Seyyid Hasan Nasrallah şu ifadelerde bulundu: ‘Seyyid Abbas
Musevi’nin cismi gitti ama onun ruhu, düşüncesi ve kültürü ve aynı zamanda
kardeşler, dostlar, öğrenciler, aile ve onun yolunu devam ettiren herkes hala
buradalar.
Ben, Seyyid Abbas Musevi ile 16 yada 17 Aralık 1976'da Necef
Eşref'te tanıştım. İrtibatta olduğum Şehit Şeyh Ali Kerim beni Necef Eşref'te
Seyyid Abbas Musevi ile tanıştırdı.
Necef'e geldiğimde on altı yaşındaydım. Lübnan dışına ilk
seyahatimdi. Evine gittikten sonra Seyyid Abbas Musevi ile birlikte Seyyid
Muhammed Bakır ile de görüştüm. Seyyid Muhammed Bakır Sadr, bana Lübnan ve
eğitimim hakkında birkaç soru sordu ve Seyyid Abbas Musevi’den ikamet yerim,
geçim kaynağım ve eğitimim ile ilgili tüm işleri yapmasını istedi ve bana da
biraz para verdi.
Seyyid Abbas Musevi çok zekiydi. İşinde ve eğitiminde
ciddiydi. Seyyid Abbas çok çalışkan bir öğrenciydi ve kaybedecek vakti yoktu.
O, Necef'e ilk ziyaretinde, öğrencilerin alışkanlığının aksine üç yıl üst üste
orada kaldı. Seyyid Abbas Musevi, bir grup öğrencinin sorumluluğunu üstlendi.
Neyse ki evinin yanında bir medrese vardı ve beni o medresedeki odalardan
birine aldı ve oraya yerleştirdi.
Seyyid Abbas ders verdiğinde, ertesi gün aynı konuları
tekrar ediyordu. Necef’te onunla olan ilk öğrenim yılında asla tatil olmadı.
Seyyid Musevi ile öğretim yılının sonu, günler ve dersler açısından abartısız
tam üç yıla eşitti. Seyyid Abbas her zaman ve her gün öğrencilere yemeklerini
ve işlerini sorardı hatta bütün işlerini. Necef Eşref'te öğrencilerine hem anne
hem baba oldu. Bir lider ve mezun olacak bir güç elde etmeye çalışıyordu.
Seyyid Abbas, ders ve İmam Ali’nin (a.s) türbesini ziyaret etmek için yaklaşık üç
kilometre yürürdü. Biz Seyyid Abbas ile yürüyerek Kerbela'ya gittik.
Tutuklamalar başladıktan ve Seyyid Abbas davet için Lübnan'a gittikten sonra,
Saddam'ın yetkilileri onu sordu. Seyyid Abbas Musevi’ye, Saddam yetkililerinin
onu aradığını ve tutuklanmamak için Necef'e dönmemesi gerektiğini söyledik.
Saddam’ın yetkilileri medresemize geldi ve öğrencileri
götürdü. Ama biz İmam Ali’nin (a.s) ziyaretine gitmiştik ve bu bizi onların
elinden kurtardı. Necef'ten döndükten sonra ilk sorduğumuz kişi üstadımız
Seyyid Abbas Musevi oldu. Onun el-Şayah’taki evine gittik ve ne yapacağımızı
sorduk. Seyyid Abbas Musevi, Seyyid Muhammed Bakır Sadr’den bir havza kurmak
için izin istedi ve aynı zamanda uzun yıllar Seyyid Musa Sadr ve Seyyid
Muhammed Hüseyin Fazlullah’ın desteğini aldı.’
Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının başka bir bölümünde muhabirin sorusu üzerine İran İslam İnkılabına değindi ve bu konuda şunları söyledi: ‘İran İslam İnkılabının zaferi sırasında, tüm dünya İmam Humeyni'nin (r.a) hareketiyle uyum içindeydi. Zafer gününde büyük bir mutluluk vardı ve bu bizim gerçek olan bir hayalimizdi. Seyyid Abbas hepimizden daha mutluydu.
Seyid Abbas'ın şehit Muhammed Bakır Sadr ile ilişkileri
özeldi. Seyyid ondan çok etkilenmişti ve onun merciiyetine, rehberliğine ve
velayetine inanıyordu ama aynı zamanda tüm dini mercilere saygı duyuyordu.
Seyyid Abbas'ın öğrencilere yönelik babalığı, sosyal, dini ve kişisel olarak
inayeti sürekli olan bir konuydu. Seyyid Abbas’ın dayandığı davet için en
önemli yol, gece ibadetiydi. O, Bekaa Alimler Birliğinin ana kurucularından
biridir.
