David Hurst, Middle East
Eye tarafından yayınlanan “Netanyahu'nun artık oynayacak fazla kartı yok”
başlıklı bir analizinde şunları yazdı: ‘İsrailliler, Lübnan'da Hizbullah Genel
Sekreteri'nin öldüğünün açıklamasının ardından Tel Aviv ve diğer bazı şehirlerde
sokaklara indi. Ancak iki ay sonra İsrail'de durum değişti ve İsrailliler, Tel
Aviv yetkililerinin, özellikle de dönemin Savunma Bakanı'nın, Hizbullah'ın
silahsızlandırılması konusunda açıkladığı hedeflerin gerçekleşmediğini anladı.
Yalnızca İsraillilerin
değil, ABD askeri yetkililerinin de haklı çıkaramayacağı bir gerçek var ve o da
şu; Pek çok analistin zayıfladığını söylediği Hizbullah'ın Beyrut'un
banliyölerindeki karargahından operasyon komutanlığı olmadan savaş alanının
kontrolünü koruması nasıl mümkün olabilir? Hizbullah bu savaşta 1982, hatta
2006 savaşındakinden çok daha güçlü bir mücadele ortaya koydu.
1982 yılında İsrail
askerleri sadece beş günde Beyrut'a ulaşırken, son savaşta bu grup kayda değer
bir direniş gösterdi. İsrail ordusu, güney Lübnan'da bir tampon bölge
oluşturmak yerine iki ay boyunca sınırda mahsur kaldı ve Lübnan'ın
derinliklerine nüfuz edemedi veya Lübnan topraklarına dört kilometreden fazla
içeride mevzi tutamadı. Bu başarısızlıklar İsrail ordusunun defalarca geri
çekilmesine neden oldu. Bu arada İsrail, Lübnan'ın şehir ve köylerine yıldırım
saldırıları düzenleyerek bir zafer arıyordu. Golani Tugayı'nın da aralarında
bulunduğu İsrail'in özel kuvvetleri, Lübnan'daki son çatışmalarda ağır kayıplar
verdi. 7 Ekim 2023'ten bu yana çatışmalarda en az 110 İsrail askeri öldürüldü. Lübnan
topraklarına girdikten sonra ülkeye ilerlemeye çalışan İsrail güçleri,
Hizbullah'ın önceden planladığı tuzaklara düştü. Çatışmalardan birinde,
Hizbullah'ın mevzilerinden birini ele geçirmek isteyen Golani ileri birimi bu
grubun bir kalesine girdi ve bu çatışma, bir İsrail askerinin ölümü, bölük
komutanının ağır yaralanması ve tabur komutanının yaralanmasıyla sonuçlandı. Bu
saldırıların ardından İsrail yedek kuvvetleri savaş alanından tamamen çekilmek
zorunda kaldı ve mevzilerini koruyamadı.
Hizbullah'ın bu
performansı, bu grubun eğitim ve hazırlık yöntemlerine aşina olanlar için
şaşırtıcı olmasa gerek. Her Hizbullah birimi iki yıl boyunca savaşmaya
hazırlanıyor ve donatılıyor. Bu güçler, fiber kablolar aracılığıyla
iletişimlerini koordine etmekte ve faaliyetlerini düzenli ve doğru bir şekilde
planlamaktadır. Hizbullah'ın insan gücünün hazırlanması sadece fiziksel olarak
değil zihinsel olarak da yapılıyor. Güvenilir kaynaklara göre, bu grubun
komutanları altı yıllık askeri ve taktik felsefe ilkeleri eğitiminin ardından
seçiliyor ve savaş alanına giriyor.
Hizbullah bu savaşları
yürütebilmek için özellikle yıpratma savaşını değerlendirdi. Bu grup tam bir
öngörüyle savaşlarını haftalarca, aylarca değil, onlarca yıl sürdürmeyi
planladı. İsrail'in etkileyici teknolojik üstünlüğüne rağmen Hizbullah'ın savaş
alanında bir silahı var ve bu, düşmanının hiçbir zaman başaramadığı şey ve bu
da, Lübnan halkı arasında, özellikle de savunduğu köy ve kasabalarda kurduğu
geniş halk tabandır.
İsrail savaşı bıraktığı
ve ateşkes sağlandığı anda savaş alanının kontrolünü tamamen kaybetti. İsrail'in
son iki aydaki acımasız bombardıman kampanyasıyla Lübnan'da ve bölge genelinde
yarattığı sonsuz nefret, Hizbullah'ı zayıflatmadığı gibi aynı zamanda bu gruba
yönelik halk desteğini de artırdı. Gazze'deki son savaş, Filistinli Sünni
direniş hareketinin, ortak bir düşmana karşı savaşmak için Hizbullah gibi
Lübnanlı bir Şii hareketle kolaylıkla birleşebileceğini gösterdi. Bu birlik ve
uzlaşı tek başına bölge genelinde Sünni ve Şii enerjilerin yeniden
örgütlenmesinde çok büyük etki yarattı. İsrail'in daha önce bir aldatma ve
bölme politikası olarak uyguladığı politika, geçmişteki kadar işe yaramamıştır.