Bugün İsrail rejiminin İran’a yönelik açık saldırısına dair
bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum.
Siyonist rejim, hiçbir ön uyarı olmadan İran’daki çeşitli
hedeflere saldırarak topraklarımıza açıkça saldırıda bulundu. Bu saldırılar,
özellikle Natanz nükleer tesislerini ve Tahran başta olmak üzere
çeşitli şehirlerdeki sivil alanları hedef aldı. Bu saldırılar sonucunda çok
sayıda sivil vatandaş şehit oldu.
Bu saldırılar, ABD ile nükleer müzakerelerimizin sürdüğü
bir dönemde gerçekleşti. Bugün, müzakerelerin altıncı turunun başlaması
planlanmıştı.
İsrail rejimi, uluslararası hukuku çiğnemekte hiçbir sınır
tanımıyor. Sadece Gazze’de değil, Filistin’de kadınlar ve çocuklar katledildi,
insan hakları ve tüm uluslararası normlar ihlal edildi. Bu kez de nükleer
tesislere saldırarak, uluslararası hukukun yeni bir kırmızı çizgisini
aştılar. Oysa bu tür tesislere saldırı, hangi koşulda olursa olsun, yasaktır.
Ne yazık ki BM Güvenlik Konseyi bu konuda sessiz kalmıştır.
Bu saldırıyı kınayan ülkelere teşekkür ederim; ancak ne yazık ki bazı
Avrupalı ülkeler, İsrail’i kınamak yerine İran’ı suçlamayı tercih
ettiler.
Bu saldırılara karşılık olarak meşru savunma hakkımızı
kullandık. Bu, her ülkenin doğal hakkıdır ve Silahlı Kuvvetlerimiz bu
karşılığı iki gece önce vermeye başladı.
İşgal altındaki Filistin topraklarında askeri ve ekonomik
hedeflere yönelik balistik füze saldırılarımız, sadece meşru savunma amacı
taşımaktadır. İlk gece yalnızca askeri hedefler vuruldu. Ancak İsrail rejimi
dün gece ekonomik hedeflere yönelince, biz de buna karşılık vererek ekonomik
hedefleri hedef aldık.
İsrail’in Asaluye’ye saldırısı, açık bir saldırı ve
son derece tehlikeli bir adımdır. Bu, çatışmaları Basra Körfezi’ne yayma
girişimidir ve asıl amacı savaşın İran dışına taşınmasıdır. Bu bölgedeki
herhangi bir askeri gelişme, tüm dünyayı etkileyebilir. Uluslararası toplumun
bu vahşeti durdurmak için harekete geçmesini umuyoruz.
İran, meşru savunmasına kararlılıkla devam edecektir. Natanz
nükleer tesislerine yapılan saldırı hakkında Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı Başkanı'ndan olağanüstü toplantı talep ettim. Toplantı, Pazartesi
günü gerçekleşecek. Umarım bu toplantıda, nükleer tesislere yapılan saldırının
açıkça kınanması sağlanır.
Bizim beklentimiz, Siyonist rejimin bu saldırı
nedeniyle sadece kınanması değil, aynı zamanda cezalandırılmasıdır. Eğer
uluslararası toplum bu kırmızı çizgilerin aşılmasına sessiz kalırsa, bunun
bedelini tüm ülkeler ödeyecektir.
Bizim açımızdan, İsrail rejiminin İran’a yönelik bu
saldırısı, ABD’nin onayı ve desteği olmadan gerçekleşemezdi. Bölgede
bulunan Amerikan kuvvetlerinin bu saldırılara destek verdiğine dair elimizde
güçlü deliller var. Bu süreci dikkatle takip ettik ve çok sayıda belge ve kanıt
elde ettik. Ancak en açık kanıt, Trump’ın açıklamalarıdır. Trump, açıkça
bu saldırılara destek verdiğini ve yeni aşamaların geleceğini duyurdu. Bu
nedenle, ABD bu saldırıların ortağıdır ve sorumluluğunu üstlenmelidir.
Biz bu saldırılara cevaben hedeflerimizi yalnızca İsrail
toprakları içinde belirledik. Savaşı başka ülkelere yaymak gibi bir
niyetimiz yoktur — bize dayatılmadıkça. Biz diplomasi yürütürken
saldırıya uğradık. Bu nedenle, yaptığımız savunma meşrudur ve kararlıdır.
Saldırılar durursa, bizim karşılıklarımız da duracaktır.
Bugün Muskat’ta yeni bir müzakere turu yapmamız
planlanıyordu. Biz nükleer programımızın barışçıl olduğuna güveniyoruz. Ancak
bu müzakerelerin amacı, İran’ı nükleer haklarından mahrum etmekse, böyle bir
anlaşmayı kabul etmemiz mümkün değildir.
Şimdiye kadar beş tur müzakere yaptık. Bugün altıncı turda,
kendi teklifimizi sunacaktık. ABD’nin sunduğu öneriler bizim açımızdan kabul
edilebilir değildi. Biz farklı bir teklif sunmak istiyorduk ve bu teklifin,
müzakereleri ileri taşıyabileceğine inanıyoruz.
İsrail’in müzakere istemediği çok açık. İran’a saldırmaları
da zaten bunu gösteriyor. Geçmiş yıllarda da aynı şeyi yaptılar. Örneğin, 1400
yılı (2021) baharında, biz Viyana’da nükleer anlaşmayı canlandırmak için
müzakere yürütürken, İsrail Natanz tesislerine sabotaj düzenledi. O
zaman da, biz yanıt olarak uranyum zenginleştirmemizi %60’a çıkardık.
Bugün de yaptıkları şey müzakereleri sabote etmeye
yöneliktir. Üzücü olan, ABD’nin bu saldırılarda İsrail’le işbirliği
yapmasıdır. Son iki gün içinde ABD’den çeşitli kanallardan mesajlar aldık:
“Biz saldırıya karışmadık” dediler. Ama biz bu sözlere inanmıyoruz.
Eğer gerçekten karışmadılarsa, bunu kamuoyuna açık şekilde
ilan etsinler. Gizli mesajlar yeterli değildir. ABD, net bir şekilde
tutumunu açıklamalı ve nükleer tesislere saldırıyı kınamalıdır.
Beklentimiz, ABD’nin bu çatışmadan kendisini çekmesi
ve uluslararası toplumun İsrail’in saldırılarına karşı durmasıdır. Bu, bölgede
barışın sağlanmasının en iyi yoludur.