İsrail Lübnan'ı işgal ettiğinde biz Tahran'daydık. Bizim
pozisyonumuz en başından beri kesindi ve bu pozisyon, İsrail düşmanına karşı ve
o Lübnan’dan çıkarılıncaya kadar savaşmaktı. Devrim Muhafızları'nın Lübnan'a
gelmesinin nedeni İmam Humeyni'nin Siyonistlerin saldırısının durduğu noktada
bitmeyeceğine inanmasıydı, Devrim Muhafızları'nın bir kısmı eğitim için Lübnan'da
kaldı. Devrim Muhafızları kamplarının kapıları İsrail ile savaşa girmek isteyen
herkese açıktı.
Seyyid Abbas, ilk günden beri Hizbullah'ın kurucu grubunun
kilit isimlerinden biriydi. Bu gruptan bir heyet İmam Humeyni’nin yanına gitti.
Seyyid Abbas Musevi heyetin sözcüsüydü. Temel planımız işgalcilere karşı
çıkmaktı ve eylemimizin ana başlığı direnişti. İmam Humeyni bu adımı doğruladı
ve zaferden bahsedilirken, “Ben sizin alnınızda zafer görüyorum" dedi.
Seyyid Abbas için Velayet-i Fakih meselesi Seyyid Muhammed
Bakır Sadr'ın düşüncesinden alınmıştır. İran İslam İnkılabının zaferiyle İmam
Humeyni, Velayet-i Fakih'i hayata geçirdi. Elbette Velayet-i Fakih'i kuranların
en önemlilerinin Cebel Amul fakihleri olduğunu belirtmek gerekir.’
Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının başka bir bölümünde şu
ifadelerde bulundu: ‘Hizbullah’ın isminin seçilmesi Allah’ın bir inayetiydi. Bu
isme doğru ilk hareket eden, topraklar, üsler ve direnişti. Direnişin
Baalbek’teki ilk üssü dini bir medreseydi. Seyyid Abbas ilk günden itibaren
askeri üniforma giydi ve sarık taktı. Askeri bir aba giyiyordu. Seyyid Abbas
ilk eğitim kursuna katıldı ve Hac Ebu Hüseyin Raad onunla birlikteydi ve ikinci
turda sıra bize geldi.’
Seyyid Hasan Nasrallah, Seyyid Abbas Musevi’nin Hizbullah Genel
Sekreteri olarak seçilmesine değinerek şunları söyledi: ‘Seyyid Abbas güneyde
direniş ve askeri harekât için çok çalıştı. O, gençlerin evinde uyuyordu. O,
zamanının çoğunu güneyin düşman yuvası olduğu dönemde orada geçiriyordu. Onun
hareketleri halka açıktı. Şehitlerin cenazesine katıldı ve zaman zaman
konuşmalar yaptı. Gençlerle ilişkisi çok iyi ve duygusaldı. Operasyon odalarına
gider ve operasyona gitmeden önce gençlerle vedalaşırdı. O, savaşın ön
saflarındaydı.
Seyyid Abbas, Cuma geceleri güneyden Dahiya'ya gelir, bir
iki saat benimle oturur ve Bekaa'ya giderdi. Cuma günleri orada namaz kılar,
Cuma günü öğleden sonra veya Cumartesi sabahı güneye dönerdi. Onun evi
arabasıydı. 1986'daki İki Esir Harekâtı sırasında Seyyid Abbas, düşmanla yeni
temas hattı sayılan Sarifa'ya gitti. Gençler ondan arka köye gitmesini istedi.
O bunu kabul etmiyordu. Bu nedenle benim onunla konuşmamı ve ondan bunu
istememi istediler ama kabul etmedi ve operasyon bitene ve İsrailliler
Sarifa’yı terk edene kadar orada kaldı.
Bizim asıl planımız adalet, barış, direniş, zafer, halkın
korunması, özgürlüğün, vatanın ve bu milletin ve kutsalların savunulmasıdır. Bu
İsrail ortadan kalkacaktır. Allah'ın izniyle bu rejim yok olacaktır. Bu geçici
bir rejimdir. Sosyal medyada "geçici rejim" kelimesinin
kullanılmasının önerildiğini gördüm, bu çağrıyı onaylıyorum. Bu, Siyonist ve
geçici bir rejimdir. Bu rejim düşüyor ve sadece zaman meselesi gündemdedir.’
Hatırlatmak gerekir ki, Seyyid Hasan Nasrallah geçtiğimiz
günlerde el-Alam kanalına özel bir röportaj vermiş ve daha önce de direniş
komutanlarının şehadet yıldönümünde konuşma yapmıştı.