Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Aziz ve şerefli İran milleti,
Siyonist rejimin gece saatlerinde vatanımız İran’a
düzenlediği saldırı, aziz yurttaşlarımızın, komutanlarımızın ve bilim
insanlarımızın şehadetine yol açmış, bu da göstermiştir ki bu gayrimeşru rejim
hiçbir uluslararası yasa ve kurala bağlı değildir. Bu rejim, sarhoş bir zorba
gibi, insan hakları ve uluslararası hukuk iddiasındaki Batılıların gözleri önünde,
açıkça ve küstahça terör eylemlerine kalkışmakta ve savaş ateşini
körüklemektedir.
İran’la savaş başlatmak, aslanın kuyruğuyla oynamaktır.
İran’ın nükleer meselesine dair diplomasi süreci yürütülmekteyken gece yapılan
korkakça saldırı, bu rejimin İran’ın dünya nezdindeki ikna gücünden ve savunma
kudretinden duyduğu korkuyu ortaya koymaktadır. Biz İranlılar, iki yüz yıldır
hiçbir savaşın başlatıcısı olmadık, ancak vatan savunmasında bir an bile
tereddüt etmedik ve etmeyeceğiz.
“İsrail”in mukaddes İran semalarına saldırısı ve İran’ın
komutanlarına yönelik korkakça suikastı, bu rejimin doğası gereği terörist
olduğunu bir kez daha ispatladı.
Artık biz, İran’daki hepimiz; halk, devlet ve yönetim
olarak, Siyonistlerin terörist ve saldırgan kimliğini her zamankinden daha gür
bir sesle haykırabilir ve intikamı, savunmayı meşru hakkımız olarak
görebiliriz. Her türlü siyasi ayrılığı bir kenara bırakıp, her zamankinden daha
çok birlik ve bütünlük içinde bu çocuk katili ve terörist rejime sert bir yanıt
vermek bizim görevimizdir.
Bu toprakları, bu gökleri, evlatlarımızı, komutanlarımızı,
bilim insanlarımızı ve tüm yurttaşlarımızı savunmak, İran İslam Cumhuriyeti
Hükümeti ve onun silahlı kuvvetlerinin görevi ve sorumluluğudur ve bu görevden
bir an bile geri durmayacağız.
Böyle vahşi bir rejimle ancak güç diliyle konuşulmalıdır.
Dünya artık İran’ın uranyum zenginleştirme, nükleer teknoloji ve füze gücüne
neden ısrarla sahip çıkması gerektiğini daha iyi anlamaktadır. Düşman
sayesinde, bizim mazlum ve haklı taraf olduğumuz, kimin saldırgan ve bölge
güvenliğini tehdit eden taraf olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti, gayrimeşru “İsrail”i pişman
etmek için gerekli savunma, siyasi ve hukuki adımları bu andan itibaren
başlatmıştır ve Siyonistlerin uykusunu onlara haram edecektir. Şehitlerimizin
tek tek intikamı alınacak ve İran’ın ulusal egemenliğine yapılan ihlal, gaspçı
İsrail’in affedilmez suçu olacaktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden,
uluslararası düzenin çöküşü karşısında kendi itibarını ve varlığını korumasını
talep ediyoruz. Ancak bu kurumların adım atmasını beklemeyeceğiz. Zira İslam
İnkılabı Lideri’nin buyurduğu gibi, “İran İslam Cumhuriyeti’nin güçlü eli onu
(İsrail’i) Allah’ın izniyle bırakmayacaktır.” İntikam yakındır; Siyonist
teröristlerin şah damarından bile daha yakındır!
Bu bir milletin ve bir devletin sesidir ki dünyayı tanıklığa
çağırmaktadır: Biz savaşı başlatmadık,
Ama bu hikâyenin sonu İran eliyle yazılacaktır…