye saldırmıyor, Batı Şeria ve diğer Filistin bölgelerinde de işgal
ağır biçimde devam ediyor.
- Gazze’deki insanların artık dayanacak gücü kalmadı.
Müslümanlar hem yaşananları seyrediyor hem de oradaki mazlumlara 'Çok güzel
direniyorsunuz! Hepimize örnek oluyorsunuz' vb. şeklinde sadece sözle sözde
'destek' veriyor. Ancak bu insanlara artık somut bir çözüm sunmamız gerekiyor.
Anlaşılıyor ki, İslâm ülkeleri üstüne düşeni yapmadı ve yapmayacak. Bir halkın
yok edilmesini izliyoruz.
- Yaşanan süreçte temel problemlerden biri, Arap dünyasının
tavrı. Filistin’e komşu ülkeler, Filistinlileri kesinlikle topraklarına kabul
etmek istemiyor. Bugün kapılar açılsa dahi, Mısır ve Ürdün, katı bir şekilde
Filistinlileri almaya karşı. Şu halde, bu insanların nereye gidebileceğini de
düşünmek lazım. Pratikte, Gazze’yi boşaltsak mesela, Filistinliler nereye
gidebilecekler?
- İslâm dünyasının farklı ülkeleri, belli kotalarla bu
insanları 'mülteci' olarak kabul edebilir. Hem böylece Gazze’deki kıyım ve
katliam sona erer hem de Müslümanlar arasındaki kardeşlik vazifesi yerine
getirilmiş olur. Türkiye, Endonezya, Balkan ülkeleri, Cezayir… Akla gelen
birçok alternatif var. Gazzeliler buralarda 'hicret' mantığıyla hayatlarına
devam ederler.
- Gazze halkının ciddi bir bölümünün, böylesi bir 'hicret'e
sıcak bakmadığını görmemiz gerekiyor. Onlar adına konuşuyoruz, fakat Gazzeliler
gitmek istiyor mu gerçekten? Kapılar açılsa bile, gidenlerin oranı çok küçük
miktarlarda kalabilir. Gazze’deki herkes Hamas’ı desteklemiyor, doğru. Hatta
Hamas’a yönelik sert eleştiriler de var. Ama bu iş Hamas’ı çoktan aşmış
durumda.
- Gazzelilerin önemli bir bölümünün gitmek istemediğini
nerden biliyoruz peki? 'Hicret' söz konusu olduğunda Gazzeliler adına
konuşmayalım diyoruz, ama 'Gazze boşaltılmasın' derken onlar adına konuşmakta
beis görmüyoruz. İçeriden gelen çığlıklara bakarsak, insanlar artık kurtulmak
istiyor. Çarelerden biri de hicret.
- Bu meseleyi soğukkanlılıkla konuşmak gerçekten çok zor.
Gazze’de ölüm ve şehadet, insanların hayatlarının doğal bir parçası durumunda.
Toprak ve vatan mefhumu da, başka coğrafyalarda ifade ettiğinden çok daha derin
manalar taşıyor. Siyonist Yahudilerin işgali, Filistinli nesillerde öylesine
keskin travmalar oluşturdu ki, insanların duygusal olarak dışarıdan dayatılan
her türlü çözüm ve çareye direndiği bir atmosfer de var. Ayrıca Arap
dünyasındaki bazı mahfillerde meselenin ele alınış biçimi hem samimiyetsiz hem
de hamasî. Filistin her ülkede aynı zamanda iç siyasetin konusu olduğu için,
Gazzelilerle nasıl 'baş edileceği' de ayrı bir mesele."
Kılınç, yazısının sonunda, Gazzelilerin
"hicretinin" kendi görüşü olmadığını belirterek kendi adını özenle
sakındı, ancak bu yazısıyla tartışmayı ülke gündemine taşımış oldu.
Yazının ardından Türkiye ve Katar işbirliğinde, Gazzeliler
için Suriye'de iki büyük çadır kentin hazırlanmakta olduğu iddiaları ortaya
atıldı.
Suriye kaynaklarına göre Türkiye sınırına yakın Kuzey
Suriye'deki iki büyük çadır kent, Türkiye ve Katar'ın çabalarıyla yüz binlerce
Gazzelinin yerleştirilmesi için düzenlenmeye başlandı.
Bahse konu kampların, savaş nedeniyle göç eden Suriyelilerin
Türkiye topraklarına girmesini önlemek amacıyla El Bab ve Azez yakınlarında
kurulan iki kamp olduğu belirtildi.
Suriye'nin resmi haber ajansı SANA'nın aktardığına göre,
yerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine dönmeye başlamasıyla birlikte Katar ve
Türkiye, yeni Suriye hükümetiyle koordinasyon halinde, Gazzeliler için bahse
konu kampların düzenlenmesi için çalışma başlattı.
Önceki gün CNN Türk televizyonuna konuk olan Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan'ın da gündemlerinden biri Gazzelilere yönelik göç planıydı.
İsrail'in amacının Filistinlileri Gazze'de tutmamak olduğunu
belirten Fidan, "Çünkü Filistin nüfusu Gazze'de kaldığı sürece ister Hamas
formatında, ister başka formatta her zaman için bir direniş hareketi üretecek.
Neden direniş hareketi üretilecek? Çünkü işgal devam ediyor. Direniş
hareketinin olmaması için Filistinlilerin topyekun yaşadığı yerlerden
sürülmeleri gerekiyor" diye konuştu.
Trump'ın Gazze'yi "emlak" olarak görmesini,
Filistinlilerin Gazze'den başka ülkelere gidebileceğine ve Türkiye-İsrail
ilişkilerine dair söylemlerini de değerlendiren Fidan, “hiç kimsenin planının
tek başına bir şey ifade etmediğini” savunarak şunları söyledi:
"Bizim İsrail'le olan normalleşme meselemizin
şartlarını biz ortaya koyduk; Filistin meselesi bunun için önemli. Bu
Amerika'nın çok fazla umurunda olmayan bir konu olabilir. Amerika sizinle de
ilişki yürütür, İsrail'le de ilişki yürütür, Avrupa'yla da yürütür, onunla da
yürütür. Ama bu ülkeler birbiriyle konuşmayabilir."
Fidan, bütün dünyanın tek başına çözemediği bir konu varsa
bunun daha büyük bir krizin habercisi olduğuna işaret ederek, ABD'nin de bunun
anladığını ancak Gazzelilerin olmadığı bir planda sorunun çözülme şansının
bulunmadığını kaydetti/sol