37. Uluslararası İslam Birliği
Konferansı, İslam dünyası aydınlarının katılımıyla sanal olarak düzenlenmeye
başladı.
Uluslararası Müslüman Gençler
Birliği Teşkilatının Kurucu Üyesi ve Din Görevlileri Birliği Derneği Genel
Başkanı Muhittin Yıldırım bu toplantıda şunları söyledi: ‘Batılı hükümetlerin
yöneticileri milletlerin zenginliğinin peşindedir. Eğer ahirete ve ahiret gününde
hesap vermeye iman olsa ve maneviyat üst seviyede olsa toplumun malına el
koymazlar. Kâmil bir iman, kâmil bir adaleti gerektirir. Bu nedenle İslam
ülkelerinde su gibi adalete de ihtiyacımız var ve bu İran'da başarılı oldu ama
hala kat edecekleri çok yol var. Manevi yardım adaleti getirir. Tarihte böyle
olmadı, savaşlar oldu ama bu kadar adaletsizlik ve sömürgecilik yaşanmadı.
Emperyalizm ve Siyonistler, İslam
ülkelerinin bazı liderlerini ele geçirerek, onların milletlerinin
zenginliklerini Batı'ya aktarıyorlar. Bu durdurulmalıdır. Allah'ın hesabı çok zor
olacaktır. Onlar, mustazaf hükümetleri zayıflatmak için suikastlar
düzenliyorlar. Herkes için değil kendileri için adalet istiyorlar. Muhammed
(s.a.a) ümmeti bir vücut gibidir. Bu milletin başı olan Kudüs Siyonistlerin
işgali altındadır ve özgürleştirilmesi gerekmektedir.
Allah'ın emrini terk ettiğimiz
anda birbirimizin düşmanı olduk. Kâfirleri, şeytanı ve nefsi düşmanımız
bilmeliyiz. Cihad onlara karşıdır, Müslümanlara karşı değil. Cihad bayrağını birbirimize
karşı yükseltmemiz yanlıştır. Aynı bedenin uzuvlarının birbiriyle çatışma
halinde olması mümkün mü?’
Suriye Vakıflar Bakanı Yardımcısı
Alaaddin Zaateri de bu konferansta şunları söyledi: ‘İslam’da ırkçılığa ve
ayrımcılığa yönelik bir davet yoktur. İslam, ahlaki değerleri sağlam temeller
üzerine kurmuştur ve bu temeller ruhi kemal ve ahlaktır. İslam Arapçayı övünme
aracı olarak kullanmaz. İslam bu konuyu reddetmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyurulmaktadır: “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden
yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en
değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.”
Bu şeref birbirleriyle kardeş
olanlara aittir. Yargılamada şahitlik, içtihat ve adalet şarttır. İslam
kardeşliği Müslümanların onurunun en önemli unsurudur. Eğer Müslümanlar bir gün
bundan vazgeçerlerse, izzetlerini ve itibarlarını kaybederler. Gayrimüslimler
de bu seçeneği tercih ederek saygı kazandılar. İslam kardeşliği kavramı sadece konuşmalarda
vardır. Bu Müslümanların yaşam biçimi haline gelmelidir.
Eğitim ve öğretim yöntemlerinde
Müslümanların özel ve kamusal işlerine dikkat edilmemesi üzücüdür. Bir
Müslümanın, Müslüman kardeşi hakkında hiçbir şey bilmemesi ne kadar üzücüdür. Endonezya'daki
Hollanda sömürgeciliği veya Filipinler'deki İspanya sömürgeciliği hakkında bir
bilgi sahibi olamadan kaç yıl eğitim gördük. Fransızların Hindistan'ı nasıl
sömürdüğünü ve Singapur Krallığı'na ne olduğunu bilmiyoruz. Afrika’da durum
daha da kötü. Bugün bu kıtada 50 ülke kurulmuştur. İslam tarihiyle ilgili
çalışmalarımız insanlık tarihiyle karşılaştırıldığında bu çalışmaların düşük ve
sıfırın altında olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Peki neden mesajımızın evrensel
olduğunu iddia ediyoruz? Müslümanların işleri ile ilgilenmeyen bizden değildir diyen
hadis-i şerif vardır. Eğer kardeşlik, vaizlerin kürsüde söylediği bir slogansa
ne işe yarar? “Müminler bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu acısa diğer uzuvlar
da acır” hadisindeki ifade, meclis üyelerinin coşkusuyla yankılanacağını
umduğumuz bir çığlıktır.